1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3.  ‘Kıbrıs Türk Devleti’ Söylemlerine Dair…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

 ‘Kıbrıs Türk Devleti’ Söylemlerine Dair…

A+A-

KKTC’nin adının değişmesi yeniden ve Türkiye’nin hakim siyaseti tarafından gündem yapıldı… Ardından da “Sonsuz kadar KKTC - KKTC Forever” diyen, yazıp çizen, giriş kapılarına tabela asan Kuzey Kıbrıs sağ siyaseti kuyruğa girip bunu kabullendi… KKTC’nin adını değişmesinin bile kendi iradelerinden kaynaklanmamasını umursamayan KKTC sağ siyasetinin KKTC’yi benimsemişliği de bu kadarmış…

Denilebilir ki, isim değişikliği Kıbrıslı Türkleri daha ileriye taşıyacak… Bu mümkün… Annan Planı’nda öngörülen federal yapıyı oluşturucu devletler olarak, Kıbrıs Türk Devleti ve Kıbrıs Rum Devleti gerçekleştirecekti… Kıbrıslı Türklerin İslam İşbirliği Teşkilatı’na gözlemci üyeliği de “Annan Planı’nda öngörüldüğü statü ile Kıbrıs Türk Devleti” olarak gerçekleşmişti. KKTC’nin Türk Devletleri Topluluğuna gözlemci üyeliğindeki sıkıntılar henüz tamamen aşılmamıştır; İslam İşbirliği Teşkilatı’nda kullanılan isim sıkıntıları aşabilir. Dolayısıyla böyle bir adım atmak hesapları da yapılıyor olabilir; geleceğin BM Ölçütlerinde çözümüne ön hazırlık, kulaklara kar suyu kaçırmak gibi…

Ancak, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa süre önce Kıbrıs sorunu çözümü bağlamında “Annan Planı döneminde olduğu gibi elimizi taşın altına koyarız” dedi ya, uluslararası toplum da bunu not ederek şimdilerde bazı çalışmaları, örneğin görüşme sürecini kurgulayabilecek çalışmalar yapmak mandası ile kısa süreli bir özel temsilci atamayı da gündeminde tutuyor ya, Ankara hükümeti tüm komşuları ile ve özellikle de Yunanistan ile sorunlarını barışçıl yöntemlerle çözümleme iradesini koydu ya, insanın aklına “Acaba bu KKTC’nin adını Kıbrıs Türk Devleti diye değişmenin gerekçesi bunlara mı dayanıyor?” gibi bir soru geliyor… Zayıf bir olasılık ama kesinlikle de olmaz demek olası değil… TC CB Erdoğan, Süleyman Demirel’in “Siyasette dün dündür, bugün bugündür” sözünü anımsamamıza yardımcı olacak kadar çok pragmatik bir liderdir.  

Konunun aslı ise, büyük olasılıkla Türkiye’deki yerel seçimler öncesi Kıbrıs konusu üzerinden Türkiye seçmeninde milliyetçi-şoven duyguları ateşlemektir. Bu sıralarda Türkiye’nin Kuzey Suriye’de, kendi güvenliğini tehdit eden unsurlara karşı gerçekleştirdiği hava operasyonu da milliyetçi-şoven duyguları körükler ama bunlar kısa süreli olaylardır; Kıbrıs gibi yarım yüzyıllık tarihe sahip bir olgu değildir, TC yurttaşlarının yaşamı boyunca milli heyecan duyduğu konular da değildir… MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Kıbrıs Türk Devleti” vurgusunu yapmaya öncülük etmesi de amacın kendini izah etmektedir.

Peki, ne olacak?! İki olasılık var… Türkiye’nin yerel seçimlerine kadar bu konu sakız gibi çiğnenecek. Sonrasında da Kıbrıs’ta BM Ölçütlerinde çözüm sürecinin başlangıç vuruşu yapılınca ağız değişecek ve çözüm ile birlikte Kıbrıs Türk Devleti, Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin oluşturucu bir parçası olarak zuhur edince “Biz dememiş miydik, işte kurduk” denilecektir. İkinci olasılık ise daha kahırlı bir süreç olacaktır: Şimdiki KKTC anayasasını değiştirip AKP hükümetinin KKTC anayasasında karşı çıktığı, kendini engelliyor diye gördüğü maddeler değiştirilip ‘Hoşnut’ olacağı bir anayasayı Kıbrıslı Türklere dayatmak olacaktır.

Neler değişecek? Birincisi, Parlamenter sistemden “Türk usulü başkanlık sistemi”ne geçilecek. Türkiye’deki ‘Tek adam’ yönetimi Kıbrıs Türk Devleti’nde de olacak; o tek adam da, partikte, Türkiye’deki ‘Tek adam’ın kuklası olacak… İkincisi olarak da Kıbrıslı Türklerin hukuk sistemi değiştirilecek, Türkiye’nin sistemi uygulanacak; bir de adalet bakanı atadılar mı, mahkemeler ‘Tek adam’ın emir eri olacak… Üçüncüsü? Tahmin edebileceğiniz gibi, din ağırlıklı eğitime ağırlık ve ön verilecek… Şimdilerde, zorlamalar ve biatçı sağ siyaset marifetiyle ilahiyat okulları, din kursları yapılıyor ya, Kıbrıs Türk Devleti’nde bunları yapmak için zemin gülbeşeker olacak… Dördüncüsü, sendikaların çalışma, etki ve yetki alanları daraltılacak… Beşincisi fikir ve söz söyleme özgürlüğü, basın özgürlüğü anayasa değişiklikleri ile çok kısıtlanacak… Altıncısı, Kıbrıs Türk Devleti yurttaşlığı Kuzey Kıbrıs’a adım atan her TC yurttaşına verilebilecek kadar kolaylaştırılacak. Yedincisi, Türkiye’de iş ve meslek icra eden herkesin Kıbrıs Türk Devleti’nde de hiçbir kayıt-kuyuda ihtiyaç olmadan iş ve mesleğini özgürce icra edebilmesine izin verilecek… Büyükelçiyi unutmayalım; sekizincisi de TC Büyükelçisi’nin valilik konumundaki statüsü anayasaya kaydedilecek… Dahaları da var elbette, bizim düşünemediğimiz tinyozluklarla ilgili değişiklikler de var elbette; bu köşe hepsini yazmaya yetmez… Zaten kestirmeden gidip, Türkiye’de ne varsa, Kıbrıs Türk Devleti’nde de olacak dersek, nerelere evrileceğimiz belli olur.
Ne Yapılmalı?! Niyetin iyi olmadığına dair şüpheyi güçlü tutmalı ve girişimi sorgulamalıyız. Bu değişiklik Annan Planı’ı ima eder mi etmez mi, fikir babalarından öğrenmeli… Etmiyorsa, isim değişikliğinin gerisindeki düşüncenin anayasa değişikliği olduğu kesin demektir. O zaman değişikliğe karşı çıkılmalı; değişecekse başka seçenekler de gündeme getirilmeli. Örneğin Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni yenilemeyi konuşmalı; o var iken dünyaya daha entegre idik… KKTC ismi değişecekse, anayasası ve dahi kurumları da değişecekse, başka bir isim, başka anayasa, başka kurumlar da seçenek olarak gündeme gelmeli, sol muhalefet gündemi bununla değiştirmeli… Yani, ne olur, Demokratik Kıbrıs Türk Halk Cumhuriyeti desek; anayasasını da kurumlarını da demokratik bir halk cumhuriyeti bağlamında gündeme getirsek ve Kıbrıslı Türklere bunu tartıştırsak?!

Kıbrıs Türk Devleti?! Gündeme getirenlerin muradından şüphe duymamak elde değil; onlara şüpheler yaratacak ve onları rahatsız edecek başka öneriler yapmak ise eldedir… Yani Mao Tse-Tung dediğinde “Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın”… Bakalım “Kıbrıs Türk Devleti” gündemi ne olur?!   

Bu yazı toplam 1389 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar