1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kıbrıs tarihinde yolculuk…
Kıbrıs tarihinde yolculuk…

Kıbrıs tarihinde yolculuk…

Kıbrıs tarihinde yolculuk…

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Doç. Dr. Müge Şevketoğlu bir arkeolog ve akademisyen. Tanışmamız ve sohbetimizi bu sayfalara aktarmamızın nedeni İngiliz ressam, jeolog William Dreghorn için Art Rooms’da açılan müthiş sergi… 9 Eylül’e kadar devam edecek sergiden yola çıkarak gerçekleştirdiğimiz sohbette hem ünlü ressamı andık hem de Şevketoğlu’nun onunla paylaştığı hayatını araladık.

“BENİ 17 YAŞINA GELİNCE FARK ETTİ”

Sergiyi gezdikten sonra ilk iş William Dreghorn’u araştırıyorum. 26 yıl boyunca Kıbrıs’ta yaşayan sanatçı Ada’nın köylerini, sahillerini ve limanlarını resmeden, kendini Ada’da hep bir misafir olarak tanımlasa da bizlerden fazla Kıbrıslı olan birisi… Nedeniyse kültürümüzü ve geçmişimizi bize anlatan ardında bıraktığı pek çok eserde gizli… Şevketoğlu ilk tanışmalarını ve hayatında yarattığı etkilerini gözleri dolu dolu anlattı.  
“William’la ilk tanışmamız ben 14 yaşındayken onun Landscapes in North Cyprus (Kuzey Kıbrıs’ın Peyzajları) kitabını okumaya başlamamla oldu. Kitabı okudukça onun anlattığı mekânları gezmeye başladım ve bir gün inanılmaz bir şey oldu. Karşımda okuduğum kitabın yazarını buldum. Çizimlerinden onu tanıdım, hemen yakınlaşmaya çalıştım ancak bu mümkün olmadı. Beni dinlemedi. Onunla karşılaştıkça bu çabalarım devam etti. Onu adeta takip ediyor ve konuşmaya çalışıyordum. Beni ancak 17 yaşına gelince İngiltere’de arkeoloji eğitimi almaya başladığımı duyduktan sonra fark etti. Yıllarca yazışarak dostluğumuzu geliştirdik. Kıbrıs’a temelli dönmemle birlikte de ayrılmaz iki dost olduk. Aramızdan ayrıldığı 2001 yılına kadar her gün birlikte vakit geçirdik. Kıbrıs’ı, arkeolojiyi,  jeolojiyi ve doğayı konuştuk. Resimler yaptık. Anılar biriktirdik.” 

William’ın yeniden hatırlanması ve Kıbrıs Türk toplumunun gündemine taşınması ise tamamen tesadüfe dayanıyor. Olay Girne’de çalışan müze memuru Münnever Tantura’nın dosyalar arasında William’ın hiç yayınlanmayan bir kitap nüshasını bulmasıyla gerçekleşiyor.
“Yıllarca dosyalar arasında atıl kalan William tarafından kaleme alınan bu kitabın üzerine bir not iliştirilmişti.  Notta kitabın Eski Eserler Dairesi’ne yayınlanmak üzere hibe edildiği yazıyordu. Ancak yıllarca bunu kimse fark etmedi. Umursamadı. Yıllarca atıl duran bu eser Münevver sayesinde basılmış kitaba dönüştü. Kendisi yakın arkadaşımdır. Böyle bir kitabı fark etmesinin ardından William’la dostluğumuzu bildiği için hemen bana konudan bahsetti. Böylece çabalarımız sonucu ilk kez 2013 yılında müzeler haftasında William Dreghorn’un resimlerinden bir sergi Girne Kalesi’nde açıldı.  Sergiye ben de katkıda bulundum, onu anlatan yazı yazdım. Söz konusu kitabını da gözden geçirip güncelleyerek eş zamanlı olarak yayımladık. Bu kez, üç yıl aradan sonra, William Dreghorn’un Bellapais’le ilgili resimlerine ulaşmamızın ardından ‘Misafir’ ismini verdiğimiz bu sergiyi açtık. Kitabının üzerinde bu kez uzun uzun çalıştık.  Renkli olarak ve metinleri çizimleriyle süsleyerek yayımladık. Her adımda onun için daha güzel bir çalışma yaptık. William’ı yeniden sanatseverlerle buluşturduk.”

“POLİTİKADAN VE DİNDEN NEFRET EDERDİ”

Ressamı bu denli yakından tanıyan birisi olarak onun nasıl biri olduğunu ve Kıbrıs’a gelişinin hikâyesini merak ediyorum. Bir İngiliz akademisyenin yolu nasıl olur da Kıbrıs’a düşerdi.
“Yayımlanmamış yazılarından Ağustos 1968’de kaleme aldığı Kıbrıs, Limasol’daki İlk Günümden Dört Olay (Four Events on My First Day in Cyprus, Limassol August 1968) isimli notunda Kıbrıs’a 1968 yılında Girne sıradağlarının jeolojisi üzerine araştırma yapmak için geldiğini anlatıyor. İngiltere’de Bristol Üniversitesi’nden erken yaşta emekli olarak, hayatının kalanını Kıbrıs’ta geçirme kararı alıyor. Hem jeolojik araştırmalar için Ada’nın uygun olduğunu hem de dünyanın farklı ülkelerinde yaşamasına rağmen Ada’nın kuzeyinin bunlar arasındaki en iyi yer olduğunu söylerdi. Gerek iki dünya savaşı sırasında gerekse de 1974 yılında Kıbrıs’ta yaşadıkları ölümün etrafında kol gezmesine neden olmuştu. Zaten 1913 yılında doğduktan kısa süre sonra annesini kaybetmiş, ölümle erken yaşta tanışmıştı. Politikadan ve dinden nefret ederdi.  Herkese bir hobi edinmesini, vejetaryen beslenmesini, yoga veya yürüyüş yapmasını önerirdi. Aslında bir jeologdu ve herkesin anlayacağı yalın dille yazılan popüler kitaplarıyla tanınırdı. En önemli özelliği çok karmaşık olayları çok basite indirgeyerek herkesin anlayacağı dilde hem çizimleri hem de metinleriyle anlatmasıydı. Ne resimlerinden ne de kitaplarından kazanç elde etme derdi olmadı. Resim yapmayı çok sevdi ve bu resimleri hep başkalarıyla paylaştı. Zamanını boşa harcayan, lüzumsuz sorular soran insanlardan hoşlanmaz, görüşeceğimizde saat verir ama Kıbrıs saati ile gelme derdi. Her zaman vaktinde gitmemi takdir ederdi. Arkeolog olmam konusunda da esin kaynağım oldu. Paylaştığımız paha biçilmez bilgiler benimle olmaya devam ediyor. ‘Bir resim bin kelimeye bedeldir’ diyerek bu ünlü Çin atasözünü sıklıkla tekrarlardı. Sürekli git ve gör, gör ve öğren, iyisini, daha iyisini, en iyisini yap derdi. Sadece Akdeniz’in kendisine sunduklarından yararlanmak için burada yaşayan bir yabancı değil Ada’ya karşı duyduğu minnetin ve aidiyetin kanıtı sayılabilecek kitapları ve çizimleriyle yıllarca yurt dışında yaşayıp Ada’ya dönen bir Kıbrıslı gibi göründü.”

Tabii Müge Şevketoğlu anlattıkça William’ın sergilenmeyen daha nice eserinin bulunduğunu fark ediyorum ve gelecek yıl bir sergi daha açma hayali olduğunu öğreniyorum.
“Sanatla ilgili çalışmalarda süreklilik önemlidir. Bir şeyi yapma ve unutmak olmaz. Bu yıl biz açtığımız bu sergiyle 2013 yılında başlattığımız William Dreghorn sergisinin devamını getirdik. Önümüzdeki yıl da yine resimlerinden oluşan bir başka sergiyi ve kitabının devamını sanatseverlerle buluşturmayı planlıyoruz. Bu sergide gördükleriniz sadece Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nde bulunan eserleri. Daha pek çok eseri de özel koleksiyonlarda yer alıyor. Dünyanın farklı yerlerinde Ortadoğu olarak Mısır’da ve İran’da da çizdiği resimleri var. Ancak eserlerinde Kıbrıs ağırlıklı olarak bulunuyor. Ada’yla ilgili en çok resim yapan sanatçı olduğunu belirtmeliyim. Hayat tarzı resim yapmak üzerine kuruluydu. Her gün çalışırdı. Hava yağmurlu bile olsa mekânları hayalinde canlandırıp resmederdi.”

“YILLAR ÖNCE YAPTIĞI BU ÇİZİMLER GÜNÜMÜZE IŞIK TUTUYOR”

Sohbetimizde bugünü, arkeolog olarak şu anda devam eden çalışmalarını da konuşuyoruz. Müge Şevketoğlu beni Girne’de Bandabuliya’nın arka sokaklarında bulunan, çalıştığı mekâna götürüyor. Hayatının her anına William’ın sirayet ettiğini ve adeta ona yol gösterdiğini hissediyorum, etkileniyorum.
“Girne Belediyesi için kulelerle ilgili bir proje hazırlıyorum. Bulunduğumuz bu mekân önceden çöplüktü. Belediye ve eski eserlerle ortak bu çalışmaya başladık. Tam olarak ne aradığımızı bilmezken tesadüfen William’ın o yıllarda çizdiği Girne resimlerinin arasında bu kuleyi görüyorum. Böylece tam olarak kulenin neye benzediğini, ortaya ne çıkarmaya çalıştığımızı tespit ediyorum. Yıllar önce yaptığı bu çizimler günümüze ışık tutuyor. İki metre derinini kazarak kuleyi bugün ortaya çıkarmayı başardı. Kısa bir süre sonra tamamlanacak. Kulenin altındaki bu kemerlerden bizim haberimiz yoktu. O ise 1991 tarihinde bu çizimi yapmıştı.”

Bunun yanında Tatlısu’da uzun zaman önce başlayan ve aralıklı olarak devam eden kazının başkanlığını da yürüten Şevketoğlu, söz konusu kazının Ada’nın tarihini değiştirecek nitelikte önemli bulgulara sahip olduğunu sözlerine ekliyor.
“Ayrıca Tatlısu’da devam eden arkeolojik kazının başkanıyım. Bu yıl Eylül ayında kazı yeniden başlıyor. TC Yardım Heyeti’nden destek aldık. Orada Kıbrıs’ın en eski yerleşim yeri bulundu. Çok önemli bir kazı, tarihi 10.000 yıl önceye uzanıyor. MÖ 8000’lerden bahsediyorum. Kıbrıs’ın ilk yerleşik hayata geçen Anadolu bağlantılı insanları… Bu konuda yayınlarımız var. Uluslararası literatürde yeri büyüktür. Bunun yanında öğrencilerin kendi fedakârlıkları ile başlattıkları ilk Kıbrıslı Türk kazısı olarak önemli bir yeri var. Bu yıldan sonra sürekli ve kesintisiz olarak çalışmalara devam etmeyi ümit ediyorum. Tatlısu Belediyesi ile düşündüğümüz bir arkeoloji parkı projemiz de var. Kazıda bulduğumuz yedi evin rekonstrüksiyonunu yapıp bire bir boyutlarda bir neolitik köy yaratmayı hedefliyoruz.”

Bu haber toplam 2680 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 277. Sayısı

Adres Kıbrıs 277. Sayısı