1. YAZARLAR

  2. Fikir Atölyesi

  3. Kıbrıs Sorununda Üç Düzeyli Çözüm Stratejisi
Fikir Atölyesi

Fikir Atölyesi

Kıbrıs Sorununda Üç Düzeyli Çözüm Stratejisi

A+A-

Kıbrıs Sorunun çözülebilmesi için üç etkenin, eşzamanlı ve uyumlu olarak denk gelmesi/getirilmesi gerektiği ise çoğu zaman gözardı edilmektedir.

Nedir bu etkenler?
Diplomasi, siyaset ve toplumsal irade...
Ulusal veya uluslararası sorunların çözülmesinde ya da sürüncemede bırakılmasında diplomasinin rolü tartışmasızdır. Başlangıcından bu güne Kıbrıs müzakerelerinde  çözümcü ve sürüncemeci diplomatik taktikler olagelmiştir. Merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, sürüncemeci diplomasinin piri olarak kabul edilebilir. Kıbrıslı Rum siyaseti de çeşitli evrelerde sürüncemeci diplomasiyi yürütmüştür.
Bir toplum veya bir devlet adına diplomatik müzakere yürüten diplomatlar, bağlı oldukları siyasi irade adına müzakere yürütürler. Kıbrıs Sorunu bağlamında müzakereci diplomatlar, Rum olsun Türk olsun bağlı oldukları siyasi iradenin işareti doğrultusunda ya çözümcü ya da sürüncemeci bir yol izleyegelmişlerdir. Annan Planı döneminde Papadapulos, müzakere etmeyerek son aşamada red kampanyası yapmak üzere birçok unsurun planda kalmasını sağlamıştır. Sayın Hristofiyas ise Talat ile Kıbrıs Sorununu referandumlara taşıyıp çözme şansı varken, işleri sürüncemede bırakarak, çözümü ötelemiştir. Gerekçe olarak da Türkiye’nin çözümü engellemek adına Talat’ın elini tuttuğunu ifade etmeyi yeğlemiştir. Halbuki asıl gerçek, kendisinin Kıbrıs Rum Toplumunu çözüme hazırlayamadığı idi. “Evet” çıkaramayacağı bir referanduma gitmektense müzakereleri sürüncemede bırakmayı yeğlemiştir.
Şimdilerde Sayın Eroğlu da kendi maksimalist taleplerini hayata geçirme şansı olmadığını bildiğinden ötürü çözüm müzakerelerinde sürüncemeci bir tutum izlemektedir. Bunun gerekçelerini ise ona Kıbrıs Rum Toplumu liderliği bolca sağlamaktadır.
Demek ki kısaca ifade etmemiz gereken şey, diplomasinin yönünü çizen asıl unsurun, siyasi irade olduğudur. Yani diplomasi tek başına harikalar yaratacak bir etken değildir. Sayın Kudret Özersay’ın ve Sayın Mavroyannis’in pozisyonlarını da bu çerçevede anlamak gerekir.
Şu aşamada görülen odur ki ne Sayın Eroğlu’nda ne de Sayın Anastasiadis’te, Kıbrıs Sorununu sonuca ulaştıracak iç siyasi iradenin oluşmuş olmadığıdır.
Kıbrıs’ta çözüm için, iç siyasi iradeyi, çözüm iradesine taşıyacak olan elbette ki toplumsal çözüm iradesidir. Yani Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların, birleşik bir Kıbrıs’ta, barış ve huzur içinde yaşayabileceklerine dair inanç, kararlılık ve azimli mücadele bilinçleridir.
Kıbrıslı toplumların Kıbrıs’ta çözümün gerekliliği konusunda yeterince bilgili olduklarından şüphemiz yoktur ama çözüm ve barış konusunda nihai amaca erişmemizi sağlayacak toplumsal bilincin ve iradenin oluştuğunu söylemek için ise çok erkendir. Aksine, oluşmadığı kanaatini dillendirmek daha gerçekçidir.
Diplomasiye (Özersay ve Mavroyannis’e) yön verecek olan siyasi iradeyi (Eroğlu ve Anastasiadis’i) belirlemesi gereken toplumsal irade (Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların iradesi), bu toplumların yaşanmış deneyimlerinin bilince dönüşmesi sonucunda oluşur. Toplumlar, “biz barış içinde bir arada yaşayabiliriz” ve “bu memleketi birlikte yönetebiliriz” bilincine ulaşmadığı durumlarda yaşayabilir bir çözüm ve barış olanaklı olmaz.
Sözün özü, her iki taraftaki çözüm karşıtı figürler, ortak metnin imzalandığı günün ertesinde, bir işaretle harekete geçmişler; toplumsal iradenin çözüm ve barış yönünde oluşmasını köreltmeye çalışmaktadırlar.
Bu sefer de çözüm fırsatını yitirmemek adına, iki toplum arasında, “biz barış içinde bir arada yaşayabiliriz” ve “bu memleketi birlikte yönetebiliriz” bilincini oluşturmak; siyaset ve diplomasiye bu yönde “pozitif ayar çekmek”; ve en başta “Güven Yaratıcı Önlemler’in” uygulanmaya geçirilmesini sağlamak üzere hareketlenme zamanıdır.

Cemal Mert

Bu yazı toplam 14268 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar