1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Kıbrıs İçin Kosova Örneği – Sn Özer Kanlı’ya Açıklamalarımdır…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Kıbrıs İçin Kosova Örneği – Sn Özer Kanlı’ya Açıklamalarımdır…

A+A-

22 Temmuz 2017 tarihinde bu köşede yayınlanan ‘Yeni Bir Yöntem Gerek’ başlıklı yazımda (https://www.yeniduzen.com/yeni-bir-yontem-gerek-10992yy.htm), çöken Crans-Montana Konferansı’ndan sonra Kıbrıs sorununa çözüm için yeni bir yöntem gerektiğini ve Kosova örneğini yorumlamıştım. Deneyimli gazeteci, BRTK emektarı ve BRTK’nin şimdiki Yönetim Kurulu Başkanı, UBP’nin de MYK üyesi Sn Özer Kanlı bu hafta içinde benim bu yazıma atıfta bulunarak, önemli bir kısmını da yayınlayarak, Kosova örneğinin kullanılmasını önermiş, bana da üç hususta soru-yorum yöneltmişti.

Sn Kanlı ile farklı siyasi duruşumuzun engel olmadığı çok nitelikli, karşılıklı saygıya dayanan bir iletişimimiz olmuştur her zaman… Köşe yazımdan esinlenmesine de sevindim. Konu yazımın Sn Kanlı tarafından yayınlanmayan giriş bölümü, bazı eksiltmelerle, aşağıdadır: 

“Kıbrıs sorununun tarafları, görüşerek çözüm bulmaya mahkumdur. … Dolayısıyla, uluslararası geçerliliğini halen koruyan BM ölçütlerinde Kıbrıs sorununa çözüm için görüşmeler eşref saat geldiğinde yeniden başlayacak. Eşref saat de, belki 2018 baharı ile 2019 kışı arası ama büyük olasılıkla 2020 yazı ile gelecek… (O günlerden bugünleri tahmin edebilmişim?!)

“… Tarafların sonunda nereye gideceği BM ölçütlerinde tanımlanmış ve oraya da BM gözetimindeki masada görüşerek gidileceği belli… Ama nasıl; eskisinin benzeri bir yöntemle mi, yeni bir yöntemle mi? Şimdiye kadar ve onlarca yıl denenen yöntem, Kıbrıs sorununu altı başlıkta ve başlık-başlık müzakere etmek idi… Bu yöntem gidebileceği yere kadar gitti, iyi de gitti ancak kapasitesini doldurdu. Crans-Montana öncesinde taraflar yeni bir yöntemi deneme gereği duydu; tüm başlıklar birlikte bir paket halinde görüşme yöntemine geçildi.

Yeni yöntemin ilk denemesi de sonuç vermedi, Crans-Montana çöktü. Bu çöküş içeriğin değil yöntemin çöküşüdür; yani, cami yıkıldı ama mihrap yerinde… Şimdi bu son yöntemi, Kıbrıs Türk tarafının sonuç odaklı bir yöntem olacak şekilde geliştiren öneriler yapması gerekiyor. Sonuç odaklı demek de ucu açık olmamak demektir. … Dolayısıyla Kıbrıs Türk tarafının bu yeni yöntemi kurgulaması gerekiyor.  … Sonuç odaklı görüşme yönteminin kurgusu ne olmalı?  (Köşe yazımın bundan sonraki devamını da Sn Kanlı’nin, yazıma atıfta bulunarak aynen paylaşması ile okuyalım)

“Uluslararası toplumun son dönemlerde en önemli başarı hikayelerinden biri Kosova’dır ve Kıbrıs sorunu ile benzeşen tarafları da vardır. Oradaki sorun da, özet olarak, Müslüman ve Ortodoks Hristiyan tarafların etnik milliyetçilik üzerinden egemenlik çatışması idi… Bu sorunu çözmek için girişim başlatan BM’nin hassasiyeti ‘çözüm sürecinin ucu açık kalmasın’, yani ‘Kosova Kıbrıslaşmasın’ idi. BM Genel Sekreteri (BMGS), Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari’yi özel temsilcisi olarak atadı; ona verdiği misyonu da sonuç odaklı bir yöntem ile güçlendirilmişti. Kosova’da sorunun tarafları ile görüşmeler sürdüren Ahtisaari, tarafların anlaşamayacağı, Kosova’nın ‘Kıbrıslaşma’ sürecine gireceği kanısına vardığı anda, misyonu dahilinde olan seçeneği kullanarak, Kosova için kendi çözüm önerisini yazdı ve BMGS’ye sundu. Ahtisaari kendi çözüm planı önerisini, elbette ki tarafların görüşmeleri sırasındaki düşünce, talep ve önerilerinden yararlanarak yazdı. Sırpların Rusya merkezli Ortodoks Hrsitiyan tepkisine rağmen BM, Kosova sorununu Ahtisaari önerileri doğrultusunda çözdü; Kosova Kıbrıslaşmadı.
Kıbrıs, uluslararası diplomasinin kullandığı ‘Kıbrıslaşma’ sürecinden halen muzdarip… Kosova çözümü Kosova’ya özge idi, Kıbrıs çözümü aynısı olmayacak, kendine özge, yani ‘sui-generis’ olacak ama Kosova için kullanılan yöntemden ilham alınmasında fayda var. Görüşmeler BM ölçütlerinde ve gözetiminde yapılıyor, bunu uyglamaya koymak için BMGS bir özel temsilci atıyor, ama süreç içinde BM sadece not tutan etkisiz unsur… Adına da ‘Kıbrıslılar Süreci’, niteliğine de diplomasi dilinde ‘Kıbrıslaşma’ denilen süreç elbette ki ‘Kıbrıslaşma’ hastalığı ile vizildeyecektir. Kıbrıs’ta 1964’ten beri insan ve mali kaynak tüketen BM’nin Kıbrıs sorunu çözüm sürecine katılımı, Kosova sürecinde olduğu gibi etkili unsur haline gelmezse, ‘Kıbrıslılar Süreci’, diplomasinin ‘Kıbrıslaşma’ tabirini canlı tutmaya devam edecektir.”

Sn Kanlı’nın konu yazısında bana yönelttiği ve açıklık getirmemi istediği soru-yorum listesi var:

“1. Kosova’da olduğu gibi Kıbrıs’ta da artık federasyon olup olamayacağının tespitinin BM tarafından yapılması zamanının çoktan geldiğini, hatta geçtiğini…
2. Kıbrıs’ta da Kosova’daki gibi ayrı devlet olgusunun gündeme gelebileceğini; Bunun normal olduğunu…
3. Kosova sürecine benzer bir sürece girilecekse, (ki kendisi böyle diyor) CTP ve Sayın Akıncı’nın hala ‘tek seçenek federasyondur’ görüşünden vazgeçmeleri gerektiğini yazmasını beklerdim doğrusu Kutlay beyin…”

Yazımdan da anlaşılacağı gibi, bana göre Kosova yöntemsel bir örnektir, içeriksel değildir. Kosova’da taraflar muhtelif çözümler üzerinde görüşmeye başladı ve BM temsilcisi Ahtisaari tarafları bir senteze odaklayamayınca, taraflarla yaptığı görüşmelerin veri tabanı ile kendi sentezini yazdı ve Kosova sorununun ‘Kıbrıslaşması’nı engelledi. Halbuki Kıbrıs’ta çözümü federal yapıda birleşmiş Kıbrıs olarak betimleyen ve adına da ‘BM Parametreleri’ denilen bir model var. Bu model de BM adı ile anılıyor ama 1974 sonrası koşullarında, sorunu çözmek için, ulaşılabilir bir model olarak Türkiye tarafından önerildi, Denktaş sahiplenmedi, Rumlar “acı taviz” dedi ama BM’ye de uzlaştıkları çözüm modeli olarak takdim ettiler. BM de bu modeli Güvenlik Konseyi kararı haline getirdi ve taraflara “Uzlaştığınız bu modeli pratiğe geçirecek antlaşmayı yapmanız için benim çatım altında görüşemeye başlayınız” dedi… Yani federal çözüm Türkiye’nin önerisi idi; rivayete göre de bunu 1959 Londra-Zürih görüşmelerinde de önermiş, varılan sonucu da coğrafi olmayan federasyon (fonksiyonel federasyon) olarak yorumlamış…

Şimdi eğer taraflar federasyonu istemiyorsa, istedikleri ve uzlaştıkları yeni bir modeli BM’ye sunacaklar, BM de Güvenlik Konseyi’nden yeni bir karar çıkarıp, Kıbrıslılara yeni modeli uygulamak için antlaşma yapmalarını bildirecek…. Ama yok, kendi önerdiğiniz ve Rumlara da kabul ettirdiğiniz modelinizi BM’nin modeliymiş gibi lanse edip şeytanlaştıracaksınız ve ortadan kaldıracak adımı da atmayıp, onu da BM kararlaştırsın diyeceksiniz?!… ”Yaşasın statüko” demenin bir yolu bu…

Ben, konu yazımda Kosova gibi bir süreçten söz ederken, çok açıktır ki bir yöntem olarak atıfta bulundum; Kıbrıslıların çözüm modeli olarak uzlaştığı federasyonu hayata geçirecek görüşmelerin öngörülebilir bir sürede ve sonuç odaklı olabilmesi için BM’nin etkin unsur olmasını kastettim…Yoksa, Kıbrıs’ın geleceğinin tayinini Kıbrıs’ın öznesi olan Kıbrıslı halklar yapacak, nasıl bir çözüm olacağına kararı onlar verecek… Bu halklar bu hakkı birleşmeden veya ayrılmadan yana kullanabilir ama onlar kullanabilir; BM taraflara herhangi bir çözümü empoze edemez…

Şu anda çözüm masasında federasyon var; ve evet, hala daha federasyon tek seçenektir; olmadığını iddia edenler kendilerinin önerdiği yeni seçeneği BM’nin çatısı altında olan görüşme masasına getirmeyi denesinler bakalım olur mu? Çok isterlerse, önerdikleri yeni modeli Kuzey’de referanduma koysunlar bakalım sonuç ne çıkar?! Rauf Denktaş bunu hiç yapmamışsa, bir bildiği vardı; bilmeyenler denerse öğreneceği vardır. 

Bu yazı toplam 2514 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar