1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. KELEBEKLER EKSİLMESİN BAŞINDAN
KELEBEKLER EKSİLMESİN BAŞINDAN

KELEBEKLER EKSİLMESİN BAŞINDAN

Geçtiğimiz hafta Khora Yayınları’ndan çıkan ‘Kelebekler Eksilmesin Başından’ kitabı Ziya Ormancıoğlu’nun ilk şiir kitabı.

A+A-

 

 

 

 

Geçtiğimiz hafta Khora Yayınları’ndan çıkan ‘Kelebekler Eksilmesin Başından’ kitabı Ziya Ormancıoğlu’nun ilk şiir kitabı.

Henüz 17 yaşındayken ‘Öğrencinin Sesi’ ve ‘Akın Gazetesi’nde şiirleri yayınlanan 1948 Lefkoşa doğumlu Ziya Ormancıoğlu, daha sonra ‘Söz’, ‘Kıbrıs Postası’ ve ‘Afrika’ gazetelerinde düzyazı ve şiirlerini yayınlar. Kitabın ilk sayfalarına eklenen kısa yaşamöyküsünde şair kendini çileli 67 kuşağından olarak tanımlar.

Yazarın aynı yaşamöyküsünde “Bu kitap ‘bir ayağı çukurda olan bir yazarın ilk kitabıdır” sözlerini okuyunca içim acıdı, utandım.

 

Bu kitap, Khora Yayınları’ndan çıkan 5., ancak ilk şiir kitabı. Kitabı yayına hazırlayan Halil Karapaşaoğlu, redaksiyon Münür Rahvancıoğlu, kitap ve kapak tasarımı ise Ömer Tatlısu’ya ait. Adlarını yıllardır ve sık sık duyarlı etkinliklerle ilişkilendirdiğimiz bu aktivist arkadaşlarımızla bu önemli çalışmada yeniden karşılaşmak ne güzel.

 

Kitabı hazırlayan yoldaş Halil Karapaşaoğlu ile 2005 yılında sevgili İbrahim Altıok’un kaleme aldığı ‘Katilim Kurbanımdır’ oyununun toplantı ve provalarında kopçalarla tutturulmuş delik deşik kot ve tshirtleri, duruşu ve sorgulamalarına hayranlık duyarak tanıştık. Geceyarısı çıktığımız yazılamalar bizi yaklaştırdı. Kaçma, gitme ve otostopla gezme üzerine uzun sohbetlerimiz oldu. Aynı dönemde Isırgan Dergisi’ne şiirlerini göndermeye başlamıştı... 

 

Aşağıdaki parçaları, Yayınevi adına yazan Halil Karapaşaoğlu’nun ‘Yayınevinin Notu’ metninden aktarıyorum:

 

Gelenek

Ziya Ormancıoğlu ‘yitik kuşak’ diyebileceğimiz bir dönemin önemli şairlerinden biridir. Bu şairlerin bir kısmı bilinmekte, bir kısmı da bilinmemektedir. Süleyman Uluçamgil, Kaya Çanca bilinenler arasındadır. Bu kuşağın şairlerini bulup, onların şiirlerini ortaya çıkarmak, yayınlamak ve bu şiirlerle ilgili denemeler yazmak bir genç kuşağın birincil görevlerinden biri olmalıdır. (...) Geleneği bilmek, geleneği toparlayarak onu kurumsallaştırmak, kendi çalışmalarımızı daha ileriye götürüp, edebiyatın ve hayatın meseleleriyle ilgili daha verimli eserler üretmemizi sağlayacaktır. Geleneğin reddi, geleneğin önemsenmemesi devrimci bir tavır değildir. Devrimci edebiyat; geleneği bilerek, onu eleştirerek ve onu aşarak gerçekleşecektir. Bilmediğimiz, sahiplenmediğimiz, üzerinde düşünmediğimiz hiçbir şeyi aşamaz, yeni olanı kuramayız. Şahsım ve kuşağım adına, Ziya Ormancıoğlu’nun şiirinin bizim geleneğimizi oluşturması, ileriki yıllarda üreteceğimiz metinleri daha sağlam bir zemine yerleştirme kaygısı, bu kitabın basılmasındaki ilk nedendir.

 

Devrimci Edebiyat

Biz devrimciler, yeni dünyayı her alanda kurmaya çalışırken, edebiyatta da üzerimize düşeni yapmalıyız. Ziya Ormancıoğlu Kıbrıslıtürk devrimci edebiyatının önemli şairlerinden biridir. Memleketin aydını iddiasıyla piyasada olan kişiler, devletin güvencesi altında yaşamakta; gerek edebiyat olsun gerek sanatın diğer dalları olsun, yapılan çalışmalar part-time kalmaktadır. Hayatlarımız işten arta kalan zamana sıkışmakta, yazılan şiir memur şiiri olmaktadır. Şairlerimiz devletin garantisine girdikten sonra şiir yazmakta onun verdiği rahatlıkla kitaplar basmaktadır. Hayatlarındaki deneyim eksikliği, şiirlerini bir çıkmaza sürüklemekte ve şairle, şiiri ‘sahicilikten’, ‘inandırıcılıktan’ uzaklaştırmaktadır. Ancak Ziya Ormancıoğlu bugüne kadar 21 farklı işte çalışmış, çeşitli ekonomik sorunlar yaşamış ve hala o sıkıntılarla nefes almaya çalışmaktadır. Bu kitabın bu kadar geç çıkmasının nedenlerinden biri de budur. Ormancıoğlu’nun şiiri memur şiiri değil, işçi sınıfının içinden doğan sahici bir şairin, şiiridir. Şiirlerinin her mısrasında halkın acısını, sıkıntılarını ve isyanını görmek mümkündür. Çünkü o bütün bu meselelerin içinde var olmuş, bu meselelerin yakıcılığından sahiciliği almıştır. Her şeye rağmen, hayatının hiçbir döneminde edebiyattan kopmamış, kendine mazaretler yaratıp bir şeyden vazgeçmemiştir.

Edebiyat; salonlarda, odalarda, masa başında üretilecek bir uğraş değildir. Metin, tuvalette de sıkılarak çıkmaz! Edebiyatın sokaklara, açık havaya, yağa, pasa, bulaşık deterjanına ve keçi bokuna ihtiyacı vardır! Çünkü mesele insan, çünkü mesele dünya ve evrendir. Bu da ancak hayatı yaşama azmiyle, meselenin tam ortasında, içinde olarak gerçekleşecektir. Ormancıoğlu kendi sınıfının şairidir. Devrimci edebiyatı kurumsallaştırma ve işçi sınıfının aydınlarını oluşturma kaygısı bu kitabın basılmasındaki ikinci nedendir.

 

Ve kitaptaki kısa şiirlerden seçtiklerim:

 

Sanmıştım Ki

Sanmıştım ki:

Kuaför kalfasıdır

Meğer

Avukatmış!

Sanmıştım ki

Fahişedir,

Meğer

Bankada memurmuş!

Sanmıştım ki

Artisttir,

Meğer

Hastanede doktormuş!

 

Akıl Hastanesindan Notlar

Sende ‘kalite’ var mı? diye soruyordu.

(Benson veya Rothmans demek

                            istiyordu!)

Elimdeki yarı-bitmiş Benson’u

                            havada kaptı...

 

Devrimci

‘Kal benim gibi mücadele et!’ dedi

arkasından bir buçuk döner

sipariş etti.

 

Delilik

Dışarda

Pırıl pırıl

Bir Mayıs günü vardı...

Bizse

Mayonez yüzünden

Karl Marx’a kadar gitmiştik.

 

Annem’e Mektup

Bir ‘Ahh!’ gibisin

Anne

Mektup yazdımdı sana

Hastaydım, çok hasta

Ve hiç kimse yoktu yanımda

 

Araplar vardı odamda

‘Ya habibi taabel havva...’

Türkeşçler vardı odamda

Yurttan hepsi kaçtığında

Bir ben kalmıştım

Oniki kişilik odada

 

Size nasihatim olsun

Önünüzü ilikleyin çıkarken sokağa!

 

Belça’dan Notlar

Biri geldi:

Bir paket börülce aldı!!

Biri geldi:

Bir paket bakla aldı!!

Biri geldi:

Bir paket nohut aldı!!

Ve biri geldi:

Beş ekmek aldı!!

 

Sen ve Ben

Sen silah başı yaptın

Ben iş başı

 

Sen silah başı yaptın

Ben ders başı

Sen silah başı yaptın

Ben top başı

Sen kapsamlı görüşmelere girdin

Ben kapsamlı mücadeleye

 

Araya Girenler

Seni arayacaktım

Ama tatil girdi araya

Hastaneye gidecektim

Ama bayram girdi araya

Diziyi izleyecektim ama reklamlar girdi araya

Devrim yapacaktık ama para girdi araya

 

Eğri-Meğri Sözler

Atarlar oğlum bunlar atarlar,

Adamı işten atarlar!

Geceleri nara atarlar,

Sınırlarda karşılıklı silah atarlar!

Ve fakat

Kalplerine

Bir nebzecik

Minare gölgesini sığdıramazlar!

Ya biz?

Bir ne yaparız?

Düğünlerde karşılıklı göbek

Atarız!

Sabah uyanır da,

Çapaklı karımızı tanımayız!

(Oysa nişanlı iken

Sivilceleri yalamadık mı?)

Atarlar oğlum bunlar atarlar

Ekmeğin içini

Karpuzun gabığını atarlar,

Fakat üç kağıtçı düzenbazları,

Sokağa atamazlar!

Vay be!

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2684 defa okunmuştur