1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yarattığı Mağduriyet:  Kimliksiz Kıbrıslı Türkler
Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yarattığı Mağduriyet:  Kimliksiz Kıbrıslı Türkler

Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yarattığı Mağduriyet:  Kimliksiz Kıbrıslı Türkler

Tarafı olmadıkları bir anlaşmazlığın yükünü karma birliktelik çocuklarının sırtına yüklemek bu ada insanına yapılacak en büyük insani ve vicdani sorumsuzluktur.

A+A-

Yrd. Doç. Dr. Can Azer
(DAÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi)
can.azer@emu.edu.tr

Bu yazının temel konusu; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, adanın kuzeyinde Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı Kıbrıslı bir Türkün yabancı bir kişiyle evlilik ya da birliktelik neticesinde doğan çocuklarını yurttaşlıktan mahrum bırakması (adeta gasp etmesi) ve bunun yarattığı ciddi insani ve hukuki mağduriyetlerdir.

Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'na ve yurttaşlık yasasına göre, bir çocuğun Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı olabilmesi için anne veya babasının Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı olması yeterlidir. Bu durum, kan bağı veya doğum esası olarak da ifade edilmektedir. Dolayısıyla ebeveynlerden biri Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı ise, çocukların nerede doğduğu (adanın kuzeyi, Türkiye, Çin, Nijerya, Amerika vb.) ya da diğer ebeveynin nereli olduğu yurttaşlık açısından hiçbir önem taşımamaktadır. Ancak, tüm bu düzenlemelere rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti karma evlilik ya da birliktelik kurmuş olan bazı Kıbrıs Türklerin çocuklarına yurttaşlık hakkını vermemek için tabiri caizse elinden gelen keyfiliği ve hukuka aykırılığı yapmaktadır.

2003 yılında sınır kapılarının tekrar açılmasıyla birlikte Kıbrıs Türklerinin bir kısmı Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve yasalarından kaynaklanan kimliklerini ve dolayısıyla yurttaşlık haklarını almak için kimlik dairelerine başvurdular. 2005 yılına kadar Kıbrıs Cumhuriyeti kendi anayasası ve yasalarına uygun olarak Kıbrıslı Türklere ve onların çocuklarına karma birliktelik olup olmadığına bakılmaksızın kimliklerini verdi. Ancak, Kıbrıs Cumhuriyeti 2005 yılı itibarıyla başvurulara geri dönüş yapmamaya başlayarak 2007 yılında çıkardığı bir Bakanlar Kurulu kararı ile adanın kuzeyinde Türkiyeliler ile evlenen Kıbrıs Türklerin çocuklarına kimlik kartı verilemeyeceğini hükme bağladı. Gerek Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’na gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile BM Çocuk Hakları sözleşmesi başta olmak üzere diğer insan haklarıyla ilgili uluslararası metinlere aykırı olan bu ayrımcılık içeren düzenlemeye, temelde iki açıdan bakmak önemlidir. Birincisi; Kıbrıs Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu bu karar ile doğrudan doğruya eşitlik ilkesini ihlal eden ayrımcı ve ırkçı bir düzenleme öngörmüştür. Kendisine hukuk devleti diyen hiçbir devlet, düzenlemelerini hayata geçirirken yurttaşları arasında cinsel, ırksal vs ayrımcılık yapamaz. Ancak, ne yazık ki Kıbrıs Cumhuriyeti bakanlar kurulunun bu kararı tam da bu ilkelere aykırı bir düzenleme içermektedir. Ayrıca ikinci olarak; Kıbrıs Cumhuriyeti adanın Kuzeyinde gerçekleştirilen karma evliliklerin tanınmasına dair de sıkıntılar yaratmaktadır.  Ancak, gerek anayasaya gerekse de yasaya bakıldığında -ki bu düzenlemeler normlar hiyerarşisi bakımından bakanlar kurulundan daha yukarıdadır- çocukların Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşlığı alabilmesi için evlilik bir koşul değildir. Temel koşul, yukarıda da kısaca değinildiği üzere çocuğun annesinin ya da babasının Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı olmasıdır. Dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti'nin burada ileri sürmüş olduğu argüman da yine kendi içerisinde tutarsız ve hukuka aykırıdır.

Yeri gelmişken karma birliktelik çocuklarının vatandaşlığa alınması durumunda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin demografik yapısının değişeceği iddialarını da kısaca değinmek gerekmektedir. Ülkelerin demografik yapılarının değişmesi; en yalın haliyle ülkeye dışarıdan gelen ve o ülkeyle hiçbir bağı olmayan kişilerin yani yabancıların yurttaş yapılması durumunda ortaya çıkabilecek bir sıkıntıdır. Karma birliktelik çocuklarının bu statüde olduklarını söylemeye bile gerek yoktur. Bu çocukların annesi ya da babası Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı olan bir Kıbrıslı Türk’tür. Dolayısıyla Anayasa ve yasalar uyarınca zaten doğuştan yurttaşlık hakkı olan kişilerin demografik yapıyı bozacaklarını iddia etmek, Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı olan ve kimliği taşıyan diğer Kıbrıslı Türklerin de demografik yapıyı bozacağını iddia etmek anlamına gelir ki bu da bu tarz söylemlerin ne kadar temelsiz olduğunu göstermesi bakımından yeterlidir.

Tüm bu yaşananlar ne yazık ki, Kıbrıs Cumhuriyeti yöneticilerinin esasında Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir Elen cumhuriyetine çevirme gayreti içerisinde olduğunun göstergesi olarak da kabul edilebilir. Kıbrıslı Türklere yapılan bu ayrımcılık Kıbrıslı Türklerin adada kalmalarını ve hayatlarını burada kurmalarını gün geçtikçe zorlaştırmaktadır.

Peki, Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşlığı karma birliktelik çocukları için bir hak olmanın yanı sıra neden önemlidir ve verilmemesinin yarattığı olumsuz sonuçlar nelerdir? Karma birliktelik çocuklarının yurttaşlık hakkının verilmemesinden ötürü maruz kaldıkları en ciddi hak ihlali, eğitim hakkıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti ve dolayısıyla AB vatandaşlığına sahip olan kişiler, eğitim ücretleri, kontenjanlar ve diğer konularda (barınma, ulaşım vb.) vatandaş olmayanlara kıyasla önemli avantajlara sahiptir. Ayrıca seyahat hakkı da yurttaşlığın verilmemesi ile ihlal edilen bir hak olarak ortaya çıkmaktadır. Karma birliktelik nedeniyle ailenin bazı fertleri, AB vatandaşlarının sahip oldukları serbest dolaşım hakkından faydalanamamakta, ayrı ayrı seyahat etmek zorunda kalmakta ve bu nedenle seyahat hakkı ihlali yanı sıra aile bütünlüğü de bozulmaktadır. Çalışma hakkı ve kadın hakları ihlalini de diğer ihlal edilen birçok hakkın yanında saymak mümkündür.

Tamamıyla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin keyfi ırkçı ve ayrımcı uygulamaları neticesinde ortaya çıkan bu hukuka aykırılık ve mağduriyetle elbette çeşitli platformlarda mücadele yürütülmektedir. Bu mücadelelerden akla ilk gelen yargıya başvurarak bu hukuka aykırılığın ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. Bu yola başvuran onlarca Kıbrıslı Türk vardır. Ancak ne yazık ki Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemeleri on yılı geçkin davalar olmasına rağmen halen bu konuda nihai karara varmamış, olumlu ya da olumsuz bir karar üretmişlerdir. Bu da mahkemelerin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin taşıdığı siyasi kaygılardan etkilendiği algısını yaratmaya başlamıştır. Aynı zamanda bu kadar uzun süren yargılamalar neticesinde adil yargılanma hakkının da ciddi anlamda ihlal edildiği açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu davalardan son zamanlarda en çok gündeme geleni KTÖS'ün de desteklediği Eda Hançer Akkor tarafından açılmış olan davadır. 2015 yılında açılan bu dava nihayet istinaf aşamasına gelmiş ve geçtiğimiz haftalarda son savunmaları alınıp karar için süresiz ertelenmiştir. Şimdi artık beklenen en geç altı-sekiz ay içerisinde mahkemenin konu ile ilgili olarak olumlu ya da olumsuz nihai bir karar üretmesidir. Elbette Kıbrıs Türkleri için özlenen karar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yapmış olduğu hukuka aykırı uygulamanın mahkeme tarafından da tescil edilip Kıbrıslı Türkler lehine bir kararın çıkmasıdır. Ancak, gelinen noktada temelde önemli olan husus son merci olan istinafın bu konuda nihai bir karara varacak olmasıdır. Bu karar karma birliktelik mağduru olan Kıbrıslı Türkler için olumlu da olsa olumsuz da olsa somut bir durumla karşılaşmasına imkân verecektir. Eğer ki mahkemenin kararı karma birliktelik mağduru olan Kıbrıslı Türklerin lehine olacak olursa bu karar benzer durumda olanlar için emsal teşkil edebilecek nitelikte bir karar olacaktır. Dolayısıyla Kıbrıs Cumhuriyeti bu emsal karardan hareketle kendini benzer durumda olan kişilerin mağduriyetini gidermek mecburiyetinde hissedecektir. Eğer ki mahkemenin kararı karma birliktelik mağduru olan Kıbrıs Türklerin aleyhine olursa bu durumda da nihayetinde iç hukuk yolu tüketilebildiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde gidilebilecektir.

Burada akla yargı yolu haricinde başka ne tür mücadeleler yürütüldü sorusu da gelebilir. Eylemler, diplomatik görüşmeler ve çeşitli girişimlerle destekleyici örgütsel mücadeleler, yargısal mücadele yanında süreci etkileyebilecek dinamikler olmak bakımından çok ciddi önem taşımaktadır. Kimliksizler hareketi ya da günümüzdeki adıyla Kimliksizler Derneği de işte; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşattığı bu hukuksuzlukla örgütlü bir şekilde mücadele etmek üzere kurulan ve daha sonra bir dernek haline gelen bir harekettir. Kimliksizler Derneği, adanın kuzeyinde kurulmuş olsa da mücadele alanı, insan hakları ihlallerini gerçekleştiren Kıbrıs Cumhuriyeti'dir. Kurulduğu günden bugüne yargısal mücadele dışında bu mağduriyetle ilgili tek örgütlü mücadele yürüten Kimliksizler Derneği, ilk olarak 19 Kasım 2022 tarihinde Güney Kıbrıs'ta İçişleri Bakanlığı önünde yürüyüş ve protesto gerçekleştirmiştir. Bu eylemin adanın güneyinde ve kuzeyinde yarattığı etkiyle Kimliksizler Derneği, AB Parlamentosu temsilcileri, AB Komisyonu temsilcileri, AB üyesi ülkelerin elçilikleri, adanın iki kesimindeki sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler ile görüşmüş ve konuyla ilgili resmi veya gayri resmi destek almıştır. Ayrıca, Reuters ve Euro News gibi ulusal ve uluslararası birçok medya kuruluşundan gelen talepler üzerine görüşmeler ve röportajlar yapmıştır. İnsan hakları ihlalinin ayrıntılarıyla ele alındığı bir dilekçe hazırlanarak 675 imza ile AB Parlamentosu Dilekçe Komitesi'ne gönderilmiş, dilekçe Rum parlamenterlere karşı savunulmuş ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin konu ile ilgili savunması alınmasına karar verilmiştir.  Benzer dilekçeler AB Konseyi Çocuk Hakları Komitesi'ne, AB Konseyi İnsan Hakları Komitesi'ne ve AB Parlamentosu Çocuk Hakları Komitelerine de gönderilmiştir. Dernek, 2023 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisi önünde ikinci kitlesel eylemini gerçekleştirmiştir. Bunların akabinde Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanlık ofisi ile görüşülerek yaşanan hukuka aykırılık ve mağduriyet dile getirilmiş ve yaşatılan mağduriyetin giderilmesi çağrısı yapılmıştır. Tüm bu girişimler neticesinde Kıbrıs Cumhuriyeti 2024 yılı içerisinde karma birliktelik çocuklarının yurttaşlık sorununun çözümüne dair hükümler de içeren bir paket açıklamak zorunda kalmıştır. Ancak, söz konusu paket ne yazık ki karma birliktelik çocuklarının yurttaşlık sorununu doğuran 2007 tarihli Bakanlar Kurulu kararına atıf yapmış ve istenen sonuçların ortaya çıkmasını sağlamamıştır. Bunun üzerine Kimliksiz Derneği aynı yıl içerisinde Kıbrıs Cumhuriyeti başkanlık yetkilileriyle bir kez daha görüşüp, söz konusu açılımın somut sonuçlar doğurmadığını, adada barış konusunda samimi olan bir yönetimin daha ciddi adımlar ataması gerektiğini bir kez daha dile getirmiştir.

Son olarak 21 Şubat tarihinde Kimliksiz Derneği yetkilileri Kıbrıs Cumhuriyeti Çocuk Hakları Komiseri ile görüşerek bu mağduriyeti konuyla ilgili kurulmuş bir merci olan çocuk hakları komiserine iletmiştir. Bu görüşme neticesinde çocuk hakları komiseri bir kez daha Kıbrıs Cumhuriyeti yetkili makamlarına ve kamuoyuna açıklama yaparak bu hukuka aykırılığın giderilmesi çağrısında bulunmuştur.

Adanın kuzeyi de güneyi de farklı biçimde gerekçelendirip farklı isimlendirse de “Kıbrıs Sorunu” inkâr edilemez bir gerçekliktir. Taraflar bu sorunun ortaya çıkmasından kendilerince çeşitli kesimleri ve davranışları sorumlu tutabilirler. Ancak, Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasında ve günümüze kadar gelmesinde dolayısıyla da çözümlenmemesinde sorumlu tutulamayacak tek bir taraf vardır, o da çocuklardır. Tarafı olmadıkları bir anlaşmazlığın yükünü karma birliktelik çocuklarının sırtına yüklemek bu ada insanına yapılacak en büyük insani ve vicdani sorumsuzluktur. Kıbrıslı Türk olup kimlik hakkından mahrum bırakılan karma birliktelik çocuklarının sorununu sahiplenip, onları bu mücadelede desteklemenin insani bir soruna omuz vermenin yanı sıra ada halkları arasındaki barışa da hizmet edeceği akıllardan çıkartılmamalıdır.

Bu haber toplam 442 defa okunmuştur
Gaile 516. Sayısı

Gaile 516. Sayısı