Kıbrıs meselesinde yeniden hareketlenme dönemi mi?
Soru şeklinde bir başlık attık, sorularla da yazıya başlayalım:
Türkiye’de seçimler 14 Mayıs’ta yapılır mı?
Yoksa mesela altı ay veya bir seneliğine ertelenir mi?
-*-*-
Bazı iddialara göre, Tayyip Erdoğan muhalefet ile anlaşıp en azından altı ay falan ertelemeyi düşünüyor…
-*-*-
Seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağını varsayalım…
Çok yüksek bir olasılıkla Erdoğan kaybedecek…
Bunu da böyle düşünelim…
Ve Erdoğan, “yapmayabilir” ama “şapkasını alıp sessiz sedasız gidecek”…
-*-*-
Seçim sonucu ne olursa olsun, özellikle Erdoğan kaybederse ciddi karışıklık olacağı hissim ağır basıyor ama diyelim ki böyle bir ortam “yani sulh içinde sonucun kabulü” söz konusu oldu; Türkiye’nin aralarında AB ve BM gibi kurumların da bulunduğu “Batı” ile ilişkileri yeniden iyileşebilir.
Ve bu yeniden iyileşme kapsamında, doğrudan meseleye giriyorum, Kıbrıs meselesinin çözümü için yeniden masaya oturmak gündeme gelebilir…
Veya daha direkt yazalım; kesinlikle gelecek…
-*-*-
Haaaa, şu andaki görüntüye göre imkansız gibi dursa da, Erdoğan kazandı diyelim; o masa yine mutlaka kurulacak ve Kıbrıs yeniden gündeme gelecek…
Erdoğan’lı veya Erdoğan’sız, kısa süre sonra Türkiye’nin Batı ile ilişkileri iyileşmek zorundadır!
-*-*-
Peki, oldu da müzakereler başladı; masaya “egemen eşit iki devletli çözüm” iddiasıyla oturmak mümkün mü?
Herkes biliyor ki bu imkansız!
Hayatını “egemen eşit devlet” ve haliyle çözümsüzlük üzerine odaklamış Tahsin Ertuğruloğlu ve çok yakını aşırı faşist isimlerin, yazdıkları yazılardan da anlayacağımız üzere, “masaya oturmaya, yakınlaşmaya hatta Tatar’ın Christodulidis ile sosyal amaçlı dahi buluşmasına” alerjileri had safhada…
-*-*-
Daha açık yazayım…
Erdoğan ile veya Erdoğan’sız, Annan Planı dönemindeki pozisyona geri geleceğiz…
Bu durumda, Tahsin bey yine mi dağa çıkacak?
O’nu kucaklayan TC Lefkoşa Büyükelçisi ne yapacak?
AKSA’nın sahibi olduğu medya ve bu medyanın başındaki abimiz ne diyecek?
Tahsingiller yani aşırı faşist amcalar ne halt edecek?
Ama en çok da neyi merak ediyorum biliyor musunuz; Ersin Tatar ne yumurtlayacak?
-*-*-
Türkiye’de Erdoğan veya bir başkası; ki bence kim olursa olsun, o başkası seçilecek; AB ile ilişkileri iyi noktaya getirmek, Batılı yatırımları geri alabilmek adına “Kıbrıs’ta yeniden masaya dönüyoruz” der ve Tatar’a da, “Otur, Crans Montana’da kalınan yerden devam et” talimatı gönderir!
Bu durumda Tatar ne yapacak?
“Bale gudalya gadimi hayırcı Tahsingiller cemaati” ile karşı karşıya gelir ki zaten adamı en başından beri hiç sevmiyorlar ve sürekli aşağılıyorlar!
-*-*-
Önümüzdeki üç ay içerisinde, Kıbrıs’ta önemli bazı hareketlenmeler yaşanacak…
Bu kesinleşti!
Türk ekonomisinin aşırı batak durumu, bu hareketlenmeler sonucunda kim başa geçerse geçsin, Kıbrıs’ta federal çözüm veya benzeri bir modeli masaya taşıyacak…
Ama “eşit egemen devlet” asla!
-*-*-
Son birkaç senedir başımıza külhanbeyi kesilen “federal çözüm karşıtı aşırı faşoların bu durumda bir birini yiyecekleri” mutlaktır!
-*-*-
Gülüyor muyum?
Çok!
Hem de katıla katıla!
TC Lefkoşa Büyükelçisi mi?
Şu andaki tutumunu değiştirmez ve Tahsin beyi kucaklamayı sürdürmeye devam ederse, dedem da derdi; “nabayin dun spidimu”; yani “eve gidiyorum”lara gelecek…
-*-*-
Haaaa şu da var; içinde olduğumuz günlerde, Türkiye’deki bazı kesimler ve buradaki Büyükelçi, “KKTC Meclisi’nden, oy birliği ile eşit egemen devlet kararı” çıkarmak için yoğun çaba harcıyor, CTP’ye ağır baskı söz konusu… CTP’nin bu konudaki tavrı açık; buna onay verecek tek bir vekil yoktur…
-*-*-
Peki Türkiye neden bunun için inatla bastırıyor?
İki sebebi olduğunu düşünüyorum:
Bir: Pazarlık yaparken el güçlendirmek.
İki: Gerçekten buna inananların gönlünü hoş tutmak.
-*-*-
Yeni dönemi, bundan öncekiler gibi heyecanla bekliyoruz…
Tarafım mı?
Hiç değişmedi!
Yaşasın tam bağımsız, tüm yabancı ordulardan arınmış federal Kıbrıs tabii ki!
“Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa
ayakta ölmeyi tercih ederim”
KKTC’nin efsane Dışişleri Bakanı, İstanbul’da uluslararası atletizm müsabakalarına katılacak milli takımımızı şey etti…
Yok şey edemedi!
Çünkü bizim uluslararası bir yarışmaya, Türkiye’de yapılsa bile katılma şansımız yok!
Devletimiz sahte!
Ama neyse!
-*-*-
Efsane kahramanımız ve müthiş bakanımız, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi ile kucaklaştı…
Daha doğrusu, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi gitti ve O’nu kucakladı…
Ne mutlu, ne güzel, ne eğlenceli bir ikili!
Onları seviyoruz!
Onlarsız asla yapamayız!
Onlar bizim kurtarıcılarımız ve koruyucularımız!
Allah onları başımızdan eksik etmesin!
-*-*-
Irkçı ve faşist miydiler?
Olsun!
Kimin umurunda!
Kim tanır ki!
-*-*-
Rolex saatler tamam mı?
Kolda takılı!
Sahte üniversite diplomaları veren okulun yönetim kurulu üyeliği tamam mı?
Yes b’annem!
Ercan denetimiydi, özel bir bankamızdı, para işleriydi, al - verdi, Ombudsman Raporu’ydu!
Hepsi tamam!
-*-*-
Sadece Büyükelçi ile kucaklaşmamış ki!
TC’nin Dışişleri Bakanlığı’nın yeni bakan yardımcısı da O’nu telefonla aramış ve “Alo Tahsin abi” demiş!
-*-*-
Büyükelçi de kurgu fotoğraf çekiminde aşkla dolu bakış atmış O’na!
Gerisi hikaye!
Tahsin abi diyor ki; “Ben esas gücü arkama aldım, kim şey eder şeyi!”
Ersin düşünsün!
Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimini!
Acaba TC’de başkan ve hükümet değişir mi?
KKTC’de siyaset değişir mi?
Erdoğan kalırsa kimi, giderse – yeni gelen kimi “sever”?
Ne merak ne merak!
-*-*-
Muhalefet mi?
Bizim muhalefet?
Allah onları da başımızdan eksik etmesin tabii ki!
Meclis’te kavga edeceklerine keşke onlar da kucaklasa iki kahraman kurtarıcımızı!
Ah keşkem ah keşkem!
-*-*-
Dava mı?
Kimin davası?
Hangi dava?
Haklı olan mı?
Yoksa Kıb – Tek’in soyulması, batırılması, doğrudan akaryakıt alımı ile mafya kılıklılara peşkeşi mi?
-*-*-
Rumcu musun sen Serhat?
Değilim!
Ama bu utançla, keşke Rum olsaydım be gavollem!
Utanıyorum, tiksiniyorum!
-*-*-
Bunlar, hepimizin kendileri gibi olmamızı istiyor…
Her zaman diz çöken!
Oysa unutmasınlar ki, "Hayatı dizlerimin üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim" diyen Ernesto “Che” Guevara’nın yoldaşı olmakla gurur duyuyoruz…