“Kaymaklı dışındaki bir mandrada komşumun hayatını kurtaran Kıbrıslıtürk’ü bulmama yardım ediniz…”
BİR KIBRISLIRUM OKURUMUZDAN ÇAĞRI
Bir Kıbrıslırum okurumuz bize başvurarak aşağıda aktardıklarını anlattı ve “Kaymaklı dışında bir mandrada komşumun hayatını kurtaran Kıbrıslıtürk’ü bulmama yardım ediniz” dedi.
Sözkonusu okurumuz, şöyle dedi:
*** Lütfen bu Kıbrıslıtürk’ü bulmama yardım eder misiniz? Bir komşum ve arkadaşım vardır ki kendisi 1974 yılında 18 yaşında idi, okuldan yeni mezun olduydu. Gerçek adını buraya yazmak istemediğim için ona “Kostis” diyelim şimdilik…
*** İkinci işgal esnasında Kostis, başka pek çok Kıbrıslırum’la beraber babasına ait bir mandraya sığındıydı ve burada yakalanmıştı…
*** Bir Kıbrıslıtürk asker veya subay onun hayatını kurtarmıştı. Sözkonusu Kıbrıslıtürk, çok iyi Rumca konuşuyordu ve Türkiye’de, belki de İstanbul’da tıp eğitimi almaktaydı. Sözkonusu Kıbrıslıtürk’ün kardeşi Mağusa bölgesinde Aynikola/Zaharin bölgesinde Temmuz 1974’te öldürülmüştü.
*** Komşum Kostis’in hayatını kurtaran bu Kıbrıslıtürk, sadece onu değil, onunla birlikte mandrada bulunan başka birkaç Kıbrıslırum’un hayatını daha kurtarmıştı.
*** Komşum Kostis’in anlattığına göre, bu iyi kalpli Kıbrıslıtürk genç subay kendileriyle oturup konuşmuş ve Kostis’e hangi takımı tuttuğunu sormuştu… Kostis o dönem de, şimdi de Omonya’yı tutuyordu ve solcuları desteklediğini anlatmıştı…
*** Kaymaklı dışındaki bu mandraya sığınan pek çok Kıbrıslırum vardı çünkü Kaymaklı’nın dışındaki bu mandranın daha güvenli olacağını düşünmüşlerdi. Bu mandra, Kaymaklı’nın doğusundaydı, küçük Ayios Demetrios kilisesinden sonraydı. Şimdi bu mandra, kuzeydedir.
*** Kostis hayatını kurtaran söz konusu Kıbrıslıtürk subayı bumak için yardım istiyor. Ona teşekkürlerini ve ne kadar müteşekkir olduğunu ifade etmek istiyor. Kostis, hayatının nasıl kurtarıldığına ilişkin hikayeyi birkaç kez bana anlattı ve her defasında ağlayarak anlattı bunu, Kıbrıs’taki sorunları çıkaran ve provoke eden faşistlere her defasında küfrediyor ve onları lanetliyordu.
*** Benden bu Kıbrıslıtürk’ü bulmam için yardım istedi… Benden Kıbrıslıtürk arkadaşlarımla temasa geçerek birkaç insanın hayatını kurtaran bu iyi yürekli Kıbrıslıtürk’ü bulmamıza yardımcı olmalarını istememi söyledi. Lütfen Kostis’e yardım edebilmem için bana yardımcı olunuz ki bu Kıbrıslıtürk’ü bulabilelim…
OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…
Niyazi Komutan’ın evi sanılan ev, TAK Ajansı’nın şimdiki binası çıktı!
“Bu evde kaza yargıcı Hristos Yuannides yaşamaktaydı…”
“Lefkoşa’nın geçmiş yılları” (Η ΛΕΥΚΩΣΙΑ ΤΟΥ ΧΤΕΣ - YESTERYEARS OF NICOSIA) başlıklı sosyal medya grubunda Anastasios Mihalidis tarafından “Niyazi komutanın evi” olarak paylaşmış olan ve bizim de bu sayfaya iktibas etmiş olduğumuz fotoğrafla ilgili olarak dün, bu sayfalarda Niyazi komutanın oğlu Zafer Niyazi’nin “Bu bizim evimiz değildir” şeklindeki açıklamasını yayınlamıştık. Dün de TAK Ajansı Müdürü Fehmi Gürdallı bizi arayarak, söz konusu fotoğrafın TAK Ajansı’nın şimdiki binası olduğunu söyledi. Gürdallı, bu evin 1958-60 yıllarında yapılmış olduğunu, 1963’ten sonra kısa bir süreliğine BM Barış Gücü askerleri tarafından kullanıldığını anlattı ve fotoğrafı çeken BM Barış Gücü’nde o günlerde görev yapmış olan Benny Rasmussen’in o günlerde aynı binanın önünde çekmiş olduğu bir diğer fotoğrafını da bize gönderdi. Gürdallı, bu evin kime ait olduğu hakkında iki söylenti bulunduğunu, birisinin bir Kıbrıslıermeni bir doktora, diğerinin de Kıbrıslırum bir yargıca ait olduğu şeklinde olduğunu belirtti.
Fehmi Gürdallı arkadaşımıza verdiği bu bilgiler ve paylaştığı fotoğraf için çok teşekkür ederiz.
Bir zamanlar “Shakespeare Avenue” olan ve sonradan “Mehmet Akif Caddesi” olarak isimlendirilen bu yoldaki bu evle ilgili olarak Fehmi Gürdallı’nın önerisi üzerine İki Toplumlu Kültürel Miras Komitesi yetkililerinden Glafkos Konstantinos arkadaşımızı aradık ve o da bize şu bilgileri verdi:
*** Ben bu evi çok iyi hatırlıyorum, 1960’lı yıllarının başlarından hatırlıyorum… Çünkü bu evde, amcamın yakın arkadaşı, Kaza Mahkemesi Yargıcı Hristos Yuannides oturuyordu.
*** Bazıları bu evin Kıbrıslı bir Ermeni’ye ait olduğunu, yargıcın bu evi ondan kiralamış olduğunu söylüyor ancak bence bu ev, yargıca aitti.
*** Ben en az iki kez bu eve gitmiştim amcamla, yargıcı da alıp Pazar günü Dome Otel’e çay içmeye gitmiştik.
*** Yargıcın kızını tanıyorum, Hukuk Dairesi’nde çalışıyor, onunla görüşüp bu evin onlara mı yoksa başka birisine mi ait olduğu hakkında size daha sonra bilgi vereceğim.
Biz de gerek Glafkos Konstantinos, gerekse Fehmi Gürdallı arkadaşımıza teşekkür ederiz.
Fotoğraflar: Benny Rasmussen
BASINDAN GÜNCEL
“1923 Zorunlu mübadele (yer değiştirme) anlaşması…
Mübadele Anlaşmasının maddelerinden biri de, giden göçmenin (sürgünün) bıraktığı gayrimenkullerin gelen göçmene (sürgüne) ayrılmasıdır. Ancak gidenlerle gelenler arasındaki eşitsizlik özellikle Yunanistan'a giden Rumlar için yeni bir felakete sebep olur. Kalacak yerleri dahi olmayan insanlar, şehirlerin dışında hiç bir alt yapısı olmayan bölgelerde barakalarda yaşamak zorunda kalırlar.
1912-1913 Balkan Savaşları sonucunda Avrupa'daki topraklarının yüzde 80'ini ve Hristiyan nüfusunu kaybeden Osmanlı İmparatorluğunda iktidardaki İttihat ve Terakkicilerce yeni bir devlet kurma fikri netleşir. Geride kalan topraklarda kurulması planlanan devletin kimliği Türk, Sünni Müslüman olarak belirlenir ve bu doğrultuda adımlar atılır… Zorunlu Mübadele (yer değiştirme) Anlaşması bu sürece konulan son noktadır. İstanbul dışındaki sağ kalan tüm Hristiyan Rumlar zorunlu sürgün edilerek Hristiyan nüfus sıfırlanır. Daha önce Müslümanlaştırılan, din değiştiren Rumlar sürgün edilmezler ama onlar da yüz yıl sürecek asimilasyon politikalarıyla Türkleştirilmeye devam edilir.
24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından Lozan Barış Anlaşması imzalanır. Bu anlaşmanın içeriğinde zorunlu mübadele önemli bir yer tutar. Zorunlu Mübadele iki ülke arasında imzalandığı için ayrı bir anlaşma olarak ele alınır.
1923 ZORUNLU MÜBADELE ANLAŞMASI
Bu antlaşma sonrasında Osmanlı'dan geriye kalan Türkiye topraklarında yaşayan Ortodoks Hristiyan Rumların Yunanistan'a, Yunanistan'da yaşayan Müslümanların da Türkiye'ye gönderilmeleri kararlaştırılır. Yunanistan'a gönderilen Rum göçmelerin sayısı 1928 Yunanistan nüfus sayımına göre hesaplanır. Bu sayımda Yunanistan'da doğmamış, yaşları 7'nin üzerinde 1.224.849 kişi olduğu tespit edilir. Bunların 1.104.216'sı Türkiye'den gelmiştir. (1)
Küçük Asya'dan 624.954; Doğu Trakya'dan 256.635; Pontos'tan (Karadeniz'den) 182.169
İstanbul'dan 38.458…
1912 Balkan Savaşlarından sonra başlayan göçler de bu rakama dahildir. Anlaşma tarihinden önce önemli sayıda insan zaten yurdunu terk etmek zorunda kalmıştır. Mübadele anlaşması ile bu kişilerin artık kendi yurtlarında yaşayamayacağı karar altına alınmış olur.
Türk tarafındaki rakamlar: Bir rakama göre, toplam mübadil sayısı 456.720 (Devlet İstatistik Enstitüsü Yıllığı 1929-1930, Ankara 1990). İskan Tarihçe'sine (1932, İstanbul, Hamid Matbaası) göre 499.239'u buluyor. Mübadele İmar ve İskan Vekaleti'nin 1924 yılı bütçesinde ise Ağustos ayında 458.000 mübadile iaşe verildiği belirtiliyor. DİE'nin 1929-1939 istatistik yıllığında, gelen mübadillerin yerleştirildikleri yerler hakkında veriler var. (2)
Mübadele anlaşması tarihte eşi benzeri olmayan ilk zorunlu yer değiştirme anlaşmasıdır. Yüzbinlerce insan, binlerce yıldır yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalmıştır. Daha önce 1912'deki Balkan Savaşları sonrası Bulgaristan ile Osmanlı arasında yapılan barış anlaşmasına koyulan gönüllü mübadele maddesi vardır. Ancak 1914'deki Birinci Paylaşım savaşının başlamasıyla geçerliliği kalmamıştır.
1. MADDE:
Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk/Osmanlı uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye'ye, Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan'a yeniden dönerek orada yerleşemeyecektir.
MÜBADELE ANLAŞMASI İSTİSNA
Birinci Maddede öngörülen mübadele: a) İstanbul'da oturan Rumları (İstanbul'un Rum ahalisini); b) Batı Trakya'da oturan Müslümanları (Batı Trakya'nın Müslüman ahalisini) kapsamayacaktır. 1912 Kanunuyla sınırlandırıldığı biçimde, İstanbul Şehremaneti daireleri içinde, 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş (établis) bulunan bütün Rumlar, İstanbul'da oturan Rumlar sayılacaklardır. 1913 tarihli Bükreş Antlaşması'nın koymuş olduğu sınır çizgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş tüm Müslümanlar Batı Trakya'da oturan Müslümanlar sayılacaklardır. (3)
Mübadele Anlaşmasının maddelerinden biri de, giden göçmenin (sürgünün) bıraktığı gayrimenkullerin gelen göçmene (sürgüne) ayrılmasıdır. Ancak gidenlerle gelenler arasındaki eşitsizlik özellikle Yunanistan'a giden Rumlar için yeni bir felakete sebep olur. Kalacak yerleri dahi olmayan insanlar, şehirlerin dışında hiç bir alt yapısı olmayan bölgelerde barakalarda yaşamak zorunda kalırlar.
Yunanistan'da Türklerin bıraktıkları mal ve mülkün gelen Rumlara yetmeyeceği çok açıktı. Hükümet, bu mal ve mülkü kendisi değerlendirerek sürgünlere yeni evler yapmaya çalışır. Bu iskan programı, 1940'da hala tamamlanamaz. Bu tarihte 2. Paylaşım Savaşı'nın kapıyı çaldığı, Almanların Yunanistan'ı işgal ettiği, büyük açlıkların yaşandığı, ardından iç savaşın geldiği hatırlanırsa 1950'lerde Rum mübadillerin hala perişanlığı üzerinden atamamış olması şaşırtıcı değildir. 1956'da toplanan 7. Mülteciler Kongresi'nde, Rum mübadiller şikayetlerini dile getirirler. Yunan hükümetinin 1930'da tasfiye yetkisi aldığı Müslüman malvarlığını kötüye kullandığı iddialarında bulunurlar.
Bir mübadil aileden gelen Yunanistan'da milletvekilliği de yapmış Mihalis Haralambidis; "Mübadele sonrasında Yunanistan'a sürgün edilen Pontoslular ucuz iş gücü olarak kullanılmış, onların etnik kimlikleri, yaşam durumları vb. görmezlikten gelinerek, onların sözcülüğüne soyunulmuştur. Yunan egemen sınıflarınca, tarihlerini, geleneklerini, dillerini yeni nesillere aktarmada uygun bir ortam sağlanmamıştır. Sürgün edilenlerin anıları, tarihi olgular, örf ve adetler yeni nesillere sağlıklı aktarılamamıştır. Anılar karışmış, unutulmuş ve giderek yok olma tehlikesiyle karşılaşmıştır" diyor.
Haralambidis'in söylediklerine bakılırsa, Rum mübadiller yüz yıla yakın bir süre geçmesine rağmen, yaşadıkları onca acıya, geçen bunca zamana rağmen hala sürgündeler…
Yunanistan'dan gelen mübadil ailelerin çocukları, torunları ise asimilasyona çabuk uyum sağlar, göçmenlik psikolojisinden kurtulur. Rumlardan geriye kalan mal ve mülklerin çoğu daha önceden yağmalanmış olsa da yine de Yunanistan'a sürgün edilenlere oranla kendilerine ev, işyeri, bağ, bahçe, tarla verilir. Çok azı dışındaki çoğunluk ise yoksul olarak yaşamlarını sürdürürler.
Dipnotlar
(1) Devlet İstatistik Enstitüsü Yıllığı 1929-1939
(2) Edirne 40.041; Balıkesir 33.138; Bursa 32.075; Tekirdağ 22.237; İstanbul 32.773; İzmir 31.867; Kırklareli 19.920; Samsun 16.277; Kocaeli 15.530; Niğde 15.668; Manisa 11.872
Onur Yıldırım'ın (Diplomasi ve Göç, Bilgi Yayınları, 2006) bildirdiğine göre, Peladis'in Yunanistan Mültecileri 1913-1930 kitabında, Türk mübadillerin kökenleri şöyle belirtiliyor:
Makedonya 329.098; Eski Yunanistan 5.910; Epiros 1.133; Girit 23.021; Nea Aigaiou 9.184; diğer 19.800
Bunların toplamı 388.146'ya ulaşıyor. Yazar bunlara önceden Batı Trakya ve adalardan kaçan 130.000 mülteciyi de ekleyerek Müslüman mübadil sayısını 518.146'ya çıkarıyor.
(3) Gökçe Bayındır Goularas, “1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi Ve Günümüzde Mübadil Kimlik Ve Kültürlerinin Yaşatılması”, 2012, Sayfa: 130
(YÜZLEŞME ATÖLYESİ – 2.2.2020)