Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Dayanılmaz Avantajı
1974’ten beri ikiye bölünen, halen tarafların anlaşmaya varamadığı adamızda, çözümsüzlük “sürer durum” sadece politik gerginlik ve belirsizlik çıkarmakla kalmıyor, özellikle kuzeyde birçok sosyal soruna da yol açıyor.
Kıbrıs güney denizlerinde, K.C’nin petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına başlandığından beri, Türkiye ve KKTC yetkilileri buna karşı çıkıyor ve KKTC’nin de bu zenginliğe ortak olmasını istiyor. İyi güzel de K.C’nin iki toplumlu yapıya dayanan statüsü devam ediyor mu? Hayır. İki ayrı bölge, birisi tanınmamış diğeri BM ve AB tarafından tanınmış iki devlet var Kıbrıs’ta.
Denizlerimizde, Hidrokarbon araştırmasında “birlikte çalışalım, birlikte yatırım yapalım ve kazanılacak parayı birlikte bölüşelim” denmiyor da elde edilecek kazançtan çözüm olmadan pay almak isteniyor sanki. Bu siyasi tavrın temeli “güç politikası” olsa gerek ama siyaset kurumlarının bu kadar tek taraflı sadece çıkara dayalı söylemleri çözümsüzlüğün altında yatan önemli unsurlardan bir tanesidir. Anlaşma sağlayamayıp “Birleşik Kıbrıs” kuramayanlar, kârda ve zararda ortak paylaşımı nasıl gösterebilecek?
Bir sistem 64’te bir miktar, 1974’ten günümüze tümden çökerse, 1960 Cumhuriyeti hala devam ediyormuş gibi rol yapmak neye hizmet eder ki? Olsa olsa gerginlik politikasına..
Son günlerde, kuzeyde sosyal bir sorun olarak arz eden, karma evlilikle Kıbrıslı anne veya babadan doğmuş çocuklara KC kimliği (AB) istenmesi, tanımadığın ve ayrı olduğunu kanıtlamaya çalıştığın bir otoriteden “hak” istemek gibi olmuyor mu? Evet politik sorunu olmayan çoğu ülke bu hakkı tanıyor. İnsani, hak, hukuk ve etik açıdan bakıldığında böyle bir talep geçerlidir ve istenebilir.
Ancak, buradaki insanların da şikayetçi olduğu gibi, kuzeyin, dışarıdan gelen taleplerle kontrol edilmez hale gelen nüfus yapısının yarattığı sorunları, uyuşmazlık içinde olduğun K.C nasıl hazmedebilir? Şu anda bile 30.000 başvuru varmış. Doğma büyüme Kıbrıslılar, CYTA hatlı telefon, mal mülk alamıyor veya ağır şartlar ileri sürülüyorsa, konunun “ırkcılıkla” da ilişkisi yoktur. Kuzeyin demografisi değiştirilmeye başlandığında uyaranlara “ırkçılık” damgası vuranlar şimdiki durumdan şikayet etmektedir.
Pasaport kimlik vs. talebi yapılırken Kuzey’in de bir jestte bulunup “Maraş’ı sahiplerine iade ediyoruz, mal mülkü kuzeyde kalanların tazminatlarını ödemeye hazırız, KC’ne ait toprakları otellere, kumarhanelere tahsis etmeyeceğiz ve satmayacağız” dense “talep” tek taraflı olmaz.
Anımsayacaksınız; Annan Planı’nda, orijinal Kıbrıslı dışında 50.000, Akıncı Anastasiyadis, görüşmelerinde ise 120.000 kişinin KC kimliği alabileceği söylenmişti.
Sonuç olarak, Kıbrıs’ın çözümsüzlük ortamında hak, hukuk, adalet kapsamında görülen her talebin başarıyla sonuçlanamayacağı bilinmelidir. Bütünlüklü olmasa bile, bu gibi “sosyal yara” sayılabilecek sorunların “parça anlaşma” ve karşılıklı “alıp-verme” ile halledilebileceği bir yolun varlığı unutulmadan, sorun çözme yoluna girilmesi en pratik ve adil yoldur.
“Vermeden almak Tanrı’ya mahsustur” denir...