‘Kıbrıs Dostluk Programı’
Kıbrıslı Anılar
Ekim ayı sonunda Hristofyas, Eroğlu ve Annan’ın dahil olacağı Kıbrıs üçlü görüşmesi New York’ta gerçekleştiriliyor. Taraflar Long Islan’da izole bir ortamda iki gün baş başa görüşecekmiş. Aslında iki gün yetmez.
Kıbrıslı Anılar
Ekim ayı sonunda Hristofyas, Eroğlu ve Annan’ın dahil olacağı Kıbrıs üçlü görüşmesi New York’ta gerçekleştiriliyor. Taraflar Long Islan’da izole bir ortamda iki gün baş başa görüşecekmiş. Aslında iki gün yetmez. Çözüm sağlayıncaya kadar devam etmeliydiler. Süre uzun olsaydı, iki liderin dost haline gelebilmesi olanaklı kılınabilirdi. Çünkü iyi bir iletişim kuramayan, karşısındakine belli bir oranda güven duymayanlar, sorunlara sadece ülke-toplum çıkarı açısından bakıp “insani, vicdani” yönleri ıskalayanlar çözüm formülü bulamazlar. Bu nedenle zirveden bir anlaşma çıkması imkansız gibidir.
***
Kıbrıs sorunu bir türlü çözülmüyor ama yeniden birleşeceği umudu canlılığını koruyor. Bu durum ve çalışmalar sadece bizim adamızla sınırlı değildir. Dünyanın neresinde bir uyuşmazlık veya çatışma varsa, o kadar da birleştirmeye, uzlaştırmaya yönelik çabalar vardır.
Son 50 yıldır, bu çabalar belli bir metodoloji ile sürdürülmektedir. Amerikalı sosyologlar, kendi ülkelerindeki gruplar arası çatışmaların barış ile sonlandırılması için “uyuşmazlıkların çözümü” (conflict resolution) ismi verilen bir kavram ve metod geliştirdi. Oradan Avrupa ve diğer ülkelere de yayıldı. Üniversitelerde ders olarak okutuluyor, master ve doktora programları da vardır. Geçmişte sivil grupların kullandığı bu metod şimdilerde resmi kurumlar, hatta BM tarafından da kullanılıyor.
Çatışmaların, çatışma ile bitmesi imkansızdır. Çatışmalar barış veya çözüm ile bitmelidir... Bu nasıl sağlanır? Çatışan taraflar bir araya getirilir. İyi bir iletişim (diyalog) yöntemiyle ortak bir yol bulunması hedeflenir. Olayların, çatışan gruplar tarafından nasıl görüldüğü dinlenir. Tek bir doğru olmadığı ortaya çıkar ve tarafları memnun edecek bir orta yol bulunması süreci başlar.
“Uyuşmazlıkların Çözümü” metodu ülkemizde 1990 yılından beri kullanılıyor. ABD’li uzmanlar ve kuruluşlar tarafından başlatılan bu çalışmalar, AB’nin devreye girmesi ile daha da çoğaldı ve genişledi. İki toplumu yakınlaştıracak projeler, ABD ve AB tarafından destekleniyor.
***
30 Türk, 30 Rum genç 1 ay süre Amerika’da birlikte yaşadılar
Birkaç hafta önce, Larnaka’da American Academy okulunda bir sertifika töreni yapıldı. 60 Kıbrıslı genç, yaz tatilinde 1 ay boyunca, çifter çifter Amerikalı ailelerin evinde kalıp birlikte yaşama deneyimini edinmişlerdi. Bu heyecanı aileleri ve bu konularda geçmişte çalışmış insanlarla paylaştılar.
2009’da ABD’de kurulu HASNA vakfının başını çektiği bu girişime, bu konulara yıllarını vermiş insanlar olarak gönüllü danışmanlık yaptık. Deneyimli arkadaşlarımız arasından, öğretmen kökenli ve zamanını verebilecek Türk ve Rum kordinatörleri seçtik. Proje sahipleri, ABD’nin değişik eyaletlerinde gönüllü aileler bulacak ve her aile evinde bir çift Kıbrıslıyı misafir edecekti.
Lise düzeyinde okuyan ve İngilizce iletişim kurabilecek Türk ve Rum öğrenciler arasından seçim yapılacaktı. Bazı sıkı kurallar sıralandı. Gençler, cep telefonu, bilgisayar götüremiyecekler, ailelerine gidiş ve dönüşlerde olmak üzere 2 kez telefon açabileceklerdi. Sadece suvenir alacak kadar az para götüreceklerdi. Acil bir durumda, ailelere, evlerinde kaldıkları aile tarafından telefon açılacaktı.
Hayli disiplinsiz bulduğum, aileler tarafından fazla şımartılmış Kıbrıslı gençlerin bu kurallara uyacakları konusunda endişelerim vardı. Yeme içme alışkanlıklarını bırakıp Amerikalı bir ailenin aile hayatına nasıl uyum sağlayacakları sorusu kafamda geziyordu. Ama beni mahcup ettiler!
Bu programa katılacak olan her genç sadece 500 dolar ödeyecekti. Bilet parasının geriye kalanı bazı kuruluşlardan bağış olarak sağlanacaktı.
Programın diğer önemli yanı da şuydu: Gençler ve aileleri ABD seyahati gerçekleşmeden Kıbrıs’ta buluşup dostluk kuracaktı. Bu aşamada uyum sağlayacak ve aynı evde kalabilecek çiftler (2 erkek veya 2 kız) oluşturulacaktı.
BU dostluk burda başlayıp Amerika’da yoğunlaşacak ve dönüşte de Kıbrıs’ta devam edecekti. Bu şekilde yüzlerce insan arkadaş haline gelecekti.
2009 yazında 10 çift ile başlandı… 2010’da 9 çift gitti. Bu yıl 30 çifte ulaştı. Tabii başvuru yapan gençlerin sayısı çok yüksek.
2009 yılından beri bu programa katılanların sertifika törenlerine gittik. Bu yılki bir başka idi. Müzik, tiyatro, şiir gösterisi yaptılar. Ortak yaşamlarının fotoğraflarını paylaştılar.
Kapanışta “we are world, we are the people” şarkısı, salonun kapısından Larnaka denizine ordan da dünyaya duyuruluyordu...
***
Gençleri izlerken, 1993 yılında ilk kez denenen ve içinde yer aldığım birlikte yaşama programını anımsadım. Daha sonra bu programlar devam etti. Ama ilk deneyim başka! Bu nedenle Oxford buluşmasının benim için özel bir yeri vardır. İki toplumdan 10 ar kişi (2 yıl Kıbrıs’ta Ledra Palas’ta Conflict Resolution çalışmış) Oxford’da bir hafta süreyle kalmıştık. Çatışan tarafları yakınlaştırmanın en iyi yöntemi, onları bulundukları ortamdan ve baskılardan ayrı bir çevreye götürmektir. Ayrıca kısa süreliğine de olsa bir yaşamı her yönüyle paylaşmaktır. Sabahtan akşama kadar eğitim programlarına katılır, çok yoğun ve hassas diyalog ve anlatımlardan ortak vizyon bulmaya çalışırdık.
Toplantı sonrası pub’larda bira içer, grup üyelerinin çaldığı gitar, akerdeon eşliğinde şarkılar söyler, sirtaki oynar, yürüyüş yapar, alış verişe çıkardık. Bu süre içinde birbirimizin dilinden bazı sözcükler de öğrenirdik. Keti bana “bame”, ben de ona “hade gidelim” demeyi öğretmiştik. Boysan’ın fıkraları, Serdar Denktaş’ın okuduğu Kıbrıs şarkıları hâlâ kulaklarımda...