Kıbrıs meslesini hangi başkan çözecek?
Bu soru ve yanıtı hiç demode olmuyor ve Kıbrıs’ta yapılan seçimlerde mutlaka gündemi meşgul ediyor.
İlginçtir, geçen hafta, Rum tarafında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, Kıbrıs sorunu ve hangi adayın çözebileceği konusu pek konuşulmamış..
Bunun çeşitli nedenleri vardır. Rum halkı, Mari patlaması felaketi ve arkasından gelen ekonomik sıkıntılar yüzünden, bu ortamda Kıbrıs sorunu üzerine kafa yormaktan vazgeçmiştir. Kendilerini, ekonomik dar boğazdan çıkarabilecek adaya yönelmişler.
DISI başkanı Anastasiyadis’in AB’den daha kolay yardım (borç) alabileceğini ve ekonomiyi daha iyi yürütebileceğini düşünmüşlerdir.
Aslında DISI partisi AKEL ile oy ve destek anlamında başa baş giden partilerdi. Ve bu felaketler olmasa da Anastasiyadis veya başka bir DISI temsilcisinin cumhurbaşkanı seçilme olasılığı vardı.
AKEL ve Hristofyas’ın, idari beceriksizlikleri, ekonomik akılsızlıklar ve Kıbrıs sorununu çözecek adam imajını yitirmesi, hem partisine oy kaybettirmiş hem de Hristofyas’ın yeniden aday olabilme şansını elinden almıştır.
Önümüzdeki Pazar yapılacak 2.tur seçimde Anastasiyadis’in cumhurbaşkanı olması kesinleşmiş gibidir.
Geçen Pazar günü yapılan ilk tur cumhurbaşkanlığı seçiminin, siyasi ve sosyal gerçekler açısından değerlendirilmesi budur.
Buna karşın, bu sonuçlar, olayın entelektüel açıdan daha derin analize tabi tutulmasını engellemez.
Şu Kıbrıs adasında yaşayan insanlar, “Annan Planı”na “evet” diyen bir sağcı DISI partisi ve başkanı Anastasiyadis’i görmüştür.
Diğer yandan, komünist AKEL partisi ve lideri Hristofyas’ın “Annan Planı” na “hayır” demesine tanık olmuştur.
Bu travma Kıbrıslılar’ın belleğinden silinmeyecek, ve “çözüm sözü veren” insanlara bir daha güvenilmesine izin vermeyecek niteliktedir.
Anastasiyadis’in de, ileride “Annan Planı” benzeri bir plana yeniden “evet” diyeceği de beklenmiyor.
Çünkü herkes öğrenmiştir ki, iktidara gelen partiler ve temsilcileri, muhalefette sergiledikleri tutum ve düşüncelerden sapıyor.
Bu seçimle bizim gibileri sarsan diğer bir gerçek vardır: Kıbrıs’ta sol düşüncede olan cumhurbaşkanı dönemi, zaman veremediğimiz bir süre için kapanmıştır.
2005 yılında cumhurbaşkanı seçilen Talat ile 2008’de seçilen Hristofyas’ın iki solcu siyaset kişisi olarak çözüm bulacakları umudu yeşermişti. Olmadı..Önce Talat şimdi de Hristofyas gitti.
Hristofyas’a göre, Talat bir kez daha seçimle gelebilir ama kendisinin gelmesi imkansızdır.
Niyazi Kızılyürek bu “kaderi” Yenidüzen’de 17 Şubat tarihinde yayınlanan, “Kıbrıs Solunun Dönemi Bugün Sona Eriyor” başlıklı makalesiyle analiz etti:
“....İdeolojisi gereği barış içinde bir arada yaşama şiarının savunucusu ola gelen ve bu doğrultuda siyasi ve kültürel değerler üreten solun, barış anlaşması yapma konusunda cesur adımlar atamaması ve pasif bir barış savunuculuğundan aktif bir çözüm eylemciliğine geçememesi, solun iktidar ve güç faktörleri karşısında taşıdığı “tarihsel handikaplar” ile yakından ilgili olsa gerekir. Milliyetçiliğin belirlediği Kıbrıs siyasi kültürü içinde “Gayrı-Milli” olarak görülen sol, “milli oluşum” olarak tanınmak istiyor ve bunu sağlamak için dönüp baktığı güç ve iktidar merkezlerinin “bakışının” tutsağı oluyor. Solun, “milli” görülmek ve tanınmak istemesinden kaynaklanan zaafı cesaretini kırıyor ve dönüştürücü enerjisini tüketiyor. Sonuçta ortaya aciz bir görüntü çıkıyor....”
Katılıyorum ama sağcı Anastasiyadis’in de cumhurbaşkanı olduğu süre içinde “Annan Planı” benzeri bir çözüm paketine evet diyeceğini hiç tahmin etmiyorum..
Galiba siyasetçiler iktidara gelince, temel kültürlerinden uzaklaşıp “aciz” bir görüntü sergiliyorlar. Sanıyorum, bu durum, sadece Kıbrıslı poltikacılara ait bir problem değildir..