Kedinin yarası
Kıbrıs'ın güneyi tarihinin en ağır ekonomik buhranını yaşıyor.
Atlatacaklar!..
1974 sonrasını dahi atlattılar.
***
Bir 'empati yapalım.
Bir sabah uyansak ve bugün sahip olduğumuz ( aslında çoğunda hazıra konduğumuz ) iş yerlerinin, narenciyenin ve zeytinin, otellerin ve fabrikaların, atölyelerin ve yaşadığımız evlerin yarıdan fazlası elimizden alınsa...
Kaybetsek tümünü...
Nasıl bir 'kriz' olurdu!?
***
Şimdi diyeceksiniz ki, "Kıbrıslı Türkler kaybetmedi mi?"
Elbette kaybetti ve ortak acılardan payına düşeni aldı, yaşadı, yaralandı.
Ama inkar edilemez gerçek, kaybettiklerinin kat be kat fazlasına sahip oldu.
***
Kıbrıs'ın güneyinde bir kamu kurumunda görevli genç dostumla buluştum, hafta sonu...
Kıbrıslı Türk.
- "Maaşım peş peşe kesintilerle 2008'deki rakama geriledi" dedi.
Sendikalı üstelik.
"Yapacak bir şey yok" diyor.
Hani biz 'hayat pahalılığı' paylaşımını tartışırken...
***
Lefkoşa'nın güneyinde bir meyhaneye gittik, bir başka dostumuzla.
"İşçi mahallesi burası" dedi, küçük, sıcacık bir yer, sekiz - on masalık.
Öylesine yakın davrandı ki meyhane sahibi, samimi, içten...
Gecenin sonunda hesabı ödedik, "bir dakika" dedi, fatura verdi!..
Ömrümde ilk kez bir meyhanede hesapla birlikte fatura verildiğini gördüm.
Oysa Kıbrıslı Türk bir gruba fatura verse ne olurdu, vermese kim duyardı ki bunu!..
***
Ne kadar çok 'kayıt dışı' alış-veriş olduğunu düşümdüm, kendi gerçeğimizde.
Şimdi kredi kartı ve pos cihazı modası ya, cart diye cihazdan çıkan fişi veriyorlar.
Hepsi bu!..
Sahi, hani bu cihazlar 'yazar kasa' gibi olacaktı?
***
Her üç ödememizden ikisi 'faturasız' sanırım, kayıt dışı.
Umurumuz da olmuyor, çünkü ne ödediğimiz vergi geri dönüyor, ne de ödemeyince batıyoruz.
Vergilerimiz üzerinden har vurulup harman savrulunca da susuyoruz.
'Batma' şansımız yok, düşünsenize.
'Şükredelim' diyorlar da, en önemli talihsizliğimiz galiba bu.
Sonra kendimizi 'krizde' sanıyoruz.
Kedi kıçını görmüş yara sanmış misali...