1. YAZARLAR

  2. Fatma Azgın

  3. Kendi Çözümümüzü Kendimiz Yaratalım
Fatma Azgın

Fatma Azgın

Kendi Çözümümüzü Kendimiz Yaratalım

A+A-

                 

Yıllardır adaya barış ve çözüm gelmesini savunsam da, masaya gelen anlaşma planlarının gerçekleşeceğine inanamadım. Kırk küsur yıllık görüşme süreçlerinde, başta umut saçan açıklamalar yapıldı, sonlanacağı zamana yakın bozguna uğratıldı. Şu başkan bu başkan barış anlaşması yapar diye seçilenler de çözümsüzlük temsilcileri gibi aynı akıbete uğradı...

Annan Planı’nın kabul edileceğine inanmıştım. Bizim tarafta planın kabul edilmesini savunanlar günlerce hatta aylarca evlerine gitmeyip meydanları doldurmuştu. Hatta yenilmez Başkan Denktaş beyin taraftarlarının bir kısmı,  AB’ye üyelik iştahıyla plana “evet” kampanyasına katılmışlardı.

İlginçtir, Rum tarafı sessizliği seçti; ne bir eylem ne de TV’lerde tartışma yaptı. 11 Nisan’daki Easter tatili için politikacılar ortadan kayboldu. 24 Nisan referandumuna 1 hafta kala AKEL plana “Hayır” diyeceğini açıklayınca, bu planın da tarihin çöplüğüne atılacağı anlaşıldı. Bir zamanlar “Enosis”e oy veren AKEL gibi komünist parti, savunduğu çözümü de bin bir gerekçe ile reddediyordu.

Bu ülke bu kadar garip olayların yaşandığı bir yer! 24 Nisan 2004 referandumunda Türk tarafı %65 evet oyu verirken Rum tarafı  %35’te kalmıştı. K.Türkler’in kazanımı AB üyesi olmuş  K.C vatandaşlığıyla AB kimlik ve pasaportuna sahip olmak, sınır kapılarının açılması, AB’den mali yardımı, Yeşil Hat tüzüğü ile yerli malları Güney’e sevk edebilmek oldu..

Aradan 13 yıl geçtikten ve kuzey bölgesi talan ve kötü yönetim ve vesayet altına girince çözüm yapacaklarına söz verdikleri için seçilen devlet başkanları Akıncı ve Anastasiadis, 2 yıllık koşunun sonuna yaklaşırken hava değişti, birbirlerine kırıldılar, gücendiler ve iki taraf da “bu adada Türkler ve Rumlar barış istemiyor” ezberine geri döndüler. Kıbrıslı Türkler’in, 2004’teki isteği ve enerjisi kalmadı. Nasılsa AB pasaportunu elde etmişler, sahip oldukları Rum malı taşınmaz malı ödemek veya yaşadıkları bölgenin taviz listesine konma ihtimalinden yeniden yer değiştirmek endişesinden bu son planı pek benimsemediler.

Artık, anlaşarak çözüm bulmak hayal oldu. Çok büyük alt-üst oluşlar yaşanmadıkça, mevcut durumun devam edeceğini kabullenip, bireysel ve toplumsal çözüm-barış formülleri geliştirmeliyiz. İki toplum birlikte yaşama deneyimlerini artırdıkça ve bizim taraftaki her türlü kirliliği, yozlaşmayı, koloni toplumu olmayı, başka bir ülkeye bağlanmayı yavaşlatıp durdurmayı becerebilirsek kendi barış ve çözümümüzü tam olmasa da gerçekleştiririz.

 

Bu yazı toplam 2003 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar