1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Kıbrıs, gaz için geçiş noktası olabilir"
"Kıbrıs, gaz için geçiş noktası olabilir"

"Kıbrıs, gaz için geçiş noktası olabilir"

AP Enerji Komisyonu Başkanı Peksa, Kanal Sim’e konuştu:

A+A-

“Orta Doğu gazı AB için çok muhtemel bir seçenek. Büyük bir olasılıkla da Kıbrıs geçiş noktalarından biri olup gazı Avrupa'ya ulaştıracak.”

“2040’larda muhtemelen fosil yakıt gazından tamamen kurtulmamız gerekecek.”

“Bütün Kıbrıslılara bir mesajım var: Kullandığımız dil veya kültürel farklılıklarımızdan bağımsız olarak birlikte yaşamamız ve çalışmamız gerekiyor.”


Sami Özuslu - Strazburg

Avrupa Parlamentosu (AP) Sanayi, Araştırma ve Enerji Komisyonu Başkanı Mikulas Peska, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin Doğu Akdeniz’den çıkarılacak doğal gaza talip olabileceğini, Kıbrıs’ın da muhtemel geçiş noktalarından biri olduğunu söyledi.

Peksa, fosil gaz kullanımından süratle vazgeçileceğine de dikkat çekti ve 2030’lardan itibaren enerjinin ağırlıklı olarak yenilenebilir kaynaklardan elde edileceğini vurguladı.

Kıbrıslı Türk ve Rumlara da mesaj gönderen Peksa, “Kullandığımız dil veya kültürel farklılıklarımızdan bağımsız olarak birlikte yaşamamız ve çalışmamız gerekiyor, bu gezegen hepimizin” dedi. AP’ye Çek Cumhuriyeti’nden seçilen Mikulas Peska, Strazburg’daki Avrupa Parlamentosu TV stüdyosunda Kanal SİM’in konuğu oldu. Peksa, Ukrayna krizi, AB’nin enerji politikaları, Doğu Akdeniz’le ilgili gelişmeler ve basın özgürlüğüyle ilgili soruları yanıtladı.

  • Sizce Ukrayna savaşından sonra AB’nin özellikle enerji politikalarında ne gibi değişiklikler olacak?

M. PEKSA: Ukrayna’da olanlar çok üzücü. Önceden de olduğu gibi, doğudan gelen fosil yakıt teslimatlarını kullanabileceğimize inanıyorduk, fakat şu anda bizim en büyük fosil yakıtımızın tedarikçisi olan Putin'in, Rus rejiminin artık güvenilmez olduğunu anladık. Biz Rusya'dan fosil alımını durdurmaktan bahsediyoruz, fakat aynı zamanda Rus yetkililer de aynı şeyi düşünüyor. Alımların durdurulması her an gerçekleşebilir. Bu yaşananlardan çıkarmamız gereken en önemli ders, fosil yakıtlarına gerçekten güvenilmemesi gerektiğidir. Çünkü günün sonunda her zaman vanaları kolayca kapatabilecek ya da bir tuşa basıp sevkiyatı durdurabilecek birileri vardır. Bunu aklımızda tutmalı ve gelecekte başkalarına bağımlı olmaktan kurtulmalıyız.

 

  • Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve hidrojenden sonra yenilenebilir enerji kaynakları açısından sırada neler var?

M. PEKSA: Bence bunun tek bir yanıtı yok. Çünkü her ülkenin koşulları farklıdır. Bazı ülkelerin solar enerji üretme imkanı varken diğer bazı ülkeler rüzgardan enerji elde edebilmektedir. Muhtemelen gelecekte karşılaşacağımız şey, yenilenebilir enerjilerin çok daha fazla kullanımı olacaktır. Teknoloji son yıllarda inanılmaz ilerlemeler kaydetti. Ukrayna krizinden önce bile öyle bir noktaya gelmiştik ki, yenilenebilir enerjiler piyasadaki en ucuz imkan olmuştu. Bu nedenle, en ucuz seçenekleri değerlendirmek, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek anlamına geliyor. Bu değişimin hızlı olacağını düşünüyorum. AB çatısı altındaki Kıbrıs gibi ülkeler muhtemelen daha fazla güneş enerjisi kullanacak. Belki de Avrupa'nın kuzey kıyılarındaki ülkeler yani Atlantik Okyanusu'na yakın ülkeler rüzgarı daha sık kullanacaklar. Özetle, yenilenebilir enerji en iyi yol olacak.

  • Önümüzdeki kış bizi neler bekliyor? Avrupa ülkeleri gaz enerjisini nereden tedarik edecek? Öyle anlaşılıyor ki ABD bunun için ilk seçenek. Hali hazırda bazı anlaşmalar da yapıldı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

M. PEKSA: Bu konuda hikaye her zaman aynıdır. Ekim ayının başında gaz depolarınızın dolu olması gerekiyor. Asıl soru, bu rezervleri dolduracak gazın yaz boyunca nereden geleceğidir. Görevimiz kışa hazır hale gelmektir ve şüphesiz dezavantajlı durumdayız. Gaz depolarımızı doldurmak için herhangi bir kaynak bulmamız gerekiyor. Ama tabii ki, tek çözüm gaz depolarını doldurmak değil. Çünkü gaz yerine elektrik üretmek için kullanabileceğiniz her şey bir çözümdür. Bu yüzden yaz boyunca ne kadar yenilenebilir enerji kaynağını devreye sokarsak önümüzdeki kış için bize yardımcı olacaktır. Bu çok önemlidir. Önümüzdeki kış işin en zor kısmıdır. Eğer bu yıl kışı atlatırsak, sorunu büyük ölçüde atlattık demektir.

Yenilenebilir enerjilerden bahsetmişken, bir örnek vermek istiyorum: Almanya sadece Mart ayında 800 megawatt yenilenebilir enerji üretti. Bu üretim ancak nükleer üretimle karşılaştırılabilir. Demek istediğim çok verimli ve bu işlemi her ay yapıyorlar.

 




“Gelecekte fosil yakıttan tamamen kurtulmamız şart”

 

  •  Önümüzdeki dönemde AB’nin güvenlik dahil olmak üzere stratejik politikalarının değişeceğini düşünüyor musunuz? Mesela AB’nin Orta Doğu'daki fosil gazı çıkarma ve sondaj yapmaya politikası sizce ne olacak? Ukrayna'daki savaştan sonra, bu gazı kullanmak için zaman sınırlaması nedir?

M. PEKSA: Şu anda Doğu Avrupa'dan teslimatlarda keskin bir düşüşle karşı karşıyayız. Bu yüzden bunun üstesinden gelmek için başka kaynaklar bulmamız gerekiyor. Bu bağlamda Orta Doğu çok muhtemel bir seçenek. Çünkü fosil gaz kaynakları bulunduruyor ve bu gazı bir şekilde Avrupa'ya ulaştırmamız gerekecek. Büyük bir olasılıkla da Kıbrıs geçiş noktalarından biri olup gazı Avrupa'ya ulaştıracak. Yani ulaşım yoluyla para kazanmak gibi bir avantaj olabilir ama kesinlikle uzun vadeli bir perspektif değil. Çünkü uzun vadede fosil yakıtlarından kurtulmamız gerekiyor. Bu önümüzdeki 10 yıl için oldukça iyi bir çözüm yolu olabilir, fakat gelecekte, yani 2040’larda muhtemelen fosil yakıt gazından tamamen kurtulmamız gerekecek.

  • Ukrayna savaşı yeni bir soğuk savaş mı, yoksa daha barışçıl bir dünya mı yaratıyor? Sizce hangisi Avrupa'ya daha yakın?

M. PEKSA: İtiraf etmeliyim ki bu konuda şüpheciyim. Korkarım ki Rus hükümeti gerçekten rasyonel bir aktör olarak değerlendirilemediği gibi güvenilir bir aktör de olamaz. Demek istediğim, ortada öngörülemeyen bir durum var ve bu durumda herkes kendine dikkat etmeli. Çünkü uluslararası alanda bir belirsizlikle karşı karşıyayız. Bu da, elbette geleneksel güvenlik gibi enerji güvenliği, siber güvenlik ve benzeri konularda  güvenliği sağlamak için bir arada kalmamız ve birlikte çalışmamız gerektiği anlamına geliyor. O noktada ne yazık ki Ukrayna savaşı bizi muhtemelen daha önce yaşadığımız kadar iyi olmayan ama bununla yüzleşmek zorunda kalacağımız yeni bir dünyaya itiyor.

 

  • Öte yandan ekonomiler gittikçe kötüleşiyor, fiyatlar yükseliyor, ekonomiler küçülüyor ve işsizlik oranı da her geçen gün artıyor. Bu krizler dünyayı AB vatandaşları ve bütün insanlık adına daha faydalı hale getirmeye dönük bir fırsat yaratabilir mi?

M. PEKSA: Kesinlikle... Karşı karşıya olduğumuz sıkıntılar tedarik zincirlerinin dağılımıyla alakalı. Rusya Avrupa'ya çok fazla gaz veriyor, ancak gaz daha sonra hidrojen üretmek için kullanılıyor, hidrojen amonyum üretmek için kullanılıyor, amonyum ise gübre üretimi için kullanılıyor. Dolayısıyla başka alanlar etkileniyor. Sektörlerden birinin yaşadığı sıkıntıların diğerlerini çok fazla etkilememesi ve faaliyetlerine devam etmelerini sağlamak için birlikte çalışmamız gerekiyor. Bizim için en önemli görev daha fazla riskleri azaltıp ekonomik bunalıma girmeyi engellemektir. Ulusal izolasyona gitmek ve başkalarıyla bağlantı kurmadan ulsal ekonomiyi sürdürmeye çalışmak yanlış olacaktır. Bunun yerine, dışa dönük olmak gerekiyor. İçe kapanmak çok daha sert sonuçlar doğurabilecektir.

 

  • Gıda arzı ve güvenliği konusunda büyük bir sorun olacağı söyleniyor. Bu konusunda ne tür önlemler almak gerekiyor?

M. PEKSA: Avrupa'da daha yüksek fiyatlar göreceğimizden korkuyorum. Bu olayın kötü tarafı bu ama umarım üstesinden geliriz. Daha da kötüsü, Rusya'nın Mısır ya da Nijerya gibi ülkelere tahıl ihraç etmesidir. Oralarda daha büyük sorunlar olabilir. Mısır'da 100 milyondan fazla insanın yaşadığını ve ülkenin gıda üretimi için yeterli alanlara sahip olmadığını düşünün. Uluslararası pazarda yeterli yiyecek olmayabilir. O zaman özellikle bu ülkelerde büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız ve bu da daha sonra bölge üzerinde etkili olacaktır. Ayrıca, bizi ilgilendiren bir diğer konuysa, mesela Mısır'daki insanların güvende olmalarını ve yiyeceklerini almak için para kazanabilmelerini sağlamaktır. Çünkü yiyecek almak için insanların ülkelerini terketmesini istemiyoruz. Özetlemek gerekirse, şu anda yapmamız gereken şey, bu küresel gıda üretim krizini birlikte aşmamızı sağlamaktır. İhracatı kısıtlamak yerine, sahip olduğumuz gıda ürünlerini küresel pazarda başkalarıyla paylaşabilmeliyiz.

  • Peki Başkanı olduğunuz Avrupa Parlamentosu Komitesi’nin de ilgi alanına giren ticaret olanaklarının bu süreçte artacağını düşünüyor musunuz? Eğer öyleyse hangi yoldan?

M. PEKSA:  Aslında arz krizleriyle karşı karşıyayız. Bu da piyasada yeterli mal olmadığı anlamına geliyor. Biz Avrupalıların başarılı olduğu bir konudur üretmek ve bu da üreten herkes için bir olanak aslında. Yani çok şey üretebiliriz. Bu krizleri üretimi artırmak, para kazanmak ve refah seviyesini yükseltmek için bir fırsat olarak kullanmak gerekiyor. Tedarik mekanizmasını çalışır durumda tutmalı ve akışı devam ettirmeliyiz. Böylece herkes ihtiyaç duyduğu şeyi satın alma fırsatına sahip olur.


 




“Birlikte çalıştığımızda sorunları daha kolay aşabileceğimize inanıyorum”
 

  • Tarihten de biliyoruz ki ekonomi kötüye gittiğinde insan hakları ihlalleri ve ırkçılık gibi nefret suçları artıyor. Önümüzdeki yıllarda AB'nin bazı sorunlarla karşılaşacağını düşünüyor musunuz?

M. PEKSA: Korkarım ki, bu bahsettiğiniz şimdiye kadar gördüğümüz her türlü krizin bir sonucu olarak yaşandı. Yani muhtemelen yine insan hakları ihlalleri ve nefret suçlarıyla karşılaşacağız. Yine de günün sonunda Avrupa'ya inanıyorum, aklı başında olan insanlara güveniyorum. Geçmişteki hataların tekrarlanmayacağına inanıyorum. Birbirimizle savaşmaktansa birlikte çalıştığımızda sorunları daha kolay aşabileceğimize inanıyorum. Bu görüşü paylaşan ve birbirleriyle savaşmak yerine krizleri atlatmak için birlikte çalışmayı tercih eden önemli sayıda insan olduğuna inanıyorum.

 

  • AB'de bölünmüş tek ülke olan Kıbrıs’a ve  Kıbrıslılara bir mesajınız var mı? Türkçe ve Rumca konuşan Kıbrıslılara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

M. PEKSA: Herkes için bir mesajım var: Kullandığımız dil veya kültürel farklılıklarımızdan bağımsız olarak birlikte yaşamamız ve çalışmamız gerekiyor. Çünkü günün sonunda hepimiz insanız ve bu gezegeni hepimiz birlikte paylaşıyoruz. Onu korumak için birlikte çalışmalıyız.

Bu haber toplam 3829 defa okunmuştur