1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Kayıt dışılık sokakta
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Kayıt dışılık sokakta

A+A-

Kendinden geçmiş gençler, yerlerde…
Kıbrıs’ın kuzeyinde sokaklar çok daha korkunç şimdi…
Ürkütücü, güvensiz, yabancı…
Döküm saçım!
Tanınmamış bir izbelikte tanıdık bir yüze hasret kaldık.

Bunun temel sebebi kendine yetmeyen ve kendini yönetemeyen yapı…
Kayıt dışılık!

Devlet kayıt dışı…
Nüfus kayıt dışı…
Ekonomi kayıt dışı…
Demokrasi kayıt dışı…

kayit-disilik-sokakta-1.jpg

Mülkiyet, toprak, yönetim kayıt dışı…
Hayatlarımız kayıt dışı…
Şimdilerde korkularımız, endişelerimiz, kırıklıklarımız tanıdık.
Bir de derin ahlarımız…


Kim işçi, kim öğrenci, kim turist bilmiyoruz senelerdir.
İstisnai yurttaşların istisnai turistlere karıştığı, öğrenci belgesinin çalışma izni yerine kullanıldığı, diplomayla doların eş tutulduğu bir yerdeyiz.

***

Yükseköğrenime “sektör” dedikleri günden beri lağım çukuruna çözüm arıyoruz.
Ne gelen su yetiyor temizlemeye, ne onca minareden yükselen ezan sesi…
 
“Öğrenci sayısı” ile övündüler, durdular; eğitimi konuşmadan, içeriğe bakmadan, kriter aramadan, niteliği önemsemeden.
O “sayı” şimdi içimizi kemiriyor.
Üniversiteler “para” görülüyor, öğrenciler “müşteri.”
Yükseköğrenim “denetleme” kurumunun veri sisteminde öğrenci kayıtlarının görülemediğini ve bilinmediğini de bir not olarak düşelim!

Ada yarısı karanlık…
Yasa dışı bahis büyüdükçe büyüdü, köpürdükçe köpürdü.
Kendini “devlet” olarak tanıtan “kktc”nin en önemli gelir kaynakları casino ve bahis sektöründen toplanıyor, anlayınız.

Sonuç sokakta!
İnsanlar gece yürüyüşlerine ellerinde birer sopayla çıkıyorlar.
“Evinizde köpek besleyiniz, canınızı koruyunuz” diyen milli liderin haklılığı gün be gün daha iyi anlaşılıyor (!)

Titreyerek yere yığılan gençler için çağrılıyor ambulanslar…
Apartman balkonlarından düşenler, sebepsiz ölümler, işyerini soyanlar çoğaldıkça çoğalıyor.
Ölüm sebebini anlamak için doku örnekleri toplanıyor, gidiyor, gelmiyor.

Sokaklar anılarını, değerlerini, insanlarını, geçmişini ve geleceğini, samimiyeti ve huzuru, keyfini ve güzelliğini arıyor.
Kayıt dışılık büyüdükçe büyüyor ve hepimizi yutuyor.


Bu seçim neyin seçimi?

secim-foto.jpg

Bir “vekil” hiçbir gerçeği değiştirmez.
O nedenle ara seçimde bir duruş göstermek, ders vermek, hatırlatmak gerekiyor:
“Buradayız ve unutmadık.”

Kıbrıs’ta “seçim” denince ilk akla gelen Türkiye!
İlk soru da şu: Erdoğan gidecek mi?
O gitse de biz buradayız, gidecek başka yerimiz yok.


Alt yönetimdeki seçim ne seçimi peki?
Tam da “ara”da kalmışlığın seçimi…

***

Tek bir milletvekili, bugünkü Meclis ortamı içerisinde olağan ya da olağanüstü değişim yaratmıyor.
Ne tek başına iktidar, ne de muhalefete çoğunluk…

O zaman…

Ders verilmeli ders!
Önce UBP’liler vermeli bu dersi, UBP’ye!

“Bize başkan bile seçtirmediniz” diyerek.

“Bakanlar Kurulu’nu bile oluşturamadık…”

Kendi kurultayında en az oy alan adayı zorla başkan ve başbakan yaptıranlara karşı mesaj vererek kendi saygılarını kazanabilirler.

***

Tek bir “vekil” seçmek için sandığa gitmeye değmez ama şu önemli…
“Bir kadın kocasının yatak davetine icabet etmek zorundadır” diyen Din İşleri Başkanı’na ses etmeyenlere verilecek bir mesajı olmalıdır bu seçimin…


***

O kadar çok hesabı sorulacak utanç var ki…
Okullar dökülür, sınıflar yıkılırken, eğitim için çadır kurduran zihniyet, başkentin ortasında külliye yapımını alkışlıyor. O ‘Külliye’ bütçesiyle ülkenin tüm okullarını yapmak, hastane ihtiyacını karşılamak varken…
Ses çıkarmıyor, yön veremiyor, itiraz edemiyorlar.


***

Depremde insani yardımı dahi engelliyorlar hınçla, düşmanlıkla, ırkçılıkla…
İhalesiz yakıt alımı sonucu hem de Sayıştay Raporu’na göre Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nu 6,7 milyon Dolar zarara uğratabiliyorlar…
Yetmezmiş gibi milyon dolarlık vurgun gerçeği ortadayken yeni bir ihalesiz sözleşme için Meclis’ten yasa geçirebiliyorlar…

İrade gösterisi bunlara yanıt için fırsattır.
Politik bir tavır, insani bir çığlık, toplumsal bir başkaldırı…

İş takipçisi “hükümet” partilerine bir mesajı olmalı seçmenin!
İrade gaspına, umutsuzluk iklimine, demokrasi utancına…

Türkiye’ye alınmayan, saatlerce nezarette tutulan, ilk uçakla geri gönderilen insanımıza sahip çıkmayan koltuk düşkünlerine ve onları bu makamlara getiren deniz ötesi güçlere mesaj verilmelidir:

“Tüm bu yaşananları onaylamıyoruz.”

***

Bakanlar Kurulu toplandı ve ek bütçe için en önemli ihtiyacın “Din İşleri” olduğu kararı üretti, unutmadık.

Bir defada 23 milyon lira!

Girne Limanı'na gelince "kaynak" bulunamadı (!)
Seçimde bunun hesabı sorulmayacaksa onca masrafa gerek yoktur.
 

***
Sokaklara bakınız!

Hayat alanlarımızın birer birer nasıl kuşatıldığına, yaşadığımız yabancılaşmaya, hapsedildiğimiz sıradanlığa ve bunun yanıtını vermek için gidiniz sandığa…

Bir “seçim”in ötesinde “ders vermek” olmalıdır ara seçim, hesap sormak, “farkındayız” demek…


***
 

"Rüşvet almak ya da görevi kötüye kullanma suçlarına ilişkin 2019'da 1 olan dava sayısı 2020'de 18 ve 2021'de ise 21'e çıktı" sözleri Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Şefik’e aittir.

İş insanlarına, esnafa, müteahhide, sanayiciye soruyorlar: Yolsuzluğa en fazla kimler karışıyor?
Yüzde 84’ü “Başbakan ve Bakanlar” yanıtını veriyor.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International, TI) ölçütlerine göre hazırlanan “2023 Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Algısı Raporu” söylüyor bunu!

Tüm bunların bir karşılığı olmalıdır sandıkta!
 

***

Kıbrıs’ın kuzeyine “ara”da kaldık.
İyice bunaldık, sıkıştık, daraldık.
Sandıklar kurulacaksa eğer tek “vekil” için oy atmaya değmez!
Tek tek onca “isyan” toplanmalı o sandıklarda…
“Böyle yaşamak istemiyoruz ve böyle bir demokrasiyi hak etmiyoruz” diyen!


İhtiyat Sandığı ikramiyesi ‘komediye’ dönüşürken
tl-foto-ihtiyat-sandigi.jpg


Türk Lirası eridikçe, işçinin tek gelecek güvencesi de ortada kayboluyor.
İşçinin birikimlerini “döviz”e çeviriyor, öyle tutuyor “Sandık”!
Oysa işçiye Türk Lirası ödüyor.
Emekli ikramiyesi güvenceye değil komediye dönüşüyor böylece!

“İhtiyat Sandığı’nın kâr payı mevduatlara yansıtılacak” denmişti bir ara…

61 bin 553 kişinin hesaplarına güya İhtiyat Sandığı bilançosunun yüzde 20 kâr payı olan 1 Milyar 250 Milyon 804 bin 527 Türk Lirası yansıtılacaktı.
Bu söylem sanırım insanları frenlemek için geliştirildi.
Çünkü İhtiyat Sandığı birikimlerini çekip çekip, özel bankalarda döviz hesabına yöneliyor millet!

Ses yok, seda yok…
Çözüm açıktır.

Ya euro, sterlin gibi bir para birimi üzerinden tüm bu yatırımlar korunacak.
Ya da kur farkı dikkate alınarak Türk Lirası için yüksek ve özel faiz düzenlenecek.

İkisi de yapılmıyor şimdilik…
Gelecek yoksullaşıyor.

Bu yazı toplam 3171 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar