Kazanmak
İnsanoğlu ilk ne zaman “kazanmak” duygusunu yaşadı çok merak ediyorum.
Aşkı ilk keşfettiği zaman olabilir mi?
***
Belki çok daha geniş bir yerden bakmak gerekiyor.
“İnsan ne zaman gerçekten kazanıyor?”
Ya da daha yakıcı bir soru düşüyor peşimize...
“Ne zaman kaybediyoruz aslında?”
***
“İnsan ilk ne zaman kazandı?”
Parayı keşfettiği zaman demeyiniz sakın!
Tam da o gün kaybetti çünkü...
***
Tarihte ilk kez bir toprak parçasının kendinin olduğunu söylediğinde biri, kaybettik.
O gün bugün kan dökülüyor, “kazandık” diye.
***
Aliya İzzetbegoviç’in sözüydü.
“Savaşı ölünce değil düşmanına benzeyince kaybedersin.”
***
Kaybettik, benzedikçe...
***
Ölünce kazanmıyorsunuz.
Öldürünce de...
Hayatı büyüterek kazanabiliriz sanırım...
Gökyüzünü büyüterek esarete karşı...
Sevdayı büyüterek, hınca rağmen...
Ve büyüterek çocukların yüzünde doyumsuz sevinçleri...
***
İnsanla kazanıyoruz, en fazla...
Mülkten, bayraktan, ulustan çok daha kutsal bir yerde olduğunu keşfettiğiniz zaman insanla...
***
Günlük zafer sarhoşluklarından arındığımız ve yarını da kazandığımız zaman değil mi asıl kazanmak?
Hani geriye bakmak ve “iyi ki” demek...
Hani geleceğe bakarken, ferahlamak, uçsuz bucaksız...
***
En berrak sözlerin en kirli insanların dilinden döküldüğü yerde ‘kazanmak’ samimiyeti bulmaktır belki de...
Gürültüsüz sözcüklerin aydınlığında ve iyiliğin kıyısında yürümektir...
***
Nazım’la noktayı koymak en iyisi...
“Eğer; hak haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlüyse...
Çaresi yok usta...
Biz kazanacağız...”
***
Çaresi yok.
Hep bunun için yaşayacağız.