‘Kayıt Dışı Ekonomi’ Panelinin Düşündürdükleri
Kendi ayakları üzerinde duran ekonomi yolunda düşünceler ve öneriler panel serisinin ilki geçtiğimiz Perşembe akşamı yapıldı. Panel serisinin ilk buluşmasında ‘kayıt dışı ekonomi’ konusu tartışılarak bu konuda uzmanların görüşleri ve önerileri dinlendi. Konuşmacıların bilgi birikimi ve izleyici olarak katılanların konuya olan ilgileri panelin oldukça faydalı ve verimli geçmesini sağlarken aynı zamanda bizlere konuyla ilgili birçok detay noktada ışık tutmuştur. Panelde, ülkemizdeki kayıt dışılık boyutlarının ne kadar büyük olduğu, bu konuyu hem sahada deneyimleyen hem de bilimsel olarak araştıran önemli isimlerce bir kez daha altı çizildi ve önemsenmesi gerektiği hatırlatıldı.
Panelde görülmüştür ki kayıt dışı ekonomi derken birçok kişi kayıt dışılığı kendi penceresinden farklı olarak tanımlayabilir. Örneğin milli gelir hesabı yapanlar kayıt dışılığı üretimin tam yansıtılmaması gibi, maliyeciler gelirlerin tam beyan edilmemesi gibi, çalışma ve sosyal güvenlik alanında uğraşanlar çalışan maaşlarının olduğundan az kayda alındığı gibi tanımlayabilirler. Bu farklı açılardan ortaya çıkan farklı tanımlamalar çoğaltılabileceği ve tüm farklı tanımların, kayıt dışı ekonominin temelinde yatan farklı değişkenler olduğu bilinmelidir. Dolayısıyla bir ülkede birçok açıdan farklı kayıt dışılık tanımlaması varsa kayıt dışılığın boyutları da o denli büyüktür demektir. Pek tabii kayıt dışılık toplumların alnına yazılmış bir kader olarak nitelendirilmemesi lazımdır. Kayıt dışılığın, toplumların idari zafiyetlerinden dolayı deneyimledikleri sonuçlar yumağı olduğu ve idari zafiyetlerin giderilmesi için çaba ortaya konması gerekmektedir.
Yine bu konuda değinilmesi gereken nokta, kayıt dışılıkla mücadele gerek dâhili gerekse dış denetçilerin temel görevidir. Denetçiler ise bu görevi ilgili mevzuatlar çerçevesinde ifa eder. Yasal mevzuatlar ise hükümetlerin siyasetleri çerçevesinde şekillenir ve uygulanır. Bu notu düştükten sonra insanların kayıt dışılıkla mücadele konusunu sadece vergi toplanması olarak gördüğü gibi bir tavrı da yok değil. Oysa yukarıda belirttiğim üzere kayıt dışılık farklı farklı alanlarda da karşımıza çıkabilmektedir. Ayni zamanda konuyla ilgili tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar sorusu gibi karmaşık bir durumda da yoktur. Dolayısıyla sonuç sebep ilişkisinden yola çıkarsak bilinmesi gerekir ki gelirin veya faaliyetin kayıt altına alınamamasından dolayı toplanamayan vergiler bir sonuçtur, sebep değildir.
Genel itibarıyla vergi ödeme alışkanlığı düşük olan ülkelerde insanları kayıt dışılığa iten genelde iki tane temel sebep vardır. Sebeplerden biri vergilerin çok yüksek olması ve bu sebeple sektörlerin mevcut vergi yükünü kaldıramamasıdır. Bir diğer sebep ise yasaların yetersizliği ve denetim zafiyetlerinden dolayı insanların vergi ödemekten kaçınabiliyor olmasıdır. Hal böyle olunca ise ülkede sektörlerin güvenliğini ve sürdürülebilirliğini gözeten adaletli bir vergi düzeni olmayışı sonucunda ortaya çıkan bu durum ülkedeki adil gelir dağılımını da ciddi şekilde sekteye uğratmaktadır. Dolayısıyla insanımız kayıt dışılıkla mücadeleyi artan vergiler olarak asla algılamamalı, çünkü kayıt dışılığın temel sebeplerinden birinin uygunsuz ve yüksek vergiler olduğu bilinmelidir. Diğer yanda hükümetler de vergi oranlarını yükselterek gelirlerinin artacağını sanmasının büyük bir yanılgı olduğunun farkında olması ve bu yanılgıya asla düşülmemesi lazımdır.
Dolayısıyla ülkemiz örneğinden yola çıkarak hükümetlerin ekonomiyi kayıt altına alma çabaları ülkemizde halen yapılıyor olan kripto para alış verişi gibi, forex işlemleri gibi, ve sanal şans oyunları gibi hiçbir düzenleyici ve denetleyici mevzuatı olmayan sektörlerden başlamalıdır. Bahse konu sektörler herhangi bir yasal altyapısı olmadığından vergi ödeme ağının dışında kalmaktadırlar. Bu sektörlerle ilgili mevzuat bir an önce tamamlanmalı ve ülkedeki vergi yükünü kazançları çerçevesinde mevcut vergi mükellefleriyle paylaşmaları sağlanmalıdır.
Bu bağlamda hükümetin temel görevi ülkedeki sektör yapılarını da gözeterek vergi oranlarını makul ve ödenebilir adil bir düzeye çekerek tabana yaymaktır. Böylesi bir adaletli vergilendirme uygulamasına sektörlerin gerçekleri ışığında ulaşılması mümkündür. Dolayısıyla sektörlerin siyaset belirleme ve uygulama süreçlerine katılımlarının doğru ölçüde sağlanması çok önemsenmeli ve kayıt dışılıkla mücadele toplumca benimsenmesi sağlanmalıdır. Hükümetlerin ekonomik zemindeki siyaset uygulama alanı eşitlik ve adalet temelinden asla uzaklaşmaması gerekir. Günümüz örneklerinde görüldüğü üzere, hükümetlerin popülizm gibi devletin kaynaklarını kendi etrafındakilere çıkar sağlamak gibi farklı bir motivasyon taşımaması gerekir. Sonuç olarak söylemeye çalıştığım, kayıt dışılıkla mücadeleye dair yapılacak düzenlemeler temel olarak maliye gelirlerinin artırılmasının ötesinde kayıt dışılığın ortadan kaldırılmasını sağlayacak adil ve eşit bir ekonomik yapıyı hedeflemelidir.