1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Kıbrıs Türk toplumunun son 85 bin dakikası!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Kıbrıs Türk toplumunun son 85 bin dakikası!

A+A-

Anketlere bayılırım…

Siyasette, ticarette kamuoyunun “yoklanması”nın demokrasi ve kapitalizm adına çok önemli olduğu inancındayım…

 

-*-*-

 

Kapitalizm ve ticareti geçelim…

Siyasete bakalım…

 

-*-*-

 

Çok güvenilir bir kamuoyu yoklama şirketi geçtiğimiz günlerde bir siyasi partimiz için anket hazırladı…

Şu kadar kişi, bu yaş grubu, şöyle cinsiyet falan anlatmanın ve uzatmanın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum…

 

-*-*-

 

Ama sonuçları gördüm, yarın sabah erken seçim olsa, CTP tek başına iktidar olur…

Ve yarın sabah cumhurbaşkanlığı seçimi olsa, CTP Lideri Tufan Erhürman da aday olarak bu seçime girse, ilk turdan kazanır!

 

-*-*-

 

Toplum, en çok hangi siyasi lidere veya hangi makam sahibine güveniyor?

İlk sırada açık ara Ana Muhalefetteki partinin genel başkanı Erhürman var…

İkinci sırada yine üçüncüye göre bayağı önde HP Lideri Kudret Özersay var…

Makam sahipleri arasında örneğin “Cumhurbaşkanı”, Erhürman ve Özersay’ın çok gerisinde…

Dördüncü sırada “Başbakan” ve beşinci sırada “Meclis Başkanı…”

 

-*-*-

 

Ankete, kamuoyu yoklamasına gerek yok…

Cumhurbaşkanı, çok ciddi itibar kaybetmiştir…

UBP’nin 47’nci kuruluş yıldönümü gecesine katılan herkesin, orada yaşananlar, “alkış seviyesi” gibi kriterlere göre değerlendirmesi de budur…

 

-*-*-

 

Örneğin Ünal Üstel o akşam, Tatar’a göre çok daha yüksek alkış almıştır…

Hatta Tatar’ın konuşması neredeyse kimsenin dinlemediği ve alkışlamadığı bir çığlık atma gösterisini geçmemiştir.

Artık UBP’liler dahil, tüm ülke, neredeyse “Recep İvedik” ya da “Zübük” karakterleri seviyesinde garip garip konuşmalar yapıp herkesi güldüren bir cumhurbaşkanı değil; her platformda “seviyeli” bir lideri arar haldedir… Bu adam bu işi başaramamıştır…

 

-*-*-

 

Gerek anket sonuçları, gerek sokaktaki herkesin ortak görüşü, hem cumhurbaşkanının hem de hükümetin çok ciddi anlamda destek kaybettiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Hal böyle iken yapılması gereken; İngiltere’de yapılandır!

“Biz bu işi yapamıyoruz” deyip, bırakmak!

 

-*-*-

 

Efendim “erken seçim” çözüm müdür?

Tabii ki “mutlak çözüm” değildir ancak demokrasinin gereğinin yerine getirilmesi adına, kaçınılmazdır…

 

-*-*-

 

Haaaa “sistem” değişikliği tartışılmalı mıdır?

Mevcut parlamenter sistemimizin, örneğin Güney Kıbrıs’taki başkanlık sistemine göre “çalışmaz” halde olduğu apaçıktır…

“Biz de Güney Kıbrıs gibi bir sisteme geçebiliriz” görüşüne katılırım.

Ama Türkiye’deki “başkanlık” veya adı her neyse, o sistem, demokrasi adına sıkıntılıdır…

 

-*-*-

 

Şu anda, Türkiye’den görevlendirilmiş birkaç memurun kontrol ettiği, kelimenin tam anlamıyla “seviyesiz” bir “liderliğimiz” ve “hükümetimiz” söz konusudur.

Demokrasi adına, dillerinden düşürmedikleri “eşit – egemen devlet iddiası” adına bu seviyesizliğin ortadan kaldırılması da çok önemlidir…

 

-*-*-

 

Efendim “hükümetimiz çalışıyor ve başarılıdır” diyen yok mu?

Sadece kendileri!

800 metrelik bir yolun asfaltlanacağı gerekçesiyle neredeyse 8 milyon TL’lik propaganda yapmak mıdır başarı?

 

-*-*-

 

Vatandaş yaptıkları bir kişinin Resmi Gazete’de yayınladıkları doğum yılını “yanlış yazdık” demek midir başarı?

 

-*-*-

 

Yoksa, yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları; tuzun dahi kokmasına sebep oldukları akaryakıt alımı mı başarı?

 

-*-*-

 

İnsan ticaretine dönüşen Afrikalı öğrenci geçişleri için KKTC’nin kullanılması mı başarı?

-*-*-

 

Ercan’ı uluslararası uçuşlara açmak için çaba harcadınız mı?

Hayır!

Güney’den Kuzey’e daha çok ve daha hızlı geçiş için daha çok geçiş noktası adına uğraş var mı?

Hayır!

 

-*-*-

 

Peki ne var?

Son zamanların en belirgin dört konusundan bahsederek bitireyim;

1 – Külliye inşaatına başlandığı izlenimi yaratıldı… Ama bu külliye yapılmayacak, temeli atılıp, Güzelyurt Hastanesi seviyesine bile gelmeden duracak çünkü bunu yapacak para yok… Temel atma töreni, Tayyip Erdoğan’ın kendi seçimlerinde kullanacağı bir malzeme olacak… Tıpkı “Maraş’ı açtık” yalanı gibi…

2 – KKTC’de Din İşleri Dairesi’ne ilk kez doğrudan bir Türkiyeli hoca atanmıştır (10 dakikada vatandaş yapılarak) ve bütçesi, bugüne kadar görülmemiş bir şekilde yükseltilmiştir…

3 – Türkiye’den İçkale adlı bir şirkete, son derece yüksek fiyatlarla Kıb – Tek’e akaryakıt satması için oyun oynanmıştır ve hala aynı oyun devam etmektedir.

4 – Halil Falyalı cinayeti! Son birkaç gün içerisinde yayınlanan haberler, yapılan açıklamalar, Halil Falyalı’nın kim ya da kimler tarafından öldürülmüş olabileceğinin bence şifresidir ve çözmek zor değildir.

 

-*-*-

 

Yaşasın egemen eşit KKTC ve bu yüce devletin yüce makamları!

Çok yaşasınlar tabii ki!

İyi pazarlar dilerim tümüne!

 

-*-*-

 

Erken seçim olur ve bu saydığım zavallılar giderse ne olur?

En azından külliye maskaralığı, din işlerinin şeriatçı girişimleri, Kıb – Tek’in ve haliyle tüm toplumun soyulması durur…

 

-*-*-

 

Erken seçim, yeni bir sistem ve federal çözüm mü?

İşte Kıbrıs Türk toplumu o zaman ileriye döner ve uçarak yükselir…

 

-*-*-

 

Çözümsüz bir Kıbrıs sorunu, her geçen dakika, bir Kıbrıslı Türk’ün yitirilmesidir…

En fazla 85 bin dakikamız kalmıştır!

Bilmem anlatabildim mi?

serhat-icnrli.jpg

Ülkemizde barış ve kardeşlik; emekçi halkın hakları; Kıbrıs’ın ve Kıbrıslıların bölünmemesi için neredeyse sadece bir avuç Kıbrıslı Türk yoldaşı ile birlikte mücadele etti…  “Barışa, kardeşliğe, emekçilere ve Kıbrıslılara düşman” zihniyet tarafından katledildi… Derviş Ali Kavazoğlu, ne Türkiye’nin düşmanıydı, ne de Yunanistan’ın… Ama Kıbrıs’ın anavatan denilen ülkelerin ya da NATO’nun çıkarının fink atacağı bir ada olmadığına inanıyordu… “Kıbrıs, Kıbrıs halkına aittir” demişti… Tıpkı Türkiye’nin, Türkiye halkına; Yunanistan’ın da Yunanistan halkına ait olduğu gibi… Kavazoğlu’nu iyi bilmek, unutmamak çok önemlidir…

Bu yazı toplam 2700 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar