1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Kendi dışkımı yiyebilir miyim?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Kendi dışkımı yiyebilir miyim?

A+A-

Ukrayna'nın, Azerbaycan'ın, Irak'ın, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıyız değil mi?
Saygılıyız!
Tayyip Erdoğan da öyle demedi mi?
Öyle dedi!

-*-*-

Türkiye'nin de toprak bütünlüğü bizim için kırmızı çizgidir değil mi?
Tabii ki öyledir!
Kimin haddine aksini söylemek!

-*-*-

Ve Erdoğan'ın ABD'de bir televizyon kanalındaki söyleşisinden de anlaşılacağı gibi, "Selahattin Demirtaş bir terörist mi?"
Erdoğan öyle diyorsa öyledir değil mi?
Aksini iddia edebilir misiniz?

-*-*-

Peki, Demirtaş'ı neyle suçluyorlar?
"Egemen eşit Kürt Devleti" istediği iddiası olabilir mi?

-*-*-

Son olarak sormak istiyorum; Ermeniler Karabağ'da ayrılıkçı mı?
Evet ayrılıkçıdır!
TRT de öyle diyor, Erdoğan da, Aliyev de!

-*-*-

Peki, Sayın Erdoğan'a sormak lazım; "garantörü olduğunuz Kıbrıs Cumhuriyeti'nin nasıl bölünmesini istiyorsunuz? Kıbrıslı Rumların bunu kabul etmesini mi bekliyorsunuz? 'Önce siz kabul edin Sayın Erdoğan' derlerse, "o başka b başka ulan" diye kızarak meseleyi geçiştirebilir misiniz?”

-*-*-

Peki Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda, bütün bunları bilerek mi konuşma yaptı?
Elbette!
KKTC'nin tanınmayacağını biliyor...
Ama söylüyor!
Çünkü "elini güçlendirdiğini düşünüyor"...

-*-*-

Sonuç mu?
Allah aşkına, bir tek, birlikte Ermenistan'la savaşa girdikleri Azerbaycan, "KKTC'yi tanıdım" dese, yemin ederim, kendi bokumu yerim!

-*-*-

Haa bu arada ekleek lazım...
TC Lefkoşa Büyükelçisi, neden Erdoğan’ın söylediği “KKTC’yi tanıyın” cümlesinin altının dolu olduğunu söyledi?
Altının boş olduğunu bildiği içn tabii ki!
Yoksa, Erdoğan’ın söylediğinin altı dolu olsaydı, “altı doludur ha” diye söylemeye gerek olmazdı ki!
Bilmem anlatabildim mi?

 


Kıbrıs’ta Türk vardır ama Türk 
demokrasisi diye bir şey yoktur!

Siyasetçinin bir gazeteci karşısına çıktığı zaman, cevap veremeyeceği hiç bir “şeyi” olmaması lazım!
Bir siyasetçiye, “özel hayatı dışında” her soru sorulabilir!
Haaaa, özel hayatı sorulabilir mi?
Elbette, eğer çok ciddi dedikodular varsa, örneğin muhafazakar bir siyasetçiyse ama aile kurumunu sarsıcı davranışları olduğu iddia ediliyorsa, “evet sorulur”...

-*-*-

Fransa’da “özel hayat” gizlidir, sorulamaz...
Kuzey Kore’de bu konulara girebilen gazetecinin kellesi ortadan kaybolur!
Çin’de, bütün uzuvlar çöplüğe atılır!
İran’da, Suudi Arabistan’da imkansızdır!

-*-*-

Peki Türkiye’de?
Türkiye’de de anında “terörist” suçlaması gelir ve çıkmamak üzere hapse gönderilirsiniz!

-*-*-

Amerika’da bir televizyon kanalı, Tayyip Erdoğan ile söyleşi yaptı...
PBS News Hour... 
İzledim...
Program sunucusu belli ki uyarılmış ama yine de “Sedef Kabaş, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı” sordu...
Erdoğan kızdı...
Pek çaktırmadı ama “sizi neden ilgilendiriyor bunlar?” demesi bile, sıkıntı yaşadığını gösteriyor...

-*-*-

Bu ve benzer soruları Türkiye’de sorabilir misiniz?
Asla soramazsınız!
KKTC’de sorabilir misiniz?
Erdoğan’a KKTC’de de soramazsınız!

-*-*-

Peki, Ersin Tatar’a sorabilir misiniz?
Ya da Ünal Üstel’e?

-*-*-

Mesela “Merkezi İhale Komisyonu Yasası diye bir yasa vardır ve bu yasaya uymak zorunluluktur değil mi Sayın Başbakan?” gibi bir soru sormak mümkün mü?

-*-*-

Çünkü bu yasaya uyulmuyor!
Evet bu yasaya uyulmuyor ve özellikle şu anda “halledilen” bazı okul tamir ihaleleri, son derece yasadışı yapılıyor...
Kokuyor!
Bu konudaki koku, öyle bir boyuta ulaştı ki artık daha fazla pisleşemez noktaya geldi!
İhalelerle ilgili pis kokuların bundan sonrası aşaması “kıyamet”tir!
Dini açıdan da yorum yapmış olalım!

-*-*-

Peki, her hangi bir UBP’liye, “Faiz Sucuoğlu’na ne yaptılar?” sorusunu, ya da “Neden hiç sesiniz çıkmadı?” sorusunu sorabilir misiniz?

-*-*-

Cambridge Üniversitesi mezunu Cumhurbaşkanı’na, hukuk profesörü TC Lefkoşa Büyükelçisi’ne, diş hekimi Başbakan’a; “çocukların okul kitaplarındaki cinlerle” ilgili soru sorabilir misiniz?

-*-*-

Soramazsınız!
Cevap veremezler!
Verecekleri yanıt nedeniyle sandalyeden, koltuktan, makamdan olabilirler!

-*-*-

Böylesi bir ortamda, hukuktan, adaletten, demokrasiden, insan haklarından, çağdaşlıktan söz etmek imkansızdır...
Türkiye’de tam anlamıyla demokrasi dışı bir “idare” vardır ve KKTC, bunun sadece alelade bir “uydusu”dur!
Çağdaşlık, medeniyet, batılı olmak, ilerlemek, Avrupa falan mı?
Arapça dualar neyinize yetmez ki!
Hem siz hain misiniz yoksa terörist misiniz?
Ayrıca, Rumlar bizi kesecek!

-*-*-

Haaa Kıbrıs’ta Türk var mı?
Vardır!
Ersin Tatar, bir Türk’tür!
Maşaallah!
Tatar Türkü!

-*-*-

Peki, “Türk demokrasisi” diye bir şey var mı?
Gördüğünüz kadar vardır!
Yerseniz!


Erdoğan ve Rum tarafı!

Nikos Hristodulidis bu konuda her hangi bir açıklama yapmadan önce, Tayyiip Erdoğan’ın BM’deki konuşmasının Güney Kıbrıs’taki yansımalarını derlemeye çalıştım...

Özetle şunlar söylenebilir...
Rum tarafı, iki devletli bir çözümü asla kabul etmiyor ve etmeyecek...
Rum tarafı hala Kıbrıs sorununu bir “işgal, istila ve istila edilmiş topraklara yasadışı yerleşim” sorunu olarak görüyor...
Rum tarafı, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin devam etmesi gerektiği yaklaşımından da uzaklaşacak...
Rum tarafı, Türkiye’nin iyi niyetli olmadığı konusunda hemfikirdir...
Ve hepsinden “önemlisi”, Rum tarafı, Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki enerji – doğal gaz haritasından uzak tutulmalıdır... 

-*-*-

Çözüm mü?
Mevcut durumda, Türkiye kendi tarafına açıldıkça açılıyor, Rum tarafı da kendi tarafına açıldıkça aılıyor, aradaki uçurum büyüyor!
İki tarafı yaklaştırabilecek güçler var mı?
Vardır ama onlar şimdilik sessizdir!
Ses verirler mi?
Gelişmeleri izleyeceğiz!

-*-*-

Peki, Kıbrıs Türk tarafı?
Ma Ersin Tatar?
Hade yahu siz da!
Bırakın genni be gardaş!

un71000413-mea6299.jpg

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu'nun 78'inci oturumunda konuşmasını yaparken... UN Photo/Cia Pak

Bu yazı toplam 2507 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar