"Kazaların nedeni bilimsel olarak hiç araştırılmadı"
19 yaşındaki oğlunu, 22 sene önce, trafik kazasında kaybeden 26 senelik sigortacı Ülker Fahri, yetkililerin kazaların oluş nedenleri ve önlenmesi konusunda bilimsel çalışma yapmadığını söyledi
Ödül AŞIK ÜLKER
19 yaşındaki oğlunu, 22 sene önce, trafik kazasında kaybeden 26 senelik sigortacı, Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Eski Başkanı Ülker Fahri, yetkililerin kazaların oluş nedenleri ve önlenmesi için yapılması gerekenler konusunda bilimsel çalışma yapmadığını söyledi.
“Denetim illa ki ceza vermek için olmamalı, kaza olmamasını sağlamak için yapılmalı” diyen Ülker Fahri, büyük oğlu Timur’u trafik kazasında kaybettikten sonra yaşadıklarını gözleri dolarak anlattı.
Fahri, “Timur, 19 yaşında, çok yavaş, çok sakin, çok terbiyeli bir çocuktu. Hala neden o kadar sürat yaptığını çözebilmiş değiliz. Çok farklı şeyler söylendi. ‘Biriyle mi yarışırdı’ dendi. Yarışıyor olsaydı bile kaza olunca, diğer arabanın görüp durması gerekirdi, kimse durmadı. ‘Polis mi durdurmak istedi, polisten mi kaçıyorlardı?’ bu konular hala çözülmedi” dedi.
“Hayatta her an herşey olabilir. Sadece bizim çocuklarımız değil, çok aile çocuklarını trafik kazalarında kaybetti” diyen Ülker Fahri, “Denetim illa ki ceza vermek için olmamalı, kaza olmamasını sağlamak için yapılmalı. Gençlere belli bir noktadan sonra içki satılmamalı. Polis eğlence yerlerinde denetim yapmalı, içkili araba kullanılmasına engel olmalı ve taksi ile evine göndermelidir. Taa ki Avrupa’daki gibi o araçtakilerden biri içki içmemeyi öğrenene kadar” diye konuştu.
Gold Insurance Direktörü Ülker Fahri, polisin kazalarla ilgili raporlarının yeterli detaya sahip olmadığını kaydederek, söz konusu raporlarda hiçbir zaman yolun durumu, alt yapı nedenleri gibi bilgilerin yer almadığını söyledi.
Ülker Fahri, “Devletin trafik ve yol güvenliği ile ilgili birimlerinin, ‘ehil’ kişilerden oluşturulması, eğitimlerin önce yasayı uygulayıcılara verilmesi, trafik denetimlerinin ‘cezaya dönük’ değil, ‘kazaları önleyici’ olması gerekir... Kazaların oluş nedenleri üzerine bilimsel çalışma yapılıp çözümler üretilmelidir” diye konuştu.
“Polisi gördüğüm anda kötü birşey olduğunu anladım”
Soru: Büyük oğlunuz Timur’u 1995 yılında, 19 yaşında, bir trafik kazasında kaybettiniz. O kazada 3 genç hayatını kaybetmişti. Bir aile için çocuğunu kaybetmek en büyük acı. O gün ve sonrasında neler yaşadınız?
Fahri: Acı hiç değişmiyor. 22 yıldır acı o günkü gibidir, unutulmaz ama insan acıyla yaşamayı öğrenir. Hayat devam ettiği için, hayatın koşulları o acıya alışarak yaşamayı size öğretir. Çocuğunuz 23:00’de güle oynaya evden çıkar ve sabah 05:30’da polis kapınızı çalar. Ben polisi gördüğüm anda kötü birşey olduğunu anladım. Bu kadarını, ölüm olacağını aklıma getirmek istemedim ama kaza olduğunu anladım. Polis bir süre konuşamadı, “Ülker Fahri mi” dedi, “evet” dedim. Polis bana söyleyemedi, “kaza mı oldu” dediğimde, “maalesef, öldüler” dedi. Çoğul kullanınca birden fazla olduklarını anladım, isimlerini saydı. Eşim yatıyordu, kalktı, “kim geldi” dedi. Ben pek ağlayamam, eşime polis olduğunu söylediğim anda o durumu anladı ve kendini kaybetti. O zaman küçük oğlum 5 yaşında, kızım da 1.5 yaşındaydı. Duyanlar gelmeye başladı. Bir aile dostumuzun ilk yaptığı şey çocukları alıp kendi evine götürmek oldu, çocukları o ortamdan uzaklaştırdılar. Üç genç olduğu için cenaze çok kişiyi etkilemişti.
“Hayatta her an herşey olabilir”
Timur, 19 yaşında, çok yavaş, çok sakin, çok terbiyeli bir çocuktu. Hala neden o kadar sürat yaptığını çözebilmiş değiliz. Çok farklı şeyler söylendi. “Biriyle mi yarışırdı” dendi. Yarışıyor olsaydı bile kaza olunca, diğer arabanın görüp durması gerekirdi, kimse durmadı. “Polis mi durdurmak istedi, polisten mi kaçıyorlardı?” bu konular hala çözülmedi. Ama yaşandı... Ben 6 ay kendime gelemedim, evden dışarı çıkamadım. Kimseyle görüşmek istemedim. O 6 ay bana çok şey öğretti ama çok pahalıya öğretti. Hiç unutamadığım bir ders var, rahmetli berber Ahmet vardı, dükkanı Mücahitler Sitesi’nin karşı köşesindeydi. Ben saç traşına ona giderdim. O dönemde ne saç ne de sakal traşı olurdum. Bir gün Ahmet çıkıp bizim eve geldi ve bana “kalk, saçını sakalını keseceğim” dedi. “Hayatta kimsenin sana acımasına fırsat verme” dedi, “niçin” dedim, “senin bu haline çok insan acır” dedi. Ahmet beni kaldırdı, saçımı, sakalımı kesti, bir duş aldım ve dışarı çıktım. Ben eve gelenleri de görmek istemezdim, aşağıya inmek istemezdim. Arkadaşlarım geldiğinde evdekilere “uyur deyin” derdim. Oturup, giderlerdi, belki gücenenler de olmuştur. Ahmet’in bana söyledikleri beni kendime getirdi. O dönemde dostlarımız yanımızda bulundu ve toparlayabildik. Hayatta her an herşey olabilir. Sadece bizim çocuklarımız değil, çok aile çocuklarını trafik kazalarında kaybetti. Timur ve arkadaşları TMK’da beraber okumuşlardı, sevilen bir grupları vardı. Üçünün birden kaybı toplum üzerinde çok ciddi bir etki yapmıştı ama olay çabuk unutuldu ve kazalar devam etti.
“Trafikte denetimin amacı uyarıcılık ve caydırıcılık olmalıdır”
Soru: Kaza sabaha karşı olmuştu. Genelde gençlerin yaptığı kazalar için hız ve alkol konuşulur. Bu konuda ne yapılabilir?
Fahri: Bu tür kazalarda sabahlara kadar eğlence yerlerinin açık olması, sınırsız alkol satılması, o mekanlarda hiçbir polis denetimi olmaması çok etkilidir. Denetim illa ki ceza vermek için olmamalı, kaza olmamasını sağlamak için yapılmalı. Gençlere belli bir noktadan sonra içki satılmamalı. Polis eğlence yerlerinde denetim yapmalı, içkili araba kullanılmasına engel olmalı ve taksi ile evine göndermelidir. Taa ki Avrupa’daki gibi o araçtakilerden biri içki içmemeyi öğrenene kadar. Ben ve eşim yurtdışında böyle öğrendiğimiz için dışarıya çıktığımızda birimiz içmez ki arabayı o kullanacak.
Trafikte denetimin amacı uyarıcılık ve caydırıcılık olmalıdır, bizde ceza yazmaktır. Kaza olmaması, süratli araç kullanılmaması, alkollü araç kullanılmaması, araç kullanırken cep telefonu kullanılmaması yönünde bir çalışma yoktur, ceza kesme vardır. St. Hilarion kavşağında kamera vardır, zaten yokuş yukarı olduğunuz için 65km/saat’e düşersiniz ama kamerayı geçtikten sonra gaza hiç basmasanız da, araç kendiliğinden hızlanır çünkü Girne’deki alt geçide kadar yokuş aşağı gidersiniz. Polis de gidip, o geçidin üst tarafındaki çemberde kamerayla pusuya yatar. Bunun kazanın önlenmesine nasıl bir katkısı var? Polis ciklostan önce dursun, virajdan önce dursun, insanlar da virajı yavaş geçsin, kaza yapmasın. Önemli olan ceza kesmek değil, kaza yapmayı önlemektir. Her hafta polisten “kontroller”le ilgili açıklama yapılır. Sen kontrol yapmadın ki, pusuya yattın ve insanları değişik sebeplerle yazdın. Bu denetim değildir.
Dünyanın hiçbir ileri ülkesinde araçlar yolda durdurulup, seyrüsefer ve ehliyet kontrolü yapılmaz. Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nde bilgi merkezi diye bir sistem vardır. Tüm sigorta şirketleri araç sigortalarken sahibinin ehliyetini, kimliğini görür ve sisteme numarasını işler. Ulaştırma Bakanlığı’ndan defalarca seyrüsefer ve muayene numarasının da sisteme girmesi için biz düzenleme yapmasını istedik. Sigorta için gelindiğinde sistemde bunların kontrol edilmesi ve eksikse bunlar tamamlanınca sigorta yapılmasını önerdik. Meclisteki komite odasında bana “zaten seyrüsefer çıkarmazlar, bu sefer sigorta da çıkarmayacaklar” diye yanıt aldım. Birlik altyapıyı hazırladı ama hükümet edenlerin mevcut düzeni değiştirme yönünde niyeti yok.
--------------------
“Polis raporları yeterli detaya sahip değil”
Soru: Sizce polis raporları yeterince detaylı hazırlanıyor mu? Kazalar sonrasında nedenler yeterince araştırılıyor mu veya yeterli araştırmayı yapacak altyapı var mıdır?
Fahri: Polis raporları yeterli detaya sahip değildir. Trafik Kaza Raporu’nda, aracı kullanan kişileri, sigorta bilgilerini ve kazanın nerede, ne zaman olduğuna ilaveten, kusurlu taraf ile kazanın oluş şeklini, yani “direksiyon hakimiyeti kaybı” veya “tali yoldan ana yola çıkışta durmadı”, “kırmızı ışıkta geçti” gibi kaza nedenleri sıralar. Hiçbir zaman yolun durumu, alt yapı nedenleri gibi bilgiler yer almaz.
En önemlisi, bugüne kadar ne Trafik Müdürlüğü’nün, ne de ilgili bakanlıktaki Trafik Birimi Müdürlüğü’nün, kazaların oluş nedenleri ve önlenmesi için neler yapılması gerektiği konusunda bilimsel bir çalışması olmamıştır.
Biz, Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği olarak, bunları hükümetlerin dikkatine çok defa getirmemize rağmen, ne yazık ki, maalesef kurulu düzenden, tutucu düzenden çıkamıyorlar, değişikliğe gidemiyorlar. Bir trafik polisi kaza yerine gittiğinde yere işaretleri koyar, mesafeleri ölçeceğini bilir. Ama şimdiki arabalarda artık frene basıldığında, arabanın fren sistemine göre yolda tekerlek izi kalmaz. Daha erken durabilmesi için bugün birçok arabada ABS sistemi vardır, dolayısıyla yolda fren izi olmaz. Ama kaza sonrası bir bakarsınız, kaza nedeni aşırı sürat olmasına rağmen, “fren izi olmadığından” hazırlanan raporda, süratten söz edilmez.
“Yol güvenliği muammadır”
Soru: Yol güvenliğinden söz etmek mümkün mü?
Fahri: Yol güvenliği muammadır. Sistem tamam değildir. Bugün trafik müdürlüğüne veya Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’na sorsanız hangi yolun nerelerinde en çok kaza olduğuna dair bir istatistik alamazsınız. Ben sigortacı olarak bilirim, polis de belki kayıtlarından bilebilir ama ilgili bakanlığın bu konuda harita üzerinde yapılmış bir çalışması veya o noktalardaki sorunu giderici bir çalışması yoktur.
“Kazaların nedeni bilimsel olarak hiç araştırılmadı”
Örneğin Lefkoşa-Güzelyurt yolunda, en fazla kaza Alayköy kavşağını geçer geçmez, Yılmazköy yakınlarında olur. Lefkoşa-Girne yolunda, en fazla kaza olan yer YDÜ’nün hizasından apartmanların olduğu bölge arasındaki yerdir. Mağusa’ya giderken Mutluyaka kavşağına yakın olan bölgedir. Biz biliyoruz ama bu noktalarda neden kazaların olduğunu yetkililer bilimsel olarak hiç araştırmadılar. Biz söylesek, “siz yol mühendisi misiniz” diyecekler. Ama biraz gören göze sahipseniz ve biraz da altyapınız varsa sorunu görürsünüz. Örneğin virajlarda, yolun eğimi yolun döneceği yönün tersine yani yol sola dönecekse, yolun sağ tarafı daha yüksek olmalıdır ki araç virajı kolay alsın. Ancak bizde yollar dümdüzdür. Mesela ciklos mevkiinde, Girne’den Lefkoşa’ya doğru gelirken soldaki bariyerlere sürekli vurulur. Çünkü oradaki yolun meyili düz bile değildir ve meyil terstir. Yolları yaparken buna dikkat edildiğini hiç sanmıyorum, ya da kazalar sonrasında sorunlar tespit edilip, çözüm üretilmiyor. Dünyanın hiçbir yerinde bariyere vurup takla atıldığını duymadım ama bizde olur çünkü bariyerler de belli bir standarda göre yapılmıyor. Normalde bir araç bariyere vurduğu zaman, hızının düşmesi ve durması gerekir ancak bizde takla atar ve karşı şeride geçer.
“Yasayı uygulaması gerekenler de eğitilmeli”
Soru: Ehliyet verme sistemi nasıl ve eğitimde ne durumdayız?
Fahri: Küçük yaşta eğitim etkili olur çünkü çocuklar hemen kapar. Ancak çocuğa öğrettiğiniz kuralların mevcut şoförler tarafından da bilinmesi ve uygulanması gerekir. Örneğin çocuğa yaya geçidinden geçmesi gerektiğini öğretince, arabaların da yaya geçidinde durması gerekir. Yaya geçidinde durmamanın, yasal olarak cezası vardır. Yaya geçidinde yol vermeyen kime ceza yazıldı? Sadece yaya geçidinde durmayanlar yazılsa devletin kasasına yüklü bir para gelmiş olur. Bu arada alışkanlık zamanla yerleşir. Yasayı uygulaması gerekenler de eğitilmeli ki nerede ceza keseceğini bilsin.
--------------------
“Ehliyet verme sisteminde çok eksiklikler vardır”
Aklı başında insanlar için eğitimin önemi vardır ama bizim yollarımızda eğitimi alabilme kabiliyetinden yoksun çok insan vardır. Siz istediğiniz kadar anlatın, karşınızdakinin anlamaya niyeti yoksa nafile. Ehliyet sistemi de tamam değildir. Bugün şoför okuluna 10 saat derse gidin, 10 gün sonra sizi teste koyar ve pek çok insan geçer. Halk arasında da “bu şoför okulu çok iyidir, 10 ders sonunda size ehliyeti aldırır” denir. Ben geri geri gitmeyi bilmeyen, iki araç arasına park edemeyen ama ehliyeti olan çok insan gördüm. Dört yolda önceliğin kimin olduğunu bilmez. Arabasının lastiğini değiştiremez, su kaynatsa kaputu açamaz... Ehliyet verme sisteminde çok eksiklikler vardır.
İngiltere’ye Avrupa ülkelerine tatil için gittiğinizde kendi ehliyetinizle araç kiralayabilirsiniz, kendi aracınızla seyehat edebilirsiniz. Ama o ülkeye yerleştiyseniz, KKTC veya Kıbrıs Cumhuriyeti yani AB ehliyetini gösterip onunla İngiliz ehliyetini alamazsınız. Mutlaka sınava girmeniz gerekir. Kendi ülkesinin kriterlerine uygun olup olmadığınızı ölçer. Bizde öğrencilere ve çalışmak için gelenlere, 1 aylık turist süresi tamamlanınca, ehliyet dairesinden kendisine ülkesinin ehliyetini gösterip, parasını alıp KKTC ehliyeti verilir, sınava girmez. Bu ülkede çok sayıda Nijeryalı öğrenci var. Örneğin Nijeryalı bir öğrenci bir kaza yaptı, “ehliyetim yanımda değil” dedi. Sigorta şirketi de getirmesini söyledi. Üç gün sonra bir ay önce alınmış bir ehliyet geldi. O tarihte bu kişi öğrenciydi ve Kıbrıs’taydı. Nasıl gitti ve aldı? Nijeryaya gidip bu ehliyeti kim kontrol edecek?
Bir başka tuhaflık da ağır vasıta ehliyeti için sınav boş bir kamyonetle yapılır. Adam sınavı geçer, ertesi gün 20-30 ton yük taşıyan, 16 vitesli bir tır veya kamyon sürer. Sonra kaza olur? Örneğin ağır vasıtalarda yokuşun düşük vitesle inilmesi gerekir ama bunu bilmez frenle inmeye çalışır, kaza yapar. Kazalarda daha nelerle karşılaşıyoruz? Ölümlü kaza olur, kazaya sebebiyet verenin bu ülkede geçerli ehliyeti yok. Ayrıca, Avrupa’da taksi sürmek için ehliyetiniz olması yeterli değildir. Örneğin İngiltere’de 10 yıldır ehliyeti olanlar taksici veya otobüs kullanabilir. Bizde öğrenciler bile taksicilik yapıyor.
“Yollarda yabancı plakalı ve kiralık araçlara daha fazla dikkat edilmeli”
Soru: ZZ’ler yasaklanmıştı ama son zamanlarda trafikte öğrencilerin kullandığı çok sayıda kiralık araç görüyoruz. Ayrıca kiralık araçların plakaları da değişti, eskisi kadar dikkat çekmiyor. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Fahri: Öğrencilerin yurtdışından araba getirilmesi uygulamasını, ZZ’yi kaldırdılar ancak kiralık araba konusunu kolaylaştırdılar. Eskiden çok sıkıydı. Bu konuda aslında uygulama çok çirkindir. Bir araba kiralama şirketi gidip bir firmadan 10 tane araba alır, firma araba kiralama şirketini bankaya bağlar, banka da kendi sigortasından arabalara mecburen kasko yapar. Bankaya kredi borcu bitince kasko sigorta da biter. O noktadan sonra araba, kasko sigortasızdır, çoğu sigorta şirketi de kiralık arabaları kasko sigortalamaz. O durumda da sorun başlar. Kasko yapan sigorta şirketleri de şartlı yapar, “kasko yaparım ama 2000 TL’ye kadar olan hasarlar muaftır” der.
Anlayamadığım şey plakaların değişmesinin kazaların önlenmesine ne katkısı vardır? Eskiden plakalar kırmızıydı ve herkes bilirdi ki o araba kiralıktır ve onu kullanan yabancı biridir. Ona göre daha dikkatli olurdu. Şimdi renk aynı, Z harfi en sonda. Kimse plakayı sonuna kadar okumaz. Yol güvenliğinde, aracın motor gücü ve sürücünün yolları bilmesi açısından çok önemlidir. Siz de karşı araca göre tedbirinizi alırsınız. Yollarda yabancı plakalı araç ve kiralık araçlara daha fazla dikkat edilmelidir.
--------------------
“Yasa gayet açık ancak tüzükler tam yoluna giremedi”
Soru: Sigortacılıkla ilgili eksiklikler nelerdir? Bir süre önce, kaza yapanların sigorta primlerinin artacağı, yapmayanların düşeceği gibi bazı değişiklikler yapılmıştı. Bu sistem sağlıklı çalışıyor mu?
Fahri: Sigorta Hizmetleri (Düzenleme ve Denetim) Yasası 2011’de yürürlüğe girdi. Yasa gayet iyi hazırlandı ancak tüzükler ve uygulama yedinci yıla girilmesine rağmen tam yoluna giremedi. Kaza yapmayanın ödüllendirilmesi sistemiyle ilgili Sigorta Bilgi Merkezi Hasarsızlık Tüzüğü maalesef caydırıcılıktan uzaktır. Bütün uyarılara, Sigortacılar Birliği’nin gerekli çalışmayı yapmasına rağmen düzenleme hala yapılmadı. Amaç caydırıcı bir ceza sistemi getirilmesi ve iyi sürücülerin de ödüllendirilmesiydi. Ödül sisteminde kazasız şoför %40 ödül alır ancak enflasyon nedeniyle ücretlerin artması sonucu, rakamın gerçekte düştüğü görülmez. Örneğin, dördüncü yılında %40 ödüle ulaşan bir kişi, 4 yıl önce 100 TL ödediyse, şimdi 60 TL ödeyeceğini zanneder. Halbuki enflasyon, para birimi gibi nedenlerle öyle olmaz. Bugünkü fiyatlar üzerinden %40 indirim aldığı görülmez. Bu oranın enflasyonu da kapsayacak şekilde artırılması gerekir.
Bütün uyarılarımıza rağmen ceza sistemi, kusura göre değil, ödenen hasara göre çalışır. Örneğin kapınızın önündeki kasko sigortalı araca biri gelip vurur ve kaçarsa, sigorta şirketi zararınızı öder ama hiçbir hatanız olmamasına rağmen siz de cezaya girersiniz. Tüm uyarılarımıza rağmen hükümetler bunu düzeltmiyorlar. Örneğin ilk kazada oran düşük olsun, defalarca yaparsa oran yükselsin ya da örneğin kırmızı ışıkta geçene yüzdelik yüksek olsun.
Bir de şunu belirtmek isterim ki, faili meçhul bir kazada, kaskolu araçlarda hasarı sigorta şirketleri karşılar. Ancak sigorta, zorunlu sigortaysa ve başınıza bu tür bir olay geldiyse, aracın tüm hasarı Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği’nin Zorunlu Garanti Fonu’ndan karşılanır. Tüketicinin yapması gereken polisten tutanak tutturmak, kaportacıdan resimleri çektirip, hasar tespiti yapıp birliğe müracaat etmektir. Bu hizmetten tüketicilerin çok fazla haberi yoktur. Ayrıca sigorta şirketinden haksızlığa uğradığını düşünen tüketiciler de, birliğin Tahkim Kurulu’na müracaat edebilir. Kurul konuyu 60 günde çözer. Bu, birlik bünyesinde çok adil ve tarafsız çalışan bir kuruldur.
“Bilimsel çalışma yapılıp çözümler üretilmeli”
Soru: Son olarak ne mesaj vermek istersiniz?
Fahri: Devletin trafik ve yol güvenliği ile ilgili birimlerinin, “ehil” kişilerden oluşturulması, eğitimlerin önce yasayı uygulayıcılara verilmesi, trafik denetimlerinin “cezaya dönük” değil, “kazaları önleyici” olması gerekir. Evrak denetimlerinin yolları keserek, evrakları görerek değil, teknolojiden yararlanarak yapılması gerekir ve Sigorta Bilgi Merkezi’nde bu altyapı mevcuttur. Kazaların oluş nedenleri üzerine bilimsel çalışma yapılıp çözümler üretilmelidir.