Ülkemizin en önemli gelir kaynaklarından bir tanesi turizm. Covid-19 salgınından en çok etkilenen sektörlerden biri de keza, turizm sektörü.

Kuzey Kıbrıs’ta şu anda 151 turistik tesis var.

Yatak sayısı, 25 bin 376.

151 tesisin 32’si, casinolu büyük işletmeler.

Bunların yatak sayısı ise 17 bin 598.

Yani bu 32 işletme, toplam yatak sayısının yaklaşık %70’ini elinde bulunduruyor.

Geriye kalan 119 küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin toplam yatak sayısı ise sadece 7 bin 778.

Hükümet ve sektör temsilcileri, bir yandan  turizmin kepenklerinin yeniden ne zaman ve hangi koşullarda açılabileceği, diğer yandan ise daha ileri vadede, turizmin dış piyasaya nasıl daha iyi bir şekilde pazarlanabileceği konusunda çalışma yapıyor.

Ulaşım yollarının, yani adayı içeriden bağlayan geçiş kapılarından ve Türkiye’den ve Türkiye üzerinden ülkeye girişlerin normalleşme süreciyle doğrudan bağlantılı olarak şekillenecek olan sezon seyrinin, önceki yılların oldukça gerisinde kalacağını öngörebilmek ise çok zor değil.

Fakat her şeye rağmen, bu yaşadığımız musibeti, yerli işletmelerimiz açısından, olabildiğince fırsata çevirebilmek yine de mümkün.

Salgın nedeniyle, en iyi senaryoyla bu yıl sonuna kadar, ekonomik koşulları buna izin verse de, kimsenin tatil amacıyla yurt dışına gitmeyi göze alacağını sanmıyorum. Virüs temizlenme sürecine girse bile, kendi sağlığımız için, uzunca bir süre zaruri olmayan seyahatlere ara vermemiz, en güvenli seçenek olacaktır kuşkusuz. Yabancılar da tıpkı bizler gibi güvenlik gerekçesiyle turizm amaçlı seyahatlerini büyük oranda iptal edecektir. Ancak virüsten arınmış olmanın (en azından şimdilik) sağlayacağı artı değeri kullanarak, çok iyi bir halkla ilişkiler çalışmasıyla, dış ülkelerden ülkemize turist getirmeyi başarsak da, gelecek olan turistin önceliğinin, esasen büyük casino otelleri olacağından hareketle, önümüzdeki süreçte, bütçe olanaklarımız elverdiği oranda yerli turizmi desteklememiz, önemli. Tatil için özellikle küçük ve orta ölçekli yerli işletmelerimizi tercih ederek, hem ekonomik açıdan içinde bulundukları bu zorlu dönemi atlatabilmeleri adına onlara destek olabilir, hem de onları tercih ettiğimiz oranda, işletmelerini büyütüp geliştirmelerine ve ileriki yıllarda turizm pastasından daha büyük pay alabilmelerine katkıda bulunabiliriz. Zaman, kendi ciğerimizi, kendi yağımızla kavurma zamanıdır.

İki ay boyunca zorunlu olarak çok daha basitleştirdiğimiz yaşam şeklimiz ve asgari düzeye çektiğimiz tüketim alışkanlıklarımızı da tatil tercihlerimizden başlayarak, belki uzun vadede yeni bir hayat tarzına dönüştürme imkanı yakalarız.