1. YAZARLAR

  2. Ayşemden Akın

  3. KAYIT DIŞI BERTAN’DAN MİLLETVEKİLİ YAPMAK
Ayşemden Akın

Ayşemden Akın

KAYIT DIŞI BERTAN’DAN MİLLETVEKİLİ YAPMAK

A+A-

YDP milletvekili Bertan Zaroğlu hakkında dün Cenk Mutluyakalı’nın köşesinde  yer alan bilgiler, neyin içinde olduğumuzun göstergesi niteliğinde.

Fecaat!

(Fecaat: Yürekler acısı durum, çok acıklı olay.)

Etnik kökene dayalı kurulan ve ‘TC’lierin sesi, nefesi’ olduğunu savunan YDP yetkililerinin gerçekleri bir bir ortaya çıkıyor. Cenk Mutluyakalı dünkü yazısında, son seçimlerde meclise giren Bertan Zaroğlu’nun, ilk sigorta yatırımının milletvekili olarak yapılacağını ve böylece resmen kayıtlara geçen ilk işinin milletvekilliği olacağını yazdı. Şükrancılar bile, ‘Bertan hapı yuttu’ demeye başladı. “Çalışkan, dürüst Türk milletinden”, “vatandan”, “anavatandan” bahsederken bin harman yer isteyen Zaroğlu’nun meğerse memlekete tek kuruşluk faydası yokmuş, olmamış. Meğerse bu Bertan kayıt dışı yaşayan bir asalakmış ve biz bunu bilmeden kendisini milletvekili yapmışız. Yükselen tepkilerden sonra vatandaşlığının iptali için imza kampanyası başlatılıyormuş.

Şoke edici bilgilere devam edelim:

Bertan Zaroğlu, 2004’te öğrenci olarak kayıt yaptırmış. 2010’da bakanlar kurulu kendisine ‘gerekçesiz’ vatandaşlık vermiş. Yani; Don’t Panic!: Zaroğlu, Mars’ın yörüngesine KKTC bayrağı yerleştirmiş filan değil. Sadece öğrenci izniyle Derviş Eroğlu’nun başkanlık ettiği bakanlar kurulunda vatandaşlık almış. Nazmi Pınar’ı da burada anmadan geçemeyeceğim. Devlet veya ciddiyet varsa, Nazmi ve Bertan  gibilerin sistemden beslenmediğini bizlere gösterir ve layıklarını verir.

Devam edelim...

Zaroğlu’nun vatandaşlık almasının üzerinden geçen 8 yılda tek bir aylık çalışmışlık, sigorta yatırımı yok, kaydı yok. Yani aslında Zaroğlu diye biri yok bu memlekette. Bu ülkede yaşamıyor, çalışmıyor, kazanmıyor, kazandırmıyor. Ama önce vatandaş sonra da milletvekili olmuş işte. Peki nasıl? Bizleri temsil ettiği cüretiyle karşımıza çıkan bu zat, altındaki arabadan, oturduğu eve kadar tüm bunlara nasıl sahip olabildi? Değirmenin suyu nereden? Hangi baltanın sapı oldu bugüne kadar? Nerelerde, neler yaptı? Bilen yok. Eroğlu’nun ‘kayıt dışı prenslerinden’ biri daha...  

Kayıt dışı Bertan’la aynı çatı altında olmaktan mutsuz olan herkes gibi Türkiye kökenliler için, daha doğrusu 1974’ten sonra adaya gelen-getirilenler için çok mutsuzum, ama onlardan önce buraların sahipleri için çok daha üzgün ve endişeliyim. Hükümetten dileğim toplumsal yaraları bir an önce sarması...

 

BULUNAMAYAN 9 ZANLI, MÜEBBET VE SÖMÜRGE DÖNEMİ YASALAR

22 Ocak olaylarının üzerinden günler geçtikten sonra gözaltına alınan 6 sanığın cezasını pazartesi günü mahkeme verecek. Sonucu hep birlikte göreceğiz, ancak görmek istediğimiz başka şeyler de var…

Polis Genel Müdürü’nün ve dahası görevi ihmal eden tüm yetkililerin görevlerine son verilmesi.

Üstelik ortada duran büyük bir lekenin de temizlenmesi gerekiyor. Bulunamayan (!) 9 zanlı daha var ve Polis, ‘eşkalleri belli,  kimlikleri belirlenemedi’ diyerek ezikleri oynuyor. Eğer mesele siyasi değilse ve hukuk temelinde çözülecekse bu arkadaşların ‘ayaklanma’ nedeniyle müebbetten yargılandığını hatırlatır, Pazartesi günü yargıcın kararıyla ‘Hanya’yı Konya’yı’ göreceğimizi de belirtmek isterim.  

Karar ne olursa olsun Polis’in arananları bulma görevi devam ediyor. Eğer bunları adalete teslim etmekle görevli olan Polis olarak suçluları mahkemeye çıkaramazsanız göreviniz devam ediyor demektir. Bir gün mutlaka bulup çıkarmak zorundasınız. Bunun takibini de polis kadar basının da başsavcılığın da yapması gerekiyor. Meselenin Polis tarafından yargı önüne getirilinceye kadar gündemden düşürülmemesi gerekiyor.

Son olarak hukukçu bir dostumun vicdan muhakemesine de yer vermek isterim. Kararın tamamen yargısal bir karar olarak çıkması durumunda ciddi bir ceza beklediğini ancak bu cezaya sadece hukuki etkiler değil siyasi etkiler de katılacaksa cezaların bir yılın altında kalacağını düşünen deneyimli avukat dostum şöyle diyor:

“Ceza Yasası’nın hükümleri, İngiliz İmparatorluğu’nun hangi ülkelerde sömürge yönetimi kurduysa o ülkelerde geçirdiği yasa hükümleri ile aynı. Kongo’da ne varsa bizim ceza mevzuatımızda da aynı şey var. Bunlar çağdışı ceza hükümleri. Sömürge dönemi hükümlerdir ve ne yazık ki çağdaş ceza normlarına dönüştüremedik. Bu bakımdan olay biraz vicdanları da yaralayan bir boyuttadır. 1870’lerin ceza hukuku normlarıyla değil çağdaş normlarla yapın bunu. Dünya önündeki cezalandırma yetkisini kullanan devletin çağdaşlığı buna göre değerlendirilir.”

21. yüzyılda biz hala İngiliz’in sömürgesi ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin “beslemesi” miyiz? İkisinden biri içimize siniyorsa sonsuza dek susup oturalım.  Yok ikisi de içimize sinmiyorsa, gelin onurumuzla Kıbrıslı olalım.

Bu yazı toplam 10199 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar