1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kıbrıs Arkeolojisinde Avcılık (2)
Kıbrıs Arkeolojisinde Avcılık (2)

Kıbrıs Arkeolojisinde Avcılık (2)

Kıbrıs’ta Eski Tunç devrine (M.Ö 1650 – 1050) ait av sahneleri içeren malzemeler arasında siyah renkli serpantin taşından yapılmış silindir mühürler de yer almaktadır

A+A-

Tuncer Bağışkan

Geçen haftaki yazımda Eski Tunç devrinde gerçekleştirilen avcılıkla ilgili bilgileri aktarmaya başlamıştım. Bu hafta da, ayni döneme ilişkin geriye kalan bilgileri aktarmakla dizi yazımıza başlamış olacağım.   

Kıbrıs’ta Eski Tunç devrine (M.Ö 1650 – 1050) ait av sahneleri içeren malzemeler arasında siyah renkli serpantin taşından yapılmış silindir mühürler de yer almaktadır. M.Ö XIII. yüzyılın sonu ile M.Ö XII. yüzyılın başlarına tarihlenen bu mühürlerin üzerlerindeki av sahneleri kazınarak yapılmıştır. Mısır Linear stilinde resmedilen avcılar, ellerindeki ok ve yaylarla önlerindeki keçi, antilop ve boğalara nişan almış durumda görülürler. Enkomi kazılarında Fransızların buldukları Mısır stilinde yapılmış silindirik mühürlerin bazıları Lefkoşa Kıbrıs Müzesi’nde, bir tanesi İsviçre Cenevre Müzesi’nde ve bir tanesi ise Paris Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.  Louvre Müzesinde sergilenen mühürdeki boğa avı sahnesinde havada uçan kuşun bir av hayvanı veya Roma ile Ortaçağlarda avcılara yardımcı olmak üzere eğitilen bir doğan (şahin) olup olmadığı şimdilik belirlenebilmiş değildir.

M.Ö 1320 – 1200 yıllarına tarihlenen Kukla’daki bir mezarda bulunan fildişinden yapılmış ayna sapında, Ege, Yakındoğu ve Hitit etkilerini taşıyan bir aslan avı sahnesi yer almaktadır. Ayrıca M.Ö XIII. yüzyılın ortalarına tarihlenen ve ritüel (dini) törenlerde kullanılan Kition kaynaklı konik bir Rhyton üzerinde koşar durumda görülen yabani boğa, yabani keçi ve bunları avlamak için kovalayan avcı betimlemeleri yer almaktadır. Rhyton üzerindeki figürlerin, Suriye’den esinlenerek Yakındoğu’da yapılan figürlerden etkilendiği saptamasında bulunulmuştur. 

GEOMETRİK DEVİRDE AVCILIK (M.Ö 1050 – 750)

Geç Tunç devrinde malzemeler üzerine yapılan avcı betimlemeleri genellikle Yakın Doğu ülkelerinden Mısır ile Suriye’nin etkilerini taşırlarken, daha sonraki Kıbrıs Geometrik Devirde resmedilenlerin tamamı Kıbrıs karakteri taşımaktadır. Bu nedenle dönemin Kıbrıs faunası ile günlük hayatında bulunmayan aslanlar ile yılanların avlanmaları betimlemelerine çanak çömlek üzerinde yer verilmemiştir. Kıbrıs Geometrik III evresi (M.Ö 900 – 750) amforalarında sevilerek kullanılan betimlemeler arasında, elinde ok ile yay tutan çıplak bir avcının büyük bir kuşu kovalama sahnesi yer almaktadır. Beyaz boyalı III stilinde yapılmış olan bu amforalardan biri halen Lefkoşa Kıbrıs Müzesi’nde sergilenmektedir

ARKAİK DEVİRDE AVCILIK (M.Ö 750 – 475)

Kıbrıslıların beslenme alışkanlıkları Kıbrıs’ta Arkaik Devir (M.Ö 750-480) boyunca da devam etmiştir. İnsanlar günlük et gereksinimlerini evcil ve yabani hayvanlardan karşılamaktaydı. Bu devre ait Lefkoşa’daki bir mezarda ele geçen yonca ağızlı testinin omuzunda, serbest stilde yapılmış bir av sahnesi yer almaktadır. Bu betimlemede ince sakalı olan giyimli avcılar kuş ile yabani domuz avlarlarken, tek kişilik eşek arabası, birkaç av köpeği, mızrak, balta ve kılıç kullandıkları görülmektedir.  Kıbrıs’ın Tunç Çağından (M.Ö 2500) başlayarak, M.S XX. yüzyıla kadar sulak ormanlar ile sık kamışlı dere yataklarında yabani yaşam sürdüren domuzların yaygın olarak avlandıkları belirlenirken, avlanmalarına ilişkin betimlemelerin de Tunç Çağından başlayarak çağlar boyunca çanak-çömlekler üzerinde yer aldığı belirlenmiştir.

Arkaik devirde çanak-çömleklerin omuzları ile gövdelerine serbest stilde yapılan bezemeler arasında yabani keçi, yabani geyik ve muflon betimlemeleri yer alırken, avlanmada kullanılan araç-gereçler arasında ok-yay, balta, mızrak, iki kişilik atlı av arabası ve av köpekleri yer almaktadır. 1885 yılında Max Ohnefalsch-Richter tarafından Tamasus’taki bir mezarda bulunduktan sonra British Museum’a mal edilen Bichrome IV stilindeki krater üzerinde yabani keçi (veya Muflon) avı sahnesi görülmektedir. Av sahnesindeki iki tekerlekli at arabasında görülen iki kişiden biri arabacı, diğeri ise avcıdır. Kullanılan av silahları ise ok-yay, mızrak ve baltadır. Avcıların atlı arabalarla avlanma betimlemeleri ilkin Geç Tunç devrinde ortaya çıkmış, Kıbrıs Arkaik devrinde ise çanak çömlekler ile plastik sanat eserleri üzerinde yaygın olarak kullanılmaya devam etmiştir. Tamasus kraterinin diğer önemli bir özelliği ise, omuzlarında yüksek kabartma olarak yapılan karşılıklı iki kulbun, kıvrımlı iri boynuzları olan birer Muflon başı şeklinde betimlenmiş olmasıdır.  (Kıbrıs’ta Muflonların avlandıklarına ilişkin yazılı ilk belgeler Bizans dönemine tarihlenmektedir.  M.S 1095 yılında Bizans (Doğu Roma) İmparatoru Aleksios Komnenos (M.S 1081 - 1118) tarafından Kıbrıs’a vali olarak atanan Manuel Voutomites’in, özellikle Trodos dağlarında çevik oluşlarıyla bilinen Muflonları avlamayı sevdiği Magda H. Ohnefalsch-Richter tarafından kayda geçirilmiştir.)  

 Şimdilerde nesilleri tükenen yabani geyikler prehistorik dönemden itibaren Kıbrıs’ın ormanlarında bol miktarda bulunmaktaydı. Betimlemelerine Geç Tunç Devri’ne (M.Ö 1650 – 1050) ait çanak-çömleklerde rastlanmış olup, o sıralarda ok ve yayla avlanmaları en sevilen sporlar arasında yer almaktaydı. Ok ve yayla avlamayı yansıtan betimlemeler, Arkaik devre tarihlenen yonca ağızlı testilerin omuzları ile gövdelerinde de serbest stilde yer almaktadır.  Avcılık ilkin Kıbrıs Geç Tunç Devri betimlemelerinde görülürken, daha sonra gelen Geometrik (M.Ö 1050 – 750), Arkaik (M.Ö 750 – 475) ve Klasik (M.Ö 475 – 325) devirlerinde daha da yaygın olarak kullanılır olmuştur.  Kıbrıslılar ok ve yayı genellikle avcılıkta kullanmışlardır. Bu şekildeki betimlemelere çeşitli boya bezemeli vazolarda rastlanmaktadır. Ayrıca avcıların bazıları silahlı savaşçılar şeklinde betimlenirlerken, bazıları ise sadak taşıyan kişiler şeklinde betimlenmişlerdir.  Nitekim Armou’da bulunan ve Lefkoşa Kıbrıs Müzesinde sergilenen Arkaik devre ait Tunç bir kâse üzerindeki betimlemede, diz çökmüş durumda olan bir avcı önündeki geyik ve muflon sürüsüne elindeki ok ve yayıyla nişan almış durumda görülmektedir. Avcının sırtında yedek okların yerleştirildiği bir de sadak bulunmaktadır. 

Arkaik devrinde Kıbrıs’ın, Yakındoğu, Suriye, Fenike ve Mısır etkisinde kaldığına ışık tutan av ile avcılık betimlemelerine, Arkaik Devire (M.Ö VII.yüzyıl) tarihlenen Salamis’teki kral mezarlarında da rastlanmıştır. Dünyada bolluk – bereket ile doğadaki yabani hayvanların koruyucusu olarak bilinen Ana Tanrıça, doğu kültürlerinde İştar ile Astarte adlarıyla bilinirken, Kıbrıs’ta Baflı Afrodit, Yunanistan’da Artemis, Roma’da Diana, Frikya’da Kybele, Sumer’de İnanna, Fenike’de İştar ve başka ülkelerde ise daha da değişik adlarla bilinmekteydi. Antik Yunan’da Artemis, avcı tanrıça olarak bilindiğinden heykelleri ile betimlemelerinde ok, yay ve sırtında sadak olduğu halde belirtilmiştir. Ancak Kıbrıs, Yunan kültürünün yanı sıra ağırlıklı olarak Yakındoğu etkisinde kaldığından, bu tanrıçanın avcılık yanı değil, doğadaki vahşi hayvanların koruyucusu olma yanı ön plana çıkmıştır. Nitekim, Salamis’teki zenginlere ait 79 numaralı kral mezarının yolunda arkaik devire ait bir at (veya katır) arabası, arabanın hayvanlarına ait iskelet kalıntıları ve bir ata asılan gövde yan zırhında ise doğadaki yabani hayvanların koruyucusu olan kanatlı Ana Tanrıça (İştar) betimlemesi bulunmuştur. Fenikeli Ana tanrıça İştar iki yanında birer aslan tutarken, çevresinde ise yabani hayvanlar yer almaktadır. Arabadaki savaş, av ve yabani hayvan betimlemelerinden,  ölen kişinin zengin bir aristokrat olduğu ve bu arabayı savaş ile av zamanlarında kullandığı izlenimi edinilmektedir.    

Arkaik devirde sadece insanların değil, yabani etobur hayvanların da beslenme amacıyla ot obur hayvanları avladıkları sahnelere rastlanmaktadır.  Yine Salamis’teki 79 numaralı kral mezarının ‘dromos’ adıyla bilinen yolunda bulunan bir ata ait tunçtan yapılmış göz siperliğinde, dizleri üzerine çöken bir boğanın sırtından ısıran bir aslan betimlemesi yer almaktadır. Yine aç oldukları anlaşılan iki aslanın canlı bir boğayı yere yatırıp parçalamak üzere oldukları anı yansıtan tunç bir rölyef Vuni sarayındaki Athena Tapınağı’nda bulunmuş olup Arkaik Devire tarihlendirilmiştir.Bu tür sahneleri içeren motifler genellikle doğu etkileri taşımakla birlikte, dönemin ilerleyen safhalarında doğu etkisiyle Yunan sanat eserleri üzerinde de kullanılır olmuştur.  

SÜRECEK

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 4335 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 302 Sayısı

Adres Kıbrıs 302 Sayısı

İlgili Haberler