1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Kıbrıs sorunu; bir ‘güvenlik’ sorunudur
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Kıbrıs sorunu; bir ‘güvenlik’ sorunudur

A+A-

 

Kıbrıs ‘çıkmazının’ en önemli meselesi yönetim ve güç paylaşımı mı yoksa mülkiyet mi tartışmaları devam ededursun, toplumların en çok önem verdiği mesele, ‘güvenlikleri’!
Bu, silahların Kıbrıs meselesine dahil olduğu andan itibaren böyle.
Ve sokaktaki insanlar müzakere sürecini, tıpkı önceki süreçlerde olduğu gibi kendi güvenlik kaygıları üzerinden okuyacak ve değerlendirecek.
Bu noktada, başta liderler olmak üzere, süreci yöneten tüm kesimlerin rolü ve de tutumu, yani toplumların güvenlikle ilgili korkularının körüklenmediği politikaların benimsenmesi önemli.

***

Adanın kuzeyinde ve güneyinde ortak olarak yürütülen ‘Kıbrıs 2015: Sürdürülebilir Gelecek İçin Araştırma ve Diyalog’ başlıklı proje kapsamında yapılan kamuoyu araştırmasının sonucu, Kıbrıslılar için en önemli konunun ‘Güvenlik’ olduğunu söylüyor.
Araştırma sırasında mülakatlar yoluyla görüşüne başvurulan Kıbrıslı Rumlar’ın % 72’si ve Kıbrıslı Türkler’in % 71’i, güvenliğin kendileri açısından en önemli mesele olduğunu ifade ediyorlar.
Çünkü ada üzerinde yaşayan Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar on yıllardır, uluslar arası ilişkilerde ‘Güvenlik İkilemi’ (Security Dilemma) olarak teorize edilen ikilemi yaşıyorlar.

***

Peki nedir güvenlik ikilemi?
İlk olarak John H. Herz’in 1951 yılında yayımladığı ‘Politik Realizm ve Politik İdealizm’ adlı kitabında kullanılan bu terim, niyet ve gerçeklik üzerine kurgulanıyor.
Bu teoriye göre bir tarafın niyet algısı diğer tarafın gerçeklik algısıyla örtüşmüyor.
Bunu Kıbrıs özelinde örnekleyecek olursak; Türk askerinin adadaki varlığı Kıbrıslı Türkler açısından, ‘karşı taraftan’ gelmesi muhtemel bir saldırıya karşı bir savunma unsuru olarak algılanırken, Kıbrıslı Rumlar bunu ‘karşı taraftan’ gelmesi muhtemel bir saldırı olarak okuyor.
Yani Türk askerinin adada bulunuşundaki niyet Türk tarafının bakışıyla ‘savunmayken’, bu karşı tarafta ‘saldırı’ algısıyla gerçeklik buluyor.
Tam tersi bir pencereden baktığımız zaman da Güney Kıbrıs, Rum toplumunun gözünde Türk askerine karşı savunma niyetiyle silahlanırken, Kıbrıslı Türklerin gerçekliğinde bu ‘saldırı’ olarak algılanıyor.

***

Güvenlik ikilemi (security dilemma) teorisinin savunucularının, bu teoriyi desteklemek için bize sunduğu en belirgin örnek, Birinci Dünya Savaşı.
Bir yanda Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan, diğer yanda ise Birleşik Krallık, Fransa ve Rusya.
Teoriye göre itilaf devletleri ittifak devletlerini, ittifak devletleri ise itilaf devletlerini birer tehdit olarak algıladıkları için çıkan bir savaştı Birinci Dünya Savaşı.
Her iki cephe için de niyet, tehlikeye karşı kendilerini savunmaktı.
Ama yine her iki cephe, diğerinin niyetini savunma değil, saldırı olarak okumuştu.

***

Kıbrıs’a dönecek olursak, şu anda yaşanmakta olan güvenlik ikilemini aşmak pek mümkün görünmüyor.
Çünkü gerek Kıbrıs tarihi, gerekse dünya tarihi, bu ikilemin üstesinden gelinebileceğini destekler veriler barındırmıyor. 
Ve bu noktada sanırım Kıbrıs sorununun tarafları, tarihsel süreç içerisinde izledikleri politikaları terk etmek, yani korku toplumları yaratmak yerine toplumlar arasında güveni tesis edecek yeni bir siyasi anlayışı geliştirmek zorunda.
Aksi halde her iki tarafın da kazanabileceği formüller üretmek, bu ikilem içerisinde mümkün görünmüyor.

Bu yazı toplam 2559 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar