1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Kıbrıs için ‘üst akıl’ Avrupa olmalıdır
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Kıbrıs için ‘üst akıl’ Avrupa olmalıdır

A+A-

Yeniden yaşadık, hissettik ve kavradık ki rol modelimiz Avrupa olmalıdır.
“Üst Akıl” arıyorsak yüzümüzü Türkiye değil Avrupa’ya dönmeliyiz.
Hem laik ve demokratik yapımızı korumak, hem de hayat kalitemizi artırmak istiyorsak, Avrupa Birliği ailesi içerisinde yerimizi almalıyız.

Pir Sultan’dan Sabahattin Ali’ye, Nazım Hikmet’ten Cem Karaca’ya, Metin Oktay’dan Lefter’e hayranlık, bağlılık, tutku başkadır, geleceği kurgulamak bambaşka…
Türkiye yine dosttur, bağlar güçlü ve önemlidir, yakın ülkedir.

Yine halklar kardeştir.
Ama rol modelimiz olmamalıdır şimdi şimdi...

“Türkiye-KKTC ortaklığı" ile medeni bir ülke inşa etmiyoruz; kadere, kısmete yatırım yapıyor; en hızlı ceket ilikleyenleri makama taşıyor ve kelimenin tam anlamıyla küfleniyoruz!
Cehalet ve bağnazlıkla boğuşuyoruz.

O nedenle devlet laboratuvarımız yok ama dua edecek daha fazla mekanımız var.

Velililer çocuklarını okula göndermiyor, 50'li yıllarda inşa edilen eğitim kurumlarına muhtacız ama başşehrin ortasında gereksiz ihtişamla bir külliye yükseliyor.

Yıllarca "kamunun daraltılması ve özel sektörün önünün açılması" denilerek onca ikili protokol imzalandı, yasa değişti, eylem planları uygulandı.

Sonuç ne?

Kamu, özel uçurumu daha da açıldı.
Hizmet, üretim ve çözüm üretme kapasitesi iyice geriledi.


Kıbrıs’ın kuzeyine biraz daha geniş bakarsak göreceğiz, kıyılar yağmalandı, gereksiz yüksek binalar kalktı, orman arazileri talan edildi.

Ne e-devlet gibi hedeflere ulaşıldı, ne de kayıt altında bir hayatımız oldu.

Milliyetçiliğin körelttiği gözlere, makam ya da rant sevdasına, para hırsına rağmen aklın yoluna gelmeliyiz.

Demokrasiyi hazmetmemiş, özgürlükleri benimsememiş, bilimin öncülüğünde ilerlemeyen, müritler düzeninden beklentimiz bir yere kadar olmalıdır.

Yüzümüzü Avrupa'ya dönmeliyiz.

Umalım ki Türkiye halkları kendi demokratik iradesiyle gericiliği yenecek, dünyanın ileri ülkeleri seviyesine çıkacaktır.


“Kelin merhemi olsa…”

Kıbrıs’ın kuzeyinde bu gerçeği yüksek sesle ifade etmenin ne kadar büyük zorlukları olduğunu bilsem de özellikle altını çiziyorum. Hani meşhur laftır ya, “kelin merhemi olsa kendi başına sürerdi” diye. O merhemi arıyor Türkiye ve bu noktada, Kıbrıs’ı tasarlayacak ileri görüşe sahip değildir. Kıbrıs’ın altyapısını, yasalarını, mevzuatlarını, çözüm üretme yöntemlerini Türkiye’den ithal etmek histerisinden vazgeçmek gerekiyor. Avrupa Birliği’ne uyuma ağırlık vermeliyiz. Kıbrıs’a taşınan nüfusa da bunu anlatmak gerekiyor. İnkardan vazgeçmek, gerçeği görmek, cesaretle konuşmak, yaşadığımız belirsizlik ve sıradanlığı aşmak için yürekli olmalıyız.

Liyakatin ve bilginin değil kabadayılığın, yandaşlığın, hoyratlığın baskın olduğu; düşman ve çatışma kültürüyle kendini var eden ve illaki mağduru oynayan akıldan, ahlaktan, duruştan hepimizin payına gericilik düşüyor.

Bunu görüyor, karnımızla konuşuyor, birbirimize fısıldıyor ama haykırmıyoruz.

Kalite ve bilimsellik giderek hayatlarımızdan eksiliyor…
Yönetim kademelerinde insan kaynağına bakınız…
Üniversitelere bakınız…
Sokağa bakınız sokağa…
Siyasete, medyaya, sivil topluma bakınız…
Yalansa yalan deyiniz…
Bir de “ilham” aldığımız yere bakınız, üst akla!
Hele bir de buna “alt aklı” ekleyiniz ganimetçi, fırsatçı, riyakar…

Bilimle, sanatla, felsefeyle, üretimle, eğitimle, kalite ve standartla ilerler toplumlar… Öyle kör yiyicilikle, talanla, kör kütük milliyetçilikle, kadercilikle, lafla, kibirle, böbürlenmekle değil…
 


Kaç depremzede geldi?

Kahramanmaraş depremi sonrasında Kıbrıs’a kaç depremzede geldi?
Pek çok farklı kaynaktan araştırdım ve öğrendim:
“Kimse gerçeği bilmiyor.”

İçişleri Bakanı KKTC’ye 1 Mart 2023 tarihi itibarıyla yaklaşık 1500 (1497) depremzede kardeşimiz giriş yapmıştır” dedi ya…
Bu rakam, ülkeye girişte, “biz depremzedeyiz” diyenleri anlatıyor.
O kadar!
Bunu söylemeyenler bilinmiyor.

O nedenle zaten Çalışma Bakanı da “Muhacerete kayıtlı 3 bin 800 kişiden” söz etmişti. Muhaceret de deprem bölgelerinden gelenleri listelemişti sanırım…
“Cumhurbaşkanı”nın ne dediğin pek de önemi yok zaten, malum…

TC Lefkoşa Büyükelçiliği, belediyelere bir yazı göndererek, "Depremzede Takip Formu"nu paylaşmış, bu insanların kendilerine yönlendirilmesini istemişti.
Basın müşaviri aracılığı ile sordum, geri dönüş olmadı, öyle anlaşılıyor ki TC Lefkoşa Büyükelçiliği de tam rakamı bilmiyor.
Türkiye kendi yurttaşını bilmedikten sonra kim bilecek zaten…

“Nüfusumuzu bilmiyoruz, nasıl planlama yapacağız” dedik yıllar yılı…
Şimdi de aynı noktadayız.
Sağlığı, eğitimi, ulaşımı, barınmayı nasıl planlayacaklar?
Rakam değil önemli olan…
Bu insanlara geçici bir süreçte, insanca bir yaşam sunabilmek ve büyük travmanın üstesinden gelebilmek…

Adada yaşıyoruz ama yine de girenin çıkanın hesabını yapamıyoruz.
Anlayınız artık durumu…

Bu yazı toplam 3167 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar