‘Kazıyanlar’ kaybederken
Gece saat 10’a geliyordu...
Çok daha erken çöküyor karanlık...
Kimilerine gün kısaldı...
Kimilerine geceler uzun mu uzun...
Süpermarketin önünde biletçi var, önünde insan yığını, “talih” dağıtıyor.
Kazı, kazan!
Oysa tırnaklarıyla kazıya kazıya hayata tutunan insanlar çok daha az kazanıyor.
* * *
Kasadaki kızlar konuşuyor:
“Eve temizliğe mi gitsek?”
“Bir haftada üç kez gitsek, ikinci bir maaşımız olacak.”
* * *
Birisi, “Bizi yazacak mısın” dedi.
“Yazacağım” dedim.
“Daha önce de yazmıştım, kimse umursamadı...”
Gülümsedik.
Yine de mutlu oldular.
“İsmimizi yazma” dediler, “Marketin ismini de, sakın....”
İsimlerini bilmiyordum zaten...
* * *
12 senedir çalışıyor biri, haftanın en az üç gecesi 10’a kadar!
“2.500 lira alıyorum” dedi.
“Şimdi ev kirama dahi yetmiyor.”
Evli. Çocuğu var.
Eşi de özelde çalışıyor.
Ve bu insanların bir siyasi partisi yok, örgütü yok, sözcüsü yok, dinleyeni yok, anlayanı yok.
Ağlayanı yok bu insanların...
* * *
Hani şimdi marketlerde etiket fiyatları artıyor ya!
Et artıyor...
Süt artıyor...
Viski artıyor...
Diş macunu, tuvalet kağıdı, kahve, salça, çamaşır suyu artıyor.
Bir tek artmayan maaşlar...
Kaç yıl çalıştığınız fark etmiyor.
“Giden Türk gelen Türk”tü ya eskiden...
Şimdi yelpaze genişledi...
“Gelen Türk, Pakistanlı, Vietnamlı, Türkmen....”
Gece uzuyor.
“Kazı kazan” diye bağırıyor biletçi.
En çok da kazıyanlar kaybediyor.
En çok da kazananlar ağlıyor.