KKTC’nin atama yöneticileri kendilerini o makamlara tayin edenleri memnun etmek için kendi insanını hiçe sayan kararlar alıyorlar.

Kendi devletini, kendi devletinin Anayasa’sını ve yasalarını takmayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Kendi kurumlarını etkisiz kılmaya, hatta birilerine peşkeş çekmeye hazır bir yönetim var.

UBP-DP-YDP koalisyonu geçen hafta Ankara’da üst düzey görüşmeler yaptı. Ardından da TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve KKTC Başbakanı Ünal Üstel ortak basın toplantısı düzenledi.

Fuat Oktay bu görüşmelerden KKTC halkına 3 müjde çıktığını söyledi ve bu müjdeleri sıraladı.

Birinci müjde kablo ile elektrik konusu idi. Bu işin en erken zamanda sonuçlandırılacağını müjdeledi. Bu işi Aksa yapacağına göre bu müjde aslında bize değil Aksa’ya müjde idi.

İkinci müjde sosyal konut müjdesiydi. Toki Mağusa’nın Derinya bölgesine ilk etapta 276 konut yapacak ve bunu gençlere verecek dedi. Bu işi de Toki yapacağına göre bu da aslında bize değil Toki’ye müjde oldu.

Üçüncü müjde ise KKTC’de yaşayan TC uyruklu kişiler aynı TC’de yaşayanlar gibi Türkiye’deki sağlık sisteminden yararlanabilecekleri müjdesiydi. Bu da doğal olarak bize değil burada yaşayan TC vatandaşlarına müjde idi.

Peki ortak basın toplantısında KKTC Başbakanı bu müjdelere ne dedi?

Ben ne dediğini tam anlamadım. Ama orada bulunmaktan ziyadesiyle mutlu olduğu her halinden belli idi.

Bildiğiniz gibi önceki yıllarda da bu topluma benzer müjdeler verilmişti. Örneğin Acil Durum Hastanesi. Projesi Türkiye’de hazırlandı, acil olduğu gerekçesiyle burada faaliyet gösteren Türkiye’den bir firmaya yaptırıldı. Ama bu ülkenin yasalarına uyulmadığı için bina hala kaçak inşaat durumundadır.

Külliye müjdesi verildi. Projesi Ankara’da çizdirildi, ihalesi Ankara’da yapıldı. İhaleyi alan TC firması işi yerel firmalara taşeron olarak verdi. İnşaat kaçak olarak devam ediyor.

500 yataklı hastane projesi de, sosyal konut projeleri de Ankara’da çizdirilecek ve TC’li firmalar işin yapımını üstlenecek.

Bu inşaatların KKTC yasalarına göre kaçak inşaat olmasını önlemek için de UBP-DP-YDP milletvekilleri KTMMOB yasasının değiştirilmesi için öneri verdi.

Minareyi çaldılar, şimdi de kılıf uyduruyorlar.

Kıbrıs sorununa çözüm diye egemen eşitlik temelinde iki ayrı devlet isteyenler aslında bu adımlarla kendi devletlerini, bu devletin Anayasa’sını, yasalarını hiçe sayıyorlar.

Bu adımlar kendi devletinin altını oymaktan başka bir şey değil. Kendi kurumlarını hiçe sayan bu anlayış Ankara’dan gelen her talebe, eğri ya da yanlış olduğuna bakmaksızın evet demektedir.

Bu ülkenin değerlerini, gelenek ve göreneklerini, mimari yapılarının kültürünü bilmeyen, anlamayan kişilerin çizdiği projeleri bu ülkede uygulatmaya çalışan ve bu ülkenin mimarını, mühendisini hiçe sayan bu anlayışa sonuna kadar karşı çıkmak bu ülke insanının başta gelen görevidir.

Bu gidişe dur denmelidir. Bugün yalnız mimar ve mühendis odalarını hedef alır görünen bu anlayış aslında bütün kurumlarımız için tehdittir. Buna bütün birlikler, odalar, dernekler, sendikalar sivil toplum örgütleri, siyasi partiler karşı çıkmalıdır.

Bugün kendi kurumlarımıza yönelen bu tehdidi durdurmazsak yarın ülkemize yönelecek tehditleri de durduramayacağız.

Bize 3 müjde diye söylenenlerin altında yatan gerçeklik budur. Bunlar müjde değil, kendi kurumlarımızı devre dışı bırakacak ve bu kurumları TC’li firmalara devredecek ilk adımlardır.

Ülkemizi adım adım altımızdan almaya ve bizi yurtsuz bırakmaya dönük ilk adımlardır.

Aksa bu ülkeye enerji üretimi yaparak Kıb-Tek’e yardımcı olmak amacıyla gelmişti. Şimdi Kıb-Tek’i devralmaya hazırlanıyor. Bunun için de Türkiye üzerinden Avrupa ve başka ülkelerle enterkonnekte sisteme dahil olma talebimizi kullanıyorlar.

Bu ülke 1980’li yıllardan itibaren bu ülkenin dokusuna uygun yüzlerce sosyal konut inşa ederek yüzlerce genci ev sahibi yaptı. Şimdi bu unutuldu. Bu işi de Toki’ye havale ettiler.

Yapmayın.

Bu ülkeye kıymayın.