Kıbrıs Sorununun Çözümü Eğitime Bağlıdır
Yazının başlığı çok iddialı gelebilir. Ancak geçtiğimiz hafta yaşananlar bu durumun ispatı gibidir… Şüphesiz Kıbrıs Sorunu, siyasi bir sorundur ve siyasi yaklaşımlarla çözülecektir… Ancak ortaya çıkacak çözümü yaşatacak yegane unsur eğitimdir…
Çözüm; daha çok demokrasi, daha çok insan hakları, daha çok anlayış, daha çok empati, başkalarının fikrine daha çok tahammül etme demektir. Bütün bunlar da eğitimin işidir… Ayrıca; çözümün temelini oluşturan ortak vatandaşlık anlayışının tüm bireylere aktarılması olmazsa olmazdır. Bu da yeterli değil, bireylerin bu yurttaşlık bilincini içselleştirmesi gerekmektedir. Bu da eğitimin işidir…
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, çözümün yaşaması eğitime bağlıdır…
Bu noktadaki temek yaklaşım “barış eğitimi ve kültürünün” eğitim sistemlerine hakim kılınmasının sağlanmasıdır. İvedilikle tüm bireylerin; içsel, kişilerarası, gruplararası, ulusal ya da uluslararası düzeyde barışa yardımcı olan koşulları etkinleştirecek davranış değişiklikleri göstermeleri için gerekli olan bilgi, beceri, tutum ve değerlerin geliştirilmesi sürecini başlatılması gerekmektedir… Dahası etkin barışçıl çözüm anlayışının ve kültürünün oluşturulması; erken yaşlardan başlayıp yaşam boyu süren bir eğitim anlayışını gerektirmektedir. Bu nedenle, örgün ve yaygın eğitimde barış eğitiminin her düzeyde eğitimin ayrılmaz bir parçası olması toplumda barış kültürünün yaygınlaşması için zorunludur. Aksi durumda iki toplumu bir arada tutacak ortak vatandaşlık bilincine sahip olmamız mümkün olamayacaktır.
Hiç kuşku yok ki; bu anlamda Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’nde 2004 yılından itibaren başlatılan değişim, 2009’dan sonra ciddi anlamda erozyona uğratılsa da hâlâ Kıbrıs Rum Eğitim Sistemi’nden oldukça iyi durumdadır…
Yeterli olmamakla beraber, ders kitaplarımızda aşırı milliyetçi ve şoven unsurlara rastlamak pek olası değildir. Çok etkin olmasa da Yunanca ortaokullarımızda okutulan ikinci yabancı diller arasındadır. Gerek 2005’te yapılan IV. Milli Eğitim Şurası’nda gerekçe 2014’de yapılan V. Milli Eğitim Şurası’nda hem çok kültürlü bir eğitim anlayışının hakim kılınması hem de Yunanca dersinin daha etkin olarak düzenlenmesi yönünde kararlar bulunmaktadır.
Bütün bunlardan daha önemlisi öğretmenlerimizin tutumlarıdır… Kıbrıs Türk Eğitim sistemindeki öğretmenlerin barışçıl tutumu bu anlamdaki en büyük artı değerimizdir…
Ancak bunlar, daha çok yol almamız gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır. Bir yandan “barış eğitimi ve kültürünü” eğitim sistemlerimize nasıl entegre edebileceğimizin yollarını zorlamalı, bir yanda da iki toplumu eğitim üzerinden birbirine yakınlaştırmanın yollarını aramalıyız.
Artık adım atma zamanın geldiğini düşünenlerdenim, bu nedenle de şu üç öneriyi tartışmaya açmak istiyorum:
1. İki dilli (Türkçe/Yunanca/) bir okulun kurulması: Ara bölgede, Birleşmiş Milletler kontrolünde (veya uzlaşılacak başka bir yaklaşımla), iki toplumdan öğrenci kabul edebilecek üniversite öncesi bir okulun kurulması…
2. İki dilli (Türkçe/Yunanca) eğitim enstitüsünün kurulması: İki toplumun eğitim sistemlerini yakınlaştıracak, çözümü oluşturan anlayış, yaklaşım ve diğer tüm parametrelerinin tüm bireyler tarafından içselleştirilmesine yönelik bilimsel araştırmaları ve çalışmaları işe koşabilecek bir merkezin kurulması…
3. İki toplum arasında öğretmen değişim programlarının başlatılması: Her iki toplumun birbirini anlamaya, birbirlerinin duyarlılıklarını dikkate almaya ihtiyacı var. Bunu da en iyi o toplama ait öğretim kadrosundan öğrenebileceğimiz ya da en azından fark edebileceğimiz aşikardır. Bu anlamda öğretmen değişim programı anlamlı bir çözüm olabilir. Kim bilir, beki de Kuzey’deki Yunanca dersleri için Kıbrıs Rum Toplumu’ndan gelen öğretmenlerle, Güney’deki Türkçe derslerini de Kıbrıs Türk Toplumu’ndan giden öğretmenlerle yaparız…
Sonuç olarak kanımca yapılması gereken; çözüm müzakerelerine odaklanmanın yanında, her iki toplumun eğitim sistemlerine “barış eğitimi ve kültürünü” entegre etme sürecinin başlatılması olmalıdır. Masadaki liderler artık bunu ivedilikle tartışmalı, tüm yönlerini dikkate alan bir yaklaşımla “eğitim” müzakere sürecinin bir parçası yapmalıdır... Yoksa bütün emeklerin boşa gitmesi ile karşı karşıya kalabiliriz…
Aklınızda Bulunsun
(ekteki osym.jpg adlı resim dosyaları ile kullanılacak)
ÖSYM’den Mobil Uygulama
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ömer Demir, "ÖSYM Mobil" uygulaması ile adayların sınav sonuçlarına mobil cihazlardan kolaylıkla ulaşabileceklerini bildirdi.
ÖSYM Başkanlığı olarak dijital bir yeniliğe daha imza atarak, "ÖSYM Mobil" adlı uygulamayıAndroid Market ve App Store'da hazırladıklarını belirten Demir, yeni uygulamayla adayların sınav sonuçlarına mobil cihazlarından kolaylıkla ulaşabileceklerini ifade etti.
Ömer Demir, yeni uygulamaya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: "Mobil uygulamalar artık günümüzün önemli parçalarından biri haline geldi. Akıllı telefonların yoğun bir biçimde kullanılmasıyla, cep telefonu özellikle yeni nesil adaylar için vazgeçilmez bir aksesuar olmuştur. Neredeyse tüm genç adaylar telefonlarını, 24 saat açık tutuyor ve gittikleri hiçbir yerde yanlarından ayırmıyorlar. Bunu takiben, gençlerin mobil uygulamalara olan talepleri de giderek artmaktadır. Bu itibarla, adaylarımızın ilk aşamada sınavlarına cep telefonlarından kolaylıkla erişebilmelerine imkan sağlayabilme yönünde ÖSYM Mobil uygulamasını geliştirdik."
Biliyor muydunuz?
(ekteki odev.jpg adlı resim dosyaları ile kullanılacak)
Ev Ödevi Meselesi
Eğitim etkinliklerinin önemli parçalarından biri de ev ödevleridir. Literatürdeki birçok araştırmaya göre ortalama her üç aileden biri çocuklarının ödevi konusunda sorun yaşıyor.
2 bin kişiyle yürütülen araştırmaya göre ailelerin %55’i okul müfredatlarına ayak uydurabilmek için yılda 40 saatten fazla derse vakit ayırıyor. %36’sı ise ödev konusunda çocuklarına hiçbir şekilde yardımcı olamadıklarını, bunun utanç ve kaygıya yol açtığını belirtiyor. Ebeveynlerin %9’u ödev konusunda başka ailelerden yardım alırken, %12’lik bir kesim ise araştırmalarını sosyal medyada yapıyor.
Ödev konusunda birkaç öneri de benden:
• Çocuğunuzun ödevini asla siz yapmayınız, ödevi yapamasa bile öğretmenin o ödevi yapamadığını bilmesi de önemli bir olgudur.
• Çocuğunuzun ödevini baştan savma yapmasının nedenlerinden birisi çoğu zaman uygun bir ödev yapma ortamının olmamasıdır. Ona ödev yapabileceği uygun bir ortam kurunuz.
• Çocuğunuz ödev yaparken ona destek olunuz. Ancak bu destek ona yardımdan çok, uygun ortamı beraber yaşamanızdır. Yani o ödev yaparken siz TV izlemeyen, cep telefonunda oyun oynamayın, sosyal paylaşım sitelerine girmeyin. O ödev yaparken bütün bunları kapatın… Ödevi bitince bunları hep beraber yaparsınız.