Kıbrıs Sorunu Görüşme Sürecini Geciktirme Taktikleri
Kıbrıs adasının son elli yıllık tarihi, ada insanları için etnik farklılıklar üzerinden gelişen siyasi, ekonomik, sosyal ve askeri felaketler süreci olmuştur.
Bu elli yıl içinde kazanan taraf da yok… Bazen bir taraf kazandığını sandı, bazen diğeri ve bazen iki taraf da kaybedeceğini bile-bile ve göre-göre, ‘ulusal dava’ diyerek başka coğrafyalar için kendilerini feda etti…
Halen de adada barış kurulamadığı için, ada insanları felaketlerin tehdidi altında bir yaşam sürdürmektedir. Seçtikleri liderlerden beklentileri, sorunu çözmeleri ve adaya barış getirmeleridir. Ancak liderlerin bu sorumluluğu duyduğunu ve çözümleme gayreti içinde olduğunu söylemek olanaksız. Mevcut statükodan beslenenleri temsil eden liderler, sorunun çözüm sürecini uzatma gayreti içinde olmaya devam etmektedir.
Liderler Kıbrıs sorununu BM ölçütlerinde bir an önce çözmek gayreti içinde olmak yerine, elli yıldan beri belirsizlik koşullarında yaşayan insanlarını hala daha belirsizlik altında tutmayı tercih ediyor. Seçildikten sonra görüşme masasına oturmakta ardı arkasına sorun üreten Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis, zaten görüşme masasından nefret eden Kıbrıslı Türk lider Eroğlu için paha biçilmez bir fırsat oldu. Üçüncü tarafların baskısıyla masada buluşan her iki lider de, ‘çözüme isteksizlik’ten başka bir anlam verilemeyecek taktiklerle, hala daha bir arpa boyu yol almış değildir.
Liderler, el-ense çekmekten başka bir iş yapmadıkları ilk buluşmalardan sonra, şimdi de bütünlüklü görüşme sürecini terk ederek, güven artırıcı önlemler üzerinde çalışmaya başladı. Her ikisi de biliyor ki, güven artırıcı önlemler denilen konu, bir şeyler olacakmış gibi bir beklenti ve heyecan yaratıp hiçbir şey yapmamak demektir.
Tarafların önerdiği bazı güven artırıcı önlemler “olsa kaç yazar” denilecek cinsten, bazıları ise domuzluğuna… Yani Rum tarafı biliyor ki, mobil telefon sisteminde yaptıkları öneri, Kıbrıs Türk tarafının, Kıbrıs Rum tarafı üstünden dünyaya bağlanmasıdır ve kabul edilecek değildir. Kıbrıs Türk tarafı da biliyor ki, iki tarafın araçlarının da diğer tarafın sigortasına ihtiyaç olmaksızın tüm adada dolaşması olası değildir.
Rum tarafının askerlerle ilgili olarak yaptığı öneriler özellikle sınırlar için ilginç gibi gelse de daha önce de denendi ve olmadı; hele ki asker çekilmesi talebi yıllardan beri yapılmaktadır ve hiç de sonuç vermedi. Ama gene güven artırıcı önlem adı altında getirildi, olmayacağını bile-bile ama asıl murat edilen görüşme sürecinin uzayacağından da emin olarak. Kıbrıs Türk tarafı da doğal gaza şimdiden ortak olmak istiyor ama Rum tarafının bunu kabul etmeyeceğine bile-bile ve görüşme sürecinin uzayacağı muradına da ereceğinden emin olarak.
Karşılıklı olarak yapılan güven artırıcı önlemler içinde bu örnekler çok… Bütünlüklü görüşme sürecini sürdürme niyeti de yok… “Salla treni de yolcular hareket ediyor sansın” mantığı… Bu olanları kim değiştirebilir? Çözümü gerçekten isteyen siyasi partiler… Adada bunun önder partisi hangisi? CTP…
CTP ise çözüm sürecinin bu aşamasında, yerel seçim sonunda kayıplarının acısını kendi içinde tartışıyor. Tartışmasın mı? Tartışsın… Ama uzatmadan, ama birbirlerini yaralamadan, ama Kıbrıslı Türklere karşı sorumluluklarını bir kenara çekmeden, ama Kıbrıslı Türklerin CTP’ye güvenini sarsmadan, ama ‘birlik – mücadele – dayanışma’ ruhunu zedelemeden, ama ‘birbirimizi sokakta bulmadık’ sözünden kaçmadan, ama umudun partisi olduğunu unutmadan, ama CTP’yi bugünlere getirenin tüm CTP’liler olduğunu ve her bir üyenin emeği bulunduğunu inkar etmeden ve hiçbir CTP’li bir diğer CTP’liye husumet duymadan…
Eroğlu ve Anastasiadis görüşme sürecinde meymene-mesmene gidiyor; Eroğlu’nun muradı Nisan 2015 seçimlerinde başarılı olmak… Bu tehlikeler karşısında tek çare var, CTP’lilerin Kıbrıslı Türklere karşı sorumluluklarını yerine getirmesi.
CTP’liler bugün, geleceğin tarihi için sorumlu davranmalıdır, yani CTP’liler bugün kavgaya tutuşacaksa kime “hodri meydan” çekeceği bellidir… Hedef şaşarsa, tarihin suçlu sandalyesine oturmak tehlikesi de var… CTP’nin tarihi bunu hak etmez… CTP’li kadrolar iki defa düşünmelidir…