Kıbrıs’ın 12 Eylül’ü
Türkiye’yi her bakımdan onlarca yıl geriye götüren, milyonlarca insanın kaderini değiştiren faşist 12 Eylül darbesinin hesabı henüz görülmedi.
33 yıl önce böyle bir sabah yönetime el koyan Orgeneral Kenan Evren öncülüğündeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ve darbede rol oynayanların döktüğü kanın, kararttığı hayatın haddi hesabı yoktur.
Bununla birlikte, 12 Eylül sonrası için yapılan bu değerlendirme yetersizdir. Zira 12 Eylül darbesine giden yolun nasıl döşendiğine bakmadan kanlı darbenin sonuçlarını net olarak anlamanın ve hesaplaşmayı bitirmenin imkanı yoktur.
Darbeden sonra idam edilen, sürgüne gitmek zorunda kalan, hapislerde çürüyen insanlar kadar, darbe öncesinde suikastlere, saldırılara kurban gidenler ile ülkeyi terk etmek durumunda kalanlar da Türkiye’de 12 Eylül’ün kurbanlarıdır.
Ve bunlar arasında Kıbrıslı Türkler de vardır!
**
Faşist darbeye doğru evrilen Türkiye’de 12 Eylül öncesi altı Kıbrıslı Türk öğrenci öldürüldü, çok sayıda genç hapis yattı, işkenceden geçti, yüzlercesi okulunu terk etti. O nesilden binlerce kişi sırf “Türkiye’de çocuklarının başına bir şey gelmesin” diye, okumaya gönderilmedi.
1974’teki savaş ve göç travmalarını yaşayan Kıbrıslı Türklerin peşi sıra yaşadığı travmalar hakkında “Uçakla Gelen 6 Tabut” ve “İşkenceci Polisi Sesinden Tanırım” kitaplarında birçok detay vardır.
O dönemin kimi mağdurları ve birçok tanığı hayattadır ve çok daha fazlası hafızalarda saklıdır.
Türkiye’de gerçekleşen 12 Eylül darbesinin faturasını Kıbrıslı Türkler de ödedi.
**
Kenan Evren Cuntası’nın Kıbrıslı Türkler bakımından en büyük kaybı yitirilen canlar ve kaybolan geleceklerdir, ama dahası da vardır.
Darbe ile oluşan askeri rejim, zaten Özel Harp Dairesi’nin çok güçlü olduğu Kıbrıs’ta etkinliğini daha da artırdı.
Siyasal yaşama, seçimlere, partilerin iç işlerine müdahaleler arttı.
Dönemin en önemli gelişmesi ise 1983’te yaşandı. Bir gece ansızın dünyayla telefon bağlantısı kesilen Kuzey Kıbrıs’ta 15 Kasım sabahı ‘yeni devlet’ ilan edildi.
Bir yönüyle KTFD Anayasası’nda iki dönemle kısıtlanmış Devlet Başkanı seçilme imkanı sınırsız hale getirilip Başkan Rauf Denktaş’ın siyaseten önü açıldı, ama diğer yönüyle de ‘Kıbrıs İstirdat Planı’ çerçevesinde ‘taksim’ adına önemli bir adım daha atılmış oldu.
Faşist darbenin Kıbrıs’a dönük bu adımıyla yeni bir döneme, belki de ‘dönülmez akşamın ufku’na girilmiş oldu.
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıs sorunu bakımından 12 Eylül faşist darbesi birçok acıyı, tarihin yönünü değiştiren gelişmeyi de beraberinde getirdi.
“Türkiye hapşırırsa Kıbrıs nezle olur” lafı boşuna söylenmedi.
Bu gerçekleri bilmeden ya da bilmezden gelerek Kıbrıslı Türklerin hayatına yön vermeye soyunanlaradır sözüm!