Kazanmak Ve Kaybetmek
Siyasal, toplumsal yaşamda bir seçimi, bir toplumsal duruşu veya konumu kazanmak ve kaybetmek elbette ki önemli bir olaydır. Ancak her şey değildir.
Değerli dostum, Orbay Deliceırmak bana bir yazı gösterdi.Bu değerli bir Kıbrıslı Türk aydının 1909’ da yazdığı yazıdan, bir alıntı idi.
Yazı, dönemin Başpiskopos’unun ENOSİS istemi ile İngiliz Sömürge yönetimine yazdığı bir yazıya cevap özelliği taşıyordu.
“Sizin mutluluğunuz bizim acımızda, sizin özgürlüğünüz, bizim esaretimizde ise” bu adaya huzur gelmez diyordu.
20. yüzyılın başında yazılan ve 21. yy da etkisini ve anlamını devam ettiren bu güzel ve anlamlı sözler, hala geçerliliğini koruyor. Üstelik her alanda.
Yani, Türkiye’ye bakarsak, Türk’ün ya da Kürt’ün mutluluğu, ötekinin acısı; ya da birinin özgürlüğü, ötekinin esareti gibi oluyorsa, huzur gelmiyor.
İşte, şimdi Türkiye, hem mutluluğun, hem özgürlüğün Türk, Kürt hemde diğer dini ve siyasi inanç sahiplerinin birlikte paylaşacakları bir güzellik olması için ciddi bir arayış içindedir. İşte kazanmak, bu ortaklığın üzerinde yükselecek bir yeni değer olacaktır.
Peki biz Kıbrıs’ta ne yapacağız?
1964 ‘te Kıbrıs Rum Toplumu, iki toplumlu Kıbrıs Cumhuriyetini gasp etti. Adanın tümünün hakimi oldular.
Kıbrıslı Türklerde, adanın %3’üne tekebül eden gettolarda kaldılar. Kıbrıslı Rumlar, hem ekonomik, demokratik hem de siyasi olarak mutlu, Kıbrıslı Türkler de gettolarda yoksul kaldılar.
Onlar, adanın tümünde özgür oldular, biz ise gettolarda, bir yandan BEY faşizminin, öte yandan da hakimiyetçi anlayışın endişesinde “esir” olduk.
“Kazananların” sarhoşluğu ile “kaybedenlerin” öfkesi hakim oldu bu güzel adaya.
” Az gittik, uz gittik, döndük arkamıza baktık, bir arpa boyu yol gittik”
Sonra 1974. Ada ikiye bölündü.O güne kadar kazanan olan Kıbrıslı Rumlar “kaybeden”, Kıbrıslı Türklerde “kazanan” oldu.
Biz, bu kez Kıbrıslı Rumların acısı üzerinden mutlu, onların silah karşısındaki acizliği ile özgür olduğumuzu zan ettik.
“ Az gittik, uz gittik, döndük arkamıza baktık, bir arpa boyu yol gitmişiz”
Krizlerden krizlere düştük, her krizde battık, maf olduk . Çıktık diye sevindik. Tekrar battık.Bata çıka bugünler geldik.
Şimdi ne mutluyuz, ne de özgür.
Kıbrıslı Rumlar ise 1974’ün şokunu atlatınca, KC avantajına sarılarak ekonomik, siyasi, demokratik olarak geliştiler. Bu, tek yanlı mutluluk ve özgürlük o denli cazip geldi ki onlara, 1964-1974 arası bencillik yine debreşti ve AB üyesi de olmanın verdiği çoşku ile 2004’te bunu çözümle paylaşmaya yanaşmadılar. O günden sonra...
“Az gittik, uz gittik, bir arpa boyu yol gitmişiz”
Şimdi, ekonomik krizle, çok acı olarak yaşadılar ki, ne mutlulukları, ne de özgürlükleri temelli imiş..Troika çoktü tepelerine. Ne Kıbrıslı Türklerin, ne de Türkiye’nin yapmadığını yapıyor onlara, hem de silahsız ve ordusuz.
Peki Kuzeyde? Bize ne oluyoruz? Özgürmüyüz? Mutlumuyuz. Her ay verilecek rapor olumlu değilse maaş bile alamayız. Ercan’ı satıp, parasını 13. Maaş diye almanın aymazlığını yaşıyoruz.
İşte bunda ötürü, şimdi, farklı düşünmek zamanıdır. Ezberleri her yerde atmak zamanıdır.
Kıbrıs’ta bir tarafın acısı ve esareti üzerine kurulan mutluluğun ve özgürlüğün gecici olduğunu artık herkesin görmesi gerekiyor.
Kıbrıs Türk’ü ile Kıbrıs Rumu’nun mutluluğu ve özgürlüğü, kimliklere ve toplumsal varlıklara saygı ve değer temelinde gelişmediği sürece, gerçekleşmeyeceğini artık herkesin görmesi gerekiyor.
Özgürlük ve mutluluk bu adaya ancak iki toplumun, ortak değerlerde buluşması ile geleceğini herkes görmelidir.
Türkiye’deki gelişmeleri bu açıdan da izlemeli ve dersler çıkartmalıyız.