“Kıbrıs Türk Devleti”nin Dışişleri Bakanı
Başbakan Yardımcı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, New York’taki toplantılara “Kıbrıs Türk Devleti’nin Dışişleri Bakanı” olarak katıldığını açıkladı.
Başbakan Yardımcı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, New York’taki toplantılara “Kıbrıs Türk Devleti’nin Dışişleri Bakanı” olarak katıldığını açıkladı.
Özersay ayrıca “Türkiye’den talimat almadıklarını ve bu tür bir ilişkiyi de hiçbir zaman doğru bulmadıklarını” iddia etti.
HP’den yapılan açıklamaya göre Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, katıldığı bir programda New York’taki temaslarını değerlendirdi, gündeme ilişkin soruları yanıtladı..
Özersay, New York’ta gerek BM’de Genel Sekreter yardımcılarıyla görüşerek gerekse diğer bazı uluslararası örgüt yetkilileriyle çok sayıda temas yaparak Kıbrıs Türkü’nün sesini farklı platformlarda duyurmaya çalıştıklarını, Bakanlık olarak görevlerini en etkili şekilde yerine getirmek için uluslararası temaslarını daha da artıracaklarını vurguladı.
Özersay, BM ile Kıbrıs’ta pek çok konuda ilişki kuran ve iki taraf arasındaki çeşitli sorunları çözüme kavuşturma yetkisine sahip olan Bakanlığın Dışişleri Bakanlığı olduğunu hatırlatarak şöyle devam etti:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti iki tane uluslararası örgüte gözlemci üyedir. Bunlardan birincisi Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, diğeri ise İslam İşbirliği Teşkilatı’dır. Bu iki uluslararası örgütün merkezi New York değildir ama bu uluslararası örgütler senede bir defa Dışişleri Bakanları toplantısını New York’ta yapar.
Genel Kurul nedeniyle Birleşmiş Milletler’in bütün üyeleri oraya geldiği için o örgütlerin de toplantıları da aynı yerde yapılır. Sözünü ettiğim toplantılara davet edildim ve Kıbrıs Türk Devleti’nin Dışişleri Bakanı olarak bu toplantılara katılmak üzere New York’a gittim.
KKTC tanınmasa bile KKTC Dışişleri Bakanlığı esasında Birleşmiş Milletler’le ilişkiyi yürüten devlet kurumudur. BM’yle ara bölgeyi, ara bölgedeki sınır uyuşmazlıklarını, BM Barış Gücü’nün KKTC’deki bazı faaliyetlerini ve iki taraf arasında BM Barış Gücü aracılığıyla yürütülen ilişki gibi konularda esas sorumlu Bakanlık ve kurumdur. Dışişleri Bakanlığı. Bu konuları ele almak için yapılmış bir ziyarettir. Sözünü ettiğim Ekonomik İşbirliği Örgütü, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası örgütlere üye olan ülkelerle ikili bazı görüşmeler yaptım. O örgütlerin yılda bir kez yapılan toplantısında devletimizi temsilen konuşma yaptım”.
Özersay, devamla “Bunun yanında Birleşmiş Milletler ile BM Barış Gücü bağlamında ne yapacağımızı konuştuk. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin siyasi işlerden ve Barış Gücü operasyonlarından sorumlu iki yardımcısıyla bir araya geldim. BM binasındaki kendi ofislerinde yapılmış resmi görüşmelerdir bunlar. Siyasi işlerden sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı’yla Kıbrıs meselesini de konuştuk. Kıbrıs Türk tarafının duyduğu rahatsızlığı da kendisiyle paylaştık. Rum tarafının çözüm konusundaki isteksiz tavrının neden kaynaklandığına, ne yapılması gerektiğine, uluslararası toplumun sorumluluğunun ne olduğuna ilişkin görüşlerimizi de paylaştık. Bu ve buna benzer temasları yapma imkanı veren çok yararlı bir ziyaretti” dedi.
“Görüşmeler patinaja döndü”
Kıbrıs meselesinde gelinen noktayı da değerlendiren Dışişleri Bakanı, tarafların çözüme dair iradesinin aynı yönde olmadığını savundu. Üçlü ya da beşli görüşmelerin yapılabileceğini ama görüşmelerin bir bandın üzerinde yapılan patinaja döndüğünü söyleyen Özersay; artık bu gerçekle yüzleşmek gerektiğini ifade etti.
Özersay, “Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözümün olmasını gerçekten samimiyetle istiyorum. Tarafların oturup anlaşmasını, bu işin anlaşmazlık noktasında kalmamasını istiyorum. Bunun için oturup müzakere etmeye, diyalog kurmaya ihtiyaç vardır. Eğer bir şey çıkmayacağını bilerek görüşmeye devam edelim dersek statükoya hizmet ederiz. İçinde bulunduğumuz durum sorgulanmamaya başlar, herkes bu durumu kanıksar” dedi.
“HP olarak hep tutarlı olduk”
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, Halkın Partisi’ne yönelik eleştirileri de yanıtladı.
“Beylik laflarla insanlara karalama yapmak hiç adil değildir. Birini severken de eleştirirken de ölçülü olmak gerekir” ifadesini kullanan Özersay, “Halkın Partisi bir önceki hükümette de görevdeydi, bu hükümette de görevde. Hangi yolsuzluğunu, hangi hukuksuzluğunu gördünüz?” diye sordu.
Özersay şöyle devam etti:
“Devletin kaynaklarını israf etme yönünde bir tavır mı gördünüz yoksa verilen sözlerin tutulması yönünde bir çaba mı gördünüz? Ülkeye giriş-çıkışlarla ilgili İçişleri Bakanlığı’nın bir çabasını görmediniz mi? Ulaştırma Bakanlığı’nın o yanlış yapılan kamulaştırmalarla ilgili çabasını görmediniz mi? Dokunulmazlığın kaldırılması ve diğer yolsuzlukların üzerine gitme konusunda bir uğraşımızı görmediniz mi? Seçimden önce Ulusal Birlik Partisi’nin bu yönetimi devam ettiği noktada koalisyon kurmayacağımızı söyledik, kurmadık da. Yönetim değişikliği sonrasında oturduk konuştuk ve vatandaşla paylaştık. Kendi içimizde tutarlı olduğumuzu düşünüyorum. Alnımız da açıktır” dedi.
“Türkiye’den talimat almıyoruz”
Özersay “Türkiye’den talimat mı alıyorsunuz? “ sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Türkiye hükümeti, seçilmiş seçimle iktidara gelmiş bir idaredir, muhatabımızdır, Türkiye de stratejik ortağımız en önemli müttefikimizdir. Ancak bu Türkiye’den talimat almamızı gerektirmez ve talimat da almıyoruz, zaten o tür bir ilişkiyi de hiçbir zaman doğru bulmadık. Türkiye Cumhuriyeti’yle zaman zaman bazı sorunlarımız tabii ki olabiliyor, bu normaldir. Oradaki siyasi iktidarla muhatap olmamız, iyi ilişki içerisinde olmamız için dünya görüşlerimizin bire bir örtüşmesine gerek yoktur. Dünyada 200’e yakın devlet var. New York’ta hepsi bir aradaydı. İran’ın, Çin’in, Fransa’nın, Amerika’nın görüşleri örtüşüyor mu ki masaya oturuyorlar, anlaşma yapıp uluslararası toplantılara birlikte katılıyorlar, müttefik ilişkisi kuruyorlar? Bazı konularda birlikte hareket ediyorlar ama siyasi veya dünya görüşleri aynı mı? Türkiye Cumhuriyeti bize destek olan tek devlettir. Birlikte çalışmamız, birlikte hareket etmemiz siyasi görüşlerimizin bire bir aynı olduğu anlamına gelmez. Ancak kimse Anadolu insanıyla olan tarihsel bağlarımızı ve her konuda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanımızda duruyor olduğu gerçeğini inkar edemez, etmemelidir. Bunu bir talimat ilişkisi gibi okumak doğru değildir, bize yani Kıbrıs Türk Halkının seçilmiş temsilcilerine de haksızlık olur”