Kıbrıs sorunu engel mi?
İş dünyası tarafından 1974’den bu yana yapılmış iki toplumlu en önemli ortaklık olarak nitelendirilen Shipyard Famagusta-Cyprus ile FAMA Group ortaklık anlaşması uygulamada Kıbrıs sorununa mı takılacak?
• Gündoğdu: “Bugüne gelinirken tüm tarafların çeşitli hataları var. Bugün ise her iki tarafın da kaygılardan kaynaklanan çözüm üretememe durumları var. Bu noktada, artık devletlerin şirket gibi yönetildiği bir dünya ortamında ticaretsiz bir dünyanın da olamayacağını görmek lazım”
• Tzortzis: “Bu noktada Ocean Well Ortadoğu’daki esas oyunculardan biri oldu. Bu hem Shipyard Famagusta hem de FAMA Group için ekonomik kazanç olacak. Bu genel anlamda Kıbrıs için de ekonomik bir kazanç sağlayacak”
• Toros: “Adadaki siyasi sorun devam ettiği sürece, bölünmüşlük devam ettiği sürece bu ve buna benzer ortaklıkların iş ilişkileri tabi ki çok sınırlı seviyede olacaktır ama ilerisi için bu çok sağlıklı bir altyapı teşkil edecektir... Bu çerçevede, bu düşüncelerle bu konsorsiyumun kurulmasını çok büyük bir memnuniyetle karşılıyorum ve tarafları tebrik ediyorum”
Ödül AŞIK ÜLKER
Kıbrıs (Rum) Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı ve Kıbrıs (Rum) Limanlar Otoritesi Başkanı Alekos Michaelides, iş dünyası tarafından 1974 yılından bu yana yapılmış, iki toplumlu en önemli ortaklık olarak değerlendirilen Shipyard Famagusta-Cyprus ile FAMA Group işbirliği anlaşmasının uygulanmasının önünde yasal engeller olduğu söyledi. Söz konusu şirketlerin yetkilileri Michaelides’in açıklaması Yenidüzen’e değerlendirdi. Michaelides, Kuzey Kıbrıs limanlarına uğramış gemilerin Güney Kıbrıs limanlarına uğraması durumunda sözkonusu geminin kaptanının para veya hapis cezasıyla karşı karşıya kaldığını da söylemişti.
Yenidüzen’e değerlendirme yapan Mağusa’daki tersanede faaliyet gösteren Shipyard Famagusta-Cyprus Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Gündoğdu, 2007 yılında Avrupa Komisyonu’nun Kuzey Kıbrıs’taki limanlara giriş çıkışlarda uluslararası hukuk açısından bir yasaklama olmadığına dair açıklama yaptığını hatırlattı. Gündoğdu, ortakları FAMA Group ile konuyu görüşüp, liderlerden Güney Kıbrıs’taki söz konusu düzenlemeyle ilgili çözüm isteyeceklerini söyledi.
Limasol’daki tersanenin işletmecisi FAMA Group Yönetim Kurulu Başkanı Tomis Tzortzis, Michaelides’in açıklamasını “çok temelsiz ve mantıksız” olarak değerlendirdi.
**
Gündoğdu: “Uluslararası hukuk açısından yasaklama yok”
Shipyard Famagusta-Cyprus Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Gündoğdu,
geçmişte Güney Kıbrıs otoritelerinin Kuzey Kıbrıs limanlarına uğramış gemilerin Güney Kıbrıs limanlarına uğraması durumunda geminin kaptanının para veya hapis cezasıyla karşı karşıya kaldığını ancak son yıllarda Güney Kıbrıs’ın bu konuda kontrollü güç kullanmaya başladığını belirtti.
Gündoğdu, 2007 yılında Avrupa Komisyonu’nun Kuzey Kıbrıs’taki limanlara giriş çıkışlarda uluslararası hukuk açısından bir yasaklama olmadığına dair açıklama yaptığını da hatırlattı.
Pek çok alanda Kıbrıs sorunundan kaynaklanan sıkıntılar yaşandığının altını çizen Gündoğdu, “Artık devletlerin şirket gibi yönetildiği bir dünya ortamında ticaretsiz bir dünyanın da olamayacağını görmek lazım” dedi.
Gündoğdu, ortakları FAMA Group ile konuyu görüşüp, liderlerden Güney Kıbrıs’taki söz konusu düzenlemeyle ilgili çözüm isteyeceklerini söyledi.
• Soru: Bir ilke imza attınız. Mağusa’daki ve Limasol’daki tersanelerin işletmecileri olarak işbirliği anlaşması yaptınız. Bu işbirliği nasıl ortaya çıktı? Anlaşmanın içeriği nedir?
• Gündoğdu: FAMA Group Yönetim Kurulu Başkanı Tomis Tziortzis ile meslektaşız, onun Limasol’da tersanesi var, 1974 öncesinde de bizim eski tersanenin kiracısı/işletmecisi olan ailenin çocuğu. Biz de 26 yıldır Mağusa’da bu sektörde faaliyet gösteriyoruz. İlk girişimi 2003 yılında Tomis Tziortzis yaptı. Bizi Limasol Limanı’na götürdü, kendi tesislerini inceletti, biz de onları davet ettik, onlar da bizim tesislerimizi incelediler.
Neler yapabiliriz diye konuştuk. Onun o zamanki düşüncesi bizim üzerimizden Türkiye pazarına ulaşmaktı. Çünkü Türkiye 30 milyon ton (DWT) taşıma yükü ile bölgede büyük bir güç. O zaman amacımız Türkiye bandıralı gemilerin bakım amaçlı Limasol’a girebilmesini sağlamaktı. Fakat daha sonra bunun o günkü şartlarda sürdürülebilir olmadığını gördük. Süreç koptu. 2010-2011 yılında görüşmeye yeniden başladık. Son dönemde “başka bir ülke merkezli bir şirket kuralım, bu şirket Kıbrıs’ın iki tarafındaki şirketle ortak girişim anlaşması yapsın” diye düşündük ve şimdilik kar payına dayalı olarak iki şirketin birbirine iş göndermesi ve büyük ölçekli projelere ortak katılmaları konusunda anlaştık. Adanın açıklarında hidrokarbon yatakları çıkınca Limasol uluslararası şirketlerin gözbebeği oldu. Fakat açıkçası Limasol’da uluslararası hizmet bekleyen o gemilerin bakımını Türkiye gibi bir ana kara olmadan başarmak çok zor. Dolayısıyla Türkiye ile uzantısı olabilecek ve Türkiye’den de yedek parça temininde faydalanabileceğimiz bir ortaklık yapısı kurmaya karar verdik.
Aslında bunun ilk veya son olması şeklinde hareket etmedik, biz işimizi olması gerektiği şekliyle yaptık. Adımın doğru bir adım olduğunu biliyoruz, arkasını getirmesi gerekenlerin de artık siyasi irade olduğunu ama halkın desteklediği siyasi iradenin de bu işi daha kolay yapacağını söyleyebilirim.
Nasıl bir ortaklık?
• Soru: Anlaşmanın içeriğini biraz açar mısınız?
• Gündoğdu: Bizim bilgimiz dahilince Tomis Tziortzis Hong Kong’daki Ocean Well şirketini kurdu. Ocean Well bizimle ayrı, FAMA ile ayrı anlaşmalar yaptı. Ocean Well’in üst yapıda durduğu, iki tarafın şirketlerinin de parça şirket olduğu ama üçünün de işbirliği yapma zorunluluğu doğan bir yapıya imza atıldı. Yani Ocean Well iki şirketin yüzüklerini taktı, iki şirketin işbirliği bu aşamada yapılan iş üzerinden komisyona dayalı bir iş birliği.
Ocean Well birleştirici bir unsur olarak kuruldu, iki şirket arasında yapılacak işbirliğinde zincirin halkası oldu. Şu aşamada kar amacına dayalı birbirimize iş göndereceğiz. Bizim göndereceğimiz işler Türk bandıralı gemilerin bakıma gönderilmesi, FAMA’nın da uluslararası marketten kendine düşen işlerden bazılarını bize göndermesi. İki devletin otoritelerinin kabul etmesi halinde bunun yasal bir zemine oturmasını hedefliyoruz. Ama bunun olmaması halinde de işbirliğimiz devam edecek.
• Soru: Siz ve partneriniz olumlu ya da olumsuz ne tür tepkiler aldınız?
• Gündoğdu: Bize “siz tekelleşiyor musunuz” dediler, “hayal görüyorsunuz, bu iş olmaz” diyenler yanında “çok iyi olur” diyenler de var. Tepkiler yeni yeni gelmeye başladı. Bilhassa iş dünyası inanılmaz mutlu oldu, çok olumlu tepkiler geldi. Sanki bir devrim olmuş gibi.
• Soru: Yani rekabet yerine güç birliği yapmayı tercih ettiniz...
• Gündoğdu: Biz olaya “rekabet ortadan kalksın” gözüyle bakmadık. Adam-saat maliyetleri ve profesyonel kadrolaşma açısından birbirimizden farklıyız. Bizim bünyemizde sürekli ve deneyimli kadrolarımız var, Güney’deki tersane ise iş olduğu zaman taşeron şirketleri çağırıyor. Ama rakamsal olarak şunu söyleyebilirim, biz yaklaşık 25-30 milyon sterlinlik değerde bir şirketiz, Limasol’daki şirketin de bu değere yakın olduğunu tahmin ediyorum.
Kendi şirketimiz açısından şunlarıda söylemeliyim, şirketimiz dünyadaki klas kuruluşlarca onaylanmış olup yaptığımız işlerin onayları bu kuruluşlar tarafından denetlenmektedir. Gelen gemiler uluslararası piyasa fiyatlarını inceleyerek ve kalitemize güvenerek bize gelmektedir. Yaklaşık 40 farklı ülkeden gemilerin onarım ve bakımlarını yapıyoruz. Örneğin Türkiye’den gelen boru hattını kuran gemilerinde onarım ve bakımlarını bizler yaptık, yaklaşık 140 kişilik deneyimli kadrolarımız ile KKTC genelinde 200 civarında işletmeden alım yapan dinamik bir yapımız var ve bunu sürdürmek için gece gündüz demeden gayret ediyoruz.
“3-4 ay içinde Limasol’a Türk bandıralı gemi”
• Soru: Limasol’a Türkiye bandıralı gemi göndermekten bahsettiniz. Öngördüğünüz tarih nedir?
• Gündoğdu: Türkiye bandıralı bir gemiyi Güney Kıbrıs’taki tersaneye bakım için 3-4 ay içinde göndermeyi planlıyoruz. Artık bu radikal adımları siyasiler de toplumlar da görmeli. Türkiye bandıralı bir geminin Limasol’a gitmesini ve bir Türk şirketin Güney Kıbrıs’a para bıraktığını oradaki otoritelerde görsün, halk bunun normal bir işlem olduğunu görsün, bir Türk gemisininde Kıbrıs’a gelip döviz bıraktığını herkes görmelidir. Hep örnek veririm, Çin’in dünyada parlamaya başladığı dönemlerde Hong Kong, Singapur, Tayvan, hatta Güney Kore, Çin’den korktukları için hepsi Çin’in aleyhindeydi. Fakat bir süre sonra Çin mallarını ithal edip, ihraç etmeye başlayınca hepsi Çin’den korkmanın gereksiz olduğunu gördüler. Demek istediğim, ticaret ülkeler arasındaki pek çok yolu daha kolay açabilir, siyasetçilerin önünü de açabilir. Yeter ki siyasetçiler biraz daha cesur olsun. Tüm Kıbrıs olarak yanıbaşımızdaki ana karayı yani Türkiye’yi yok sayarsak, ticari yapılanmalarımızı Türkiye yokmuşçasına kurgular, planlarsak, hem Kuzey Kıbrıs olarak biz hem de Güney komşumuz bundan büyük ticari yaralar alır ve zaman geçtikçe önü alınamaz boyutlarda krizler ortaya çıkar, bunu aklı selim tüm iş insanları böyle görmekte ve böyle değerlendirmektedirler.
Çözümsüzlük sektörü nasıl etkiliyor?
• Soru: Çözümsüzlük sizin sektörünüzü nasıl etkiliyor?
• Gündoğdu: Biz çözümsüzlükten dolayı Kuzey Kıbrıs olarak kendi sektörümüzle ilgili en az %50 müşteri kaybediyoruz ama bunun arkasınada sığınıp köşemizde de beklemiyoruz. Güney Kıbrıs da Türkiye pazarından gelecek işleri kaybediyor, yedek parça imkanlarını kaybediyor. Türkiye, Güney Kıbrıs’ın da Kuzey Kıbrıs’ın da vazgeçme şansı olmadığı bir ana kara. Aslında bu coğrafyada Mısır hariç, İsrail dahil hiçbir ülkenin Türkiyesiz iş yapması kolay değil. Bunu görmezden gelerek hareket etmeye çalışmamak lazım. Kuzey ve Güney Kıbrıs halkları bunu gördüğü takdirde iki tarafın çözmekte zorlandıkları pek çok ekonomik konu kendi kendine düzelecektir.
Anlaşmanın önemi...
• Soru: Attığınız adım iki tarafın işbirliğine örnek teşkil etmesi bakımından önemli. Kıbrıs’ın bölgedeki rolü için önemi nedir?
• Gündoğdu: Attığımız adım deniz hukukuna yarayacak. Acentelik ve servis hizmetlerine yarayacak. Kıbrıs, uluslararası ticaret ve deniz hukukunda Ortadoğu’nun merkezi olabilir. Bölgedeki ülkelere baktığımız zaman, farklı ülkelerin ortak sözleşme yapabilecekleri tek yer Kıbrıs. İşadamlarının bir merkezde buluşup, uluslararası ticaret ve deniz hukukunu kullanarak, ortak anlaşmalar yapmaları dünyada çok yaygın birşeydir. Örneğin bir Singapurlu, bir Tayvanlı ile iş yaparken bile “anlaşmada olumsuz koşulların ortaya çıkması halinde Londra mahkemeleri yetkilidir” diye belirtir. Tabi merkez olabilmek için ticaret, gemicilik, tersanecilik, limancılık ve bu konularda deneyimli hukukçuların da olması lazım, en önemlisi devletin bu yönde uygun zemini oluşturması ve gerekli anlayış lazım. Bizimki birinci adımdır. Ayrıca İngiltere’nin Ortadoğu’da ticaret ve deniz hukuku üzerinde partneri olabilecek tek yer Kıbrıs’tır, ama Kıbrıs’ın yarısı değil, tamamıdır.
Denizcilik, her ne kadar çok fazla konuşulmasa da, Kıbrıs için çok önemli. 2004 yılındaki Annan Planı’nda, anlaşma öncesindeki süreçte Rum tarafının en büyük hedefi İstanbul’da gemi kayıt ofisi açmak ve oradaki Türk bayraklı gemileri Kıbrıs’ta kaydetmekti. Yanılmıyorsam Annan Planı’nındaki 84 başlığın 39’u denizcilikle ilgiliydi. Bu kadar önemli bir konuyu ne kadar görmezden gelebiliriz. Kıbrıs AB’nin bir parçası olmuş, İngiltere ile organik bağı olan bir ülke ama İngiltere’nin deniz hukukundan ve denizle ilgili bir sürü yan türevlerinden pay alamayan bir ülke. Bir yerden başlamak lazım, bu anlamda bu adım çok önemli. Bizim attığımız bu adımı Lefkoşa’da ve diğer şehirlerde ticaret yapan gençler de atabilir. Bazı sıkıntılar yaşanabiliyor, mevcut Yeşil Hat Tüzüğü’nde bile bir mal satımından sonra hukuki sorun çıkarsa, o hukuki sorunu çözecek bir yapı yok. Örneğin 2009’da bir Kıbrıslı Türk, Yeşil Hat üzerinden ürününü sattı, Rum tarafındaki alıcı malın bedelini ödeyemedi, ihracatı yapan Kuzey Kıbrıslı işadamı parasını alamadı ve maalesef battı, şimdi maaşlı olarak başka bir işe girmek zorunda kaldı. Dolayısıyla bunları çözecek olan siyasi iradedir. Siyasi iradenin önünü açmak ve daha kolay adım atmasını sağlamak için radikal adımlar atacak dinamik bir özel sektör lazım. Biz bu adımı attık, arkasının geleceğine de inanıyoruz. Gelmemesi halinde zaten her iki toplumda bundan zarar görmeye devam edecek.
“Güney Kıbrıs kontrollü güç kullanmaya başladı”
• Soru: (Güney) Kıbrıs Limanlar Otoritesi Başkanı’nı bu işbirliğinin uygulanmasının önünde yasal engeller olduğuna dair bir açıklama yaptı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
• Gündoğdu: Bugünkü koşullarda Güney Kıbrıs otoriteleri Kuzey Kıbrıs limanlarına uğramış bir gemi eğer Güney Kıbrıs limanlarına uğrarsa geminin kaptanı ya tutuklanıyor ya da para cezasına çarptırılıyor. Ama şunu da söylemek lazım, bir Batı Avrupa ülkesinin gemisi için böyle bir durum sözkonusu olmuyor, yani ne gemi kaptanı tutuklanıyor,nede para cezasına çarptırılıyor. Kısacası güney komşumuz onlara yasal süreç işletmiyor, görmezden geliyor ki AB ile ilgili bir sıkıntı yaşamasın. 90lı yıllarda bu tür tutuklamalar neredeyse ayda bir oluyordu.Aslında tüm ülkeler zaman zaman denizlerinde böyle uygulamalar yaparlar, ancak Güney Kıbrıs son yıllarda kontrollü güç kullanmaya başladı, buna mukabil bizimde yaptığımız uyarılar ile Güney Kıbrıs’ın yaptığı her açılıma karşılık Türkiye de boğazlardan geçen gemiler üzerinde yaptırım tehdidinde bulunabiliyor. Örneğin bir kaç yıl önce Kamboçya bayraklı bir gemi Kuzey Kıbrıs limanlarına geçtiği için Güney Kıbrıs yetkilileri Kamboçya devletine bir yazı yazdı. Kamboçya devleti de “artık Kuzey Kıbrıs limanlarına uğramayın” diye bir deklarasyon yayınladı. Bunun üzerine Türkiye Dışişleri Bakalığı da aynı yaptırımın boğazlardan geçecek gemilere uygulanabileceğini açıkladı ve bu konu düzeltildi. Gemilerin buraya gelmeleri elzem olmayabilir ama boğazlardan geçmeme şansları yok. Aslında bakarsanız bütün ülkelerin birbirine yaptırımları var. Şunu da hatırlatmak isterim, 2007 yılında Avrupa Komisyonu Kuzey Kıbrıs’taki limanlara giriş çıkışlarda uluslararası hukuk açısından bir yasaklama olmadığına dair açıklama yapmıştı. Ayrıca 20 Temmuz’dan bir gün önce Makarios’un BM’de “gelin bizi kurtarın” dediği konuşmayı hatırlarsak, bugünkü yapı kendi kendine ortaya çıkmış bir yapı değil. Kıbrıs sorununun bir an önce çözülmesini bizlerde gönülden istiyoruz. Ama bugüne gelinirken tüm tarafların çeşitli hataları var. Bugün ise her iki tarafın da kaygılardan kaynaklanan çözüm üretememe durumları var. Bu noktada, artık devletlerin şirket gibi yönetildiği bir dünya ortamında ticaretsiz bir dünyanın da olamayacağını görmek lazım.
• Soru: Liderlerle bahsettiğiniz bu uygulamanın değiştirilmesiyle ilgili temasta bulunmayı düşünüyor musunuz? (kaptanların tutuklanması vs...)
• Gündoğdu: Evet güneydeki partnerimizle bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra her iki toplum liderleri ile bu konuları görüşüp çözüm isteyeceğiz,evet sadece ve sadece çözüm isteyeceğiz.
• Soru: Son olarak ne eklemek istersiniz?
• Gündoğdu: Bu önemli bir açılım oldu. Her iki toplumdan da iş insanlarının bu adım gibi daha başka radikal adımlar atması lazım. Gençlerin karşılıklı işbirlikteliklerini, hayallerini büyütecek adımların atılması lazım. Biz bu adımlardan birisini attığımıza inanıyor ve hem şirketlerimize hemde tüm adaya iyilikler getirmesini temenni ediyoruz.
Tzortzis: “Politikacılarımızın sorunu çözmesini beklerken yorulduk”
Limasol’daki tersanede faaliyet gösteren FAMA Group Yönetim Kurulu Başkanı Tomis Tzortzis, Shipyard Famagusta-Cyprus, 1974 öncesinde Mağusa tersanesinin kendilerinin olduğunu belirterek, Shipyard Famagusta-Cyprus ile yaptıkları ortaklığın kendileri için hem duygusal hem de ticari anlamı olduğunu söyledi.
“Ben herhangi bir Kıbrıslı Türk şirket ile anlaşmadım. Ben duygusal olarak benim olduğunu hissettiğim bir şirketle ortaklık yaptım” diyen Tzortzis, “Mağusa’daki tersane 1974’den önce bizimdi. 1974’den sonra Limasol’da tersane kurduk. 2003’de sınırlar açıldıktan sonra oraya gidip şu andaki işletmeci ile tanışma imkanımız oldu. İki seçeneğimiz vardı, mahkeme süreci başlatmak veya uzlaşı yolu bulmak. ‘Neden işbirliği yolu bulmuyoruz’ diye düşündük. Kıbrıs sorununun çözüldüğünü Kıbrıs’ta hem Limasol, hem de Mağusa’da tersaneleri olacak ortaklık yaptığımızı hayal ettik. Politikacılarımızın sorunu çözmesini beklerken yorulduk ve konuyu kendimiz ele almaya karar verdik” diye konuştu.
Hong Kong’ta kayıtlı Ocean Well Ltd. şemsiyesi altında tek fiyat listesi ve aynı standardda hizmet vermek üzere ortaklık anlaşması yaptıklarını ifade eden Tzortzis, bu işbirliğini “muazzam fırsat” olarak değerlendirdi.
Tzortzis, “Bu noktada Ocean Well Ortadoğu’daki esas oyunculardan biri oldu. Bu hem Shipyard Famagusta hem de FAMA Group için ekonomik kazanç olacak. Bu genel anlamda Kıbrıs için de ekonomik bir kazanç sağlayacak” dedi.
(Rum) Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı ve Kıbrıs (Rum) Limanlar Otoritesi Başkanı Alekos Michaelides’in yapılan ortaklığın uygulanmasında yasal engeller olduğunu söylemesi ve Kuzey Kıbrıs’taki herhangi limana uğrayan bir geminin Güney Kıbrıs’taki bir limana gitmesi durumunda kaptanının hapis veya para cezası aldığını hatırlatan açıklamasıyla ilgili de konuşan Tzortzis, söz konusu uygulamanın Shipyard Famagusta ile yaptıkları anlaşmaya hiçbir finansal etkisi olmayacağını söyledi.
Tzortzis , Kıbrıs (Rum) Limanlar Otoritesi’nin açıklamasını “çok temelsiz ve mantıksız” olarak değerlendirdi.
Tzortzis, söz konusu durumdaki bir geminin kaptanının tutuklanıp tutuklanmayacağına da Liman Otoritesi’nin değil, mahkemenin karar verdiğini kaydetti.
Tomis Tzortzis, iki toplumdaki işadamlarının yapacakları başka ortaklıkların kendilerini takip etmesini temenni etti.
**
Toros: “Liderlerin müzakere masasında aşması gereken bir engeldir”
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros, Kıbrıs Türk Ticaret Odası ile Kıbrıs (Rum) Ticaret ve Sanayi Odası’nın uzun bir süreden beri “mevcut siyasi konumda iki toplumun muhtelif işbirlikleri yaparak birbirleriyle yakınlaşması, aralarındaki güvensizliğin asgariye indirilmesi ve müstakbel federal ortaklığın tüm Kıbrıs’a getireceği sinerjik kazanımları ortaya çıkarmak için” projeler geliştirdiğine dikkat çekti.
Söz konusu projelerin uygulanması için siyasi liderliklerin inisiyatifinin önemine işaret eden Toros, Shipyard Famagusta ile FAMA Group’un ortaklık anlaşmasından dolayı mutlu olduklarını belirtti ve bunun iki odanın girişimlerinin somut bir sonucu olduğunu söyledi.
Toros, “Adadaki siyasi sorun devam ettiği sürece, bölünmüşlük devam ettiği sürece bu ve buna benzer ortaklıkların iş ilişkileri tabi ki çok sınırlı seviyede olacaktır ama ilerisi için bu çok sağlıklı bir altyapı teşkil edecektir. Bu sağlam altyapının üzerine iş insanlarının kuracağı ortaklıklar, yatırımlar müstakbel federasyonda kazanımlar elde edilmesini sağlayacaktır. Bu çerçevede, bu düşüncelerle bu konsorsiyumun kurulmasını çok büyük bir memnuniyetle karşılıyorum ve tarafları tebrik ediyorum” diye konuştu.
Toros, adadaki iki tarafın birbirini tanımamasının ve iki taraf arasındaki normal siyasi ilişki eksikliğinin ticarete veya ekonomik işbirliklerine olumsuz yansıdığını anlatarak, “Bu konu liderliğin yetkisindedir. Liderlerin müzakere masasında aşması gereken bir engeldir” dedi.
(Röportaj fotoğrafları: Gamze BAYKUR)