Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Kediler

A+A-

Taşkent Doğa Parkı, kedilerin doğanın en zararlı hayvanlarından olduğunu söylüyor…

Doğanın bir parçası olması gereken diğer canlıları avladığı için kedilerin doğanın dengesine büyük zarar verdiklerini belirtiyor Park yetkilileri…

Onun için de özellikle sokak kedilerinin kısırlaştırılması önemli…

Evet, kediler aslında hayatımızın vazgeçilmezleri oldular köpekler ile birlikte…

Evlerimizin, sokaklarımızın hatta işyerlerimizin de bir parçası gibiler artık…

Bazı yerler, bazı bölgeler, bazı kentler kedileriyle anılır oldular…

Örneğin İstanbul’un kedileri İstanbul’un başlı başına bir unsuru olmuş, belgeselleri çekilmiş.

Ancak Taşkent Doğa Parkı’nın kedilerle ilgili pek de alışık olmadığımız, hatta “keşke böyle bir açıklama olmasa” dedirten paylaşımları bizi, en azından beni kedilerle ilgili düşündürmeye başlattı.

Evde, akşamları (henüz daha havalar sıcakken) balkonda oturup yemeğimizi yemeye çalışırken mahallenin neredeyse 10’a varan kedileri yemek kokusuna, tabak-çanak sesine hemen geliveriyorlar…

Bazıları sessizce onlara da düşecek payı beklerken, bazıları rahat durmaz, neredeyse masaya atlayıp payını önceden almaya kalkar…

Arada yaptıkları yaramazlıklar, şirinlikler sevilmelerine neden olurken ‘açıkgözlülük, hırsızlık’ halleri sinirlerin bozulmasına yeterli oluyor…

Doğa Parkı paylaşımları söz konusu anlarda aklıma geliyor tekrar tekrar…

Şimdi bu kedilere beklemelerinin hakkını vereyim mi yoksa doğanın dengesini bozmalarının cezasını çekmeleri için yemeksiz mi bırakayım!

Sonra eğer yemek vermezsem doğanın dengesini daha da bozmaya devam edecekler çünkü aç kalan kedi ne bulursa avlamaya çalışacak diye düşünürüm…

Ama yemek vermeye devam edersem de kedilerin sayılarının (rahatlıktan başka iş yapmayacakları için) kat be kat artmasına da neden olacağım…

Zaten fark ettiyseniz kediler artık sadece Mart ayı değil, her mevsimde, her ayda kediciklere hamile kalabiliyorlar.

***

Taşkent Doğa Parkı’nın açıklamaları beni oldukça zor durumda bıraktı.

İkileme girdim;

Yedirsem mi yedirmesem mi!

En iyisi tabii ki yapabildiğiniz kadar kısırlaştırma yaptırabilmek…

Ancak mümkün değil.

Bir bir insanların (çünkü bu kedi sorunu gerçekten de son zamanlarda her tarafta büyümüş durumda) çevrelerindeki bütün kedileri kısırlaştırma gibi ne bütçesi, ne zamanı, ne de başka olanakları var…

Mahallemizde, sokağımızda, bahçemizde ve hatta işyerimizde büyük sorun haline gelen ‘kedi’ sorununu vatandaşın tek başına çözmesi mümkün değil.

Çağdaş ülkelerde olduğu gibi kedi nüfus planlama programları başlatılmalı…

Ülkemiz için çok lüks bir uygulama gibi görülebilir maalesef ama bir yerden başlamak gerekiyor…

Kediler verdikleri zararın dışında kendileri de eziyet çekiyorlar…

Özellikle sanayi bölgeleri gibi yerlerde köpeklerle birlikte büyük birer kitle oluşturmuş durumdayken yaşam şartlarının çok kötü olduğunu da görebiliyoruz… Onlar sağlıksız şekilde yaşamaya çalışırken, köşe başlarında, sokak ve anayollarda ölmüş, ezilmiş şekilde aşırı miktarda görülebiliyorken o sağlıksız yaşamın insan yaşamına verdiği olumsuz etkileri de göz ardı etmemek gerekiyor…

Belediyeler, yerel yönetimler ve tabii ki Hükümet… Bu işe bir el atmalılar… Kısırlaştırma faaliyetleri için bütçe ve de bir planlama artık şart.

***

Not: Hükümetin 100. gününde kedileri yazmak gibi bir tercih yaptım.      

Bu yazı toplam 1667 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar