1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Kıbrıs ve Türkiye
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Kıbrıs ve Türkiye

A+A-


Mont Pelerin süreci bugün başladı. Son olarak 17 aylık sürecin ardından sonuca gitmek için önemli bir basamak olan Mont Pelerin’den olumlu sonuç beklemek en doğal hakkımız…

Geçtiğimiz gün iki lider de İsviçre öncesi ayrı ayrı açıklama yaptılar, toplumlarını bilgilendirdiler. Şimdiye kadar anlaştıkları konuları ortaya koydular, anlaşamadıkları konuları da anlattılar. İsviçre’de diğer başlıkları yeniden görüşmelerinin yanında toprak için kriterleri de görüşecekler. Kriterlerde uzlaşılması halinde çoklu konferansın tarihi belirlenecek ve harita ortaya konacak.

Rum tarafından toprak ve harita konusunda farklı bir beklenti olsa da Mont Pelerin görüşmeleri bu konuya da açıklık getirecek gibi görünüyor.

Türkiye’deki olumsuz gelişmeler, 15 Temmuz’daki darbe girişimi de bahane edilerek başını alıp giderken ‘bu durum Kıbrıs müzakerelerini nasıl etkiler, Türkiye’nin son günlerdeki ‘yayılmacılık’ politikası Kıbrıs’ta bir çözüme izin verir mi yoksa en basit deyimiyle Kıbrıs’ın tümünü fethetmek ister mi’ gibi kafa karışıklığına yol açarken Mont Pelerin’e umutla bakılan görüşleri de olumsuz etkiler oldu.

Ben bu konuda olumlu düşünme gayreti içindeyim; Sözünü ettiğimiz ve her gün izlediğimiz Türkiye’deki gelişmeleri belki biraz unutturmak, tepkileri sindirmek için Türkiye, Kıbrıs görüşmelerinde olumlu tavır takınabilir, sonuca katkı yapabilir… Tabii bu görüş, olumsuz gelişmelere, demokrasinin yok edilmesine, insan haklarının ayaklar altına alınmasına göz kapamak, Kıbrıs uğruna bu gelişmelere tepkisiz kalmak, bencilce bir düşünce gibi görülse de Kıbrıs görüşmelerinin sonuçsuz kalması Türkiye’deki gelişmeleri olumluya çevirmeyecek, aksine olumsuz gidişatı daha da sertleştirecektir.

Henüz bu konuda yani Türkiye konusunda bize de bir engel konulmadan, baskılar gündeme gelmeden, gözaltılar, tutuklamalar olmadan yazıyoruz, çiziyoruz, söylüyor, tartışıyoruz. Bizim buradan yapabildiğimiz bu kadar… Oradaki iradeyi değiştirmeye, olan biteni farklılaştırmaya, ‘dur’ demeye ne hakkımız ne de gücümüz var. Türkiye’nin demokrasi güçlerinin, sivil toplum örgütlerinin (muhalefetten söz etmiyorum bile) çağdaş, ilerici, demokratik Türkiye için daha örgütlü ve tabii ki olan bitenden sonra müthiş bir cesarete ihtiyaçları var. Bir ‘Gezi ruhuna’ yeniden öyle bir ihtiyaç var ki…

Bakın işte Kıbrıs sorununu, Mont Pelerin’den umutları yazarken yazı hemen Türkiye’ye kaydı. Bizi yakından bu kadar etkileyen bir sürece tepkisiz kalmak mümkün değil ancak elimizden gelen de ancak düşüncemizi ortaya koymak… Dediğim gibi bu hak, henüz bizim de elimizden alınmadan…

İşte bunun için de Kıbrıs’ta bir çözüm ve barış çok ihtiyacımız… Türkiye için de bu çok büyük bir ihtiyaç.

Kıbrıs’ın bütünüyle AB ülkesi olacağı bir durum, 55-60 senelik bir sorunun bittiği gerçeği, yanı başındaki ülkeleri de mutlaka etkileyecektir. Kıbrıs’ın barışmaya yol aldığı bir süreç, başta Türkiye halkları olmak üzere aynı coğrafyadaki diğer insanlar için de daha iyi, daha güzel, daha demokrasi ve tabii ki barış yolunda mücadele vermeye yeni bir gerekçe doğuracaktır.    

--------------------------------------------------

‘Emir demiri keser’

Öyle korkunç bir süreç yaşanıyor ki Türkiye’de… Demokrasi ayaklar altında… AKP Hükümeti demiyorum, Saray’da oturan, ille de resmi ‘Başkanlık’ isteyen Erdoğan, en küçük idari işlere bile hükmederken, Misak-ı Milli sınırlarını yeniden çizip bir Osmanlı Padişahı edalarında sınırlarını genişletme heveslerini kurarken, içeride ayağına bağ olabilecek kişi ve kurumları da etkisiz hale getirmeye ağırlık verdi. Hükümet emrinde, yargı emrinde, meclis de çoğunlukla emrinde adımlarını atarken Erdoğan dünyanın tepkilerini de göze alarak veya umursamayarak seçilmişleri de bir bir tutuklatıyor. Beğenmediği seçimi iptal ettirerek HDP’ye bir darbe vuran Tayyip Erdoğan, bununla kalmadı, belediye başkanlarını da, HDP milletvekillerini de tutuklatmaya kadar gitti. Gözaltına almanın sebepleri olarak savcının çağrılarına uymayıp ifade vermeye gitmemeleri gösterilmeye çalışılırken evlerine zorla girilip daha sonra tutuklanan eş başkanlar ve milletvekilleri için “silahlı terör örgütüne üye olma, suç işlemeye tahrik ve terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması getiriliyor. Oysa ki söz konusu şahıslar susma haklarını kullandılar. Yani konuşmadılar. Konuşmadılarsa bu suçların kabulü, ispatı ortada yokken nasıl tutuklanırlar! Ama olsun, bir kişi öyle istemiştir, son olarak “Ey Almanya” da demiştir, ‘o ne isterse o olur’. Emir demiri keser! sonuçta… Kara bulutlar dolaşıyor yanı başımızda… Gidişat hiç iyi değil.

--------------------------------------
YORUM

Kahve falı

Yandaki resimde kara bulutları koyduk… Bir de kara bulutların kahve falına bakalım; Kahve içtikten sonra eğer fal baktırırsanız ve eğer falınızda kara bulutlar çıkmışsa o bulutların koyuluğuna, açıklığına bir bakın… Eğer bulutlar çok koyu değilse, sıkıntı geçicidir ama falınızda gördüğünüz bulutlar koyu bir renkteyse sıkıntınız biraz uzayacak ve belki de güçlü bir fırtınanın habercisi olacaktır. Ben kahve falı yorumunu umut verici bitireyim de umalım ki yanda gördüğümüz bulutlar fırtınaya dönüşmez!

---------------------------------------
TEMENNİ

Umut-Korku

Bu haftanın gündemi tabii ki Mont Pelerin ve Türkiye’deki gelişmeler olacak… Onun için bu günkü sayfamızdaki bütün bölümler de bu iki konuya ayrıldı. Başka bir şey yazmak istemedim. Bir tarafta umut, diğer yanda karamsarlık ve korku… Umalım ki hem İsviçre’den sevinç verici haberlerle haftayı bitiririz hem de Türkiye’de akl-ı selim üstün gelir de yapılanın farkına varılır, korkuyu dizginleyecek, gerilimi azaltacak adımlar atılır… Bu konuda çok umudum olmasa da yine yazmak istiyorum; Kıbrıs’ta bir başarı, yakın coğrafyayı da etkiler.

-------------------------------------

Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.
Aristotoles

Bu yazı toplam 1898 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar