Kıbrıs’ın Kuzeyinde Kamusal Eğitimin Ayağına Bağlanan Taşlar
Devlet bir yandan hibelerle özel okulların gelişmesini sağlarken; diğer yandan kamusal okullara yatırım yapmayarak devlet okullarını hiçsizleştirmekte ve öğrencilerin kaostan kaçarak özel okulları tercih etmesine neden olmaktadır.
Burak Maviş
KTÖS Eğitim Sekreteri
[email protected]
Kamusal harcamalar üzerindeki kesintiler, adanın her iki yanında da eğitim ve sağlık hakkına erişimi güçleştirmiştir. Bu kesintilerin etkileri en çok yoksul insanlarda hissedilmiştir. Yoksul insanlar daha da içinden çıkılmaz bir duruma, açlık sınırına çekilirken, orta sınıf da yoksulluk sınırına çekilerek fakirleştirilmiş ve sosyal eşitsizlikler derinleştirilmiştir.
Okulların rutin işlerinin dönebilmesi için ailelerden daha çok katkı istemek doğal karşılanmaktadır. Okul yöneticileri ve okul aile birlikleri asıl işi olan eğitim ile ilgilenmek yerine; okulun tamir, tadilat ve diğer işlerin ücretini karşılayabilmek için sponsor aramakta veya gelir getirici faaliyetler düzenlemektedirler. Yarışmacı sınavlara hazırlanması için her çocuğun özel derse ihtiyacı olduğu da normalleştirilmiştir. Özel dershaneler yarışmacı sınavların hazırlanmasında ve eğitim programlarının oluşturulmasnda söz sahibi haline getirilmiştir.
Devlet bir yandan hibelerle özel okulların gelişmesini sağlarken; diğer yandan kamusal okullara yatırım yapmayarak devlet okullarını hiçsizleştirmekte ve öğrencilerin kaostan kaçarak özel okulları tercih etmesine neden olmaktadır.
Eğitim ile ilgili alternatif politikalar ortaya koyan, toplumsal hakların ve eğitim hakkının sekteye uğradığını söyleyen, alt yapı ve öğretmen eksikliklerini giderilmesi gerektiğini ifade eden sendikalar ise karşı propaganda ile topluma hedef gösterilmektedir. Bununla birlikte öğretmenler medya aracılığı ile dünyadaki benzeri örneklerle itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.
Tüm bunlarla birlikte 1980’li yıllar itibariyle adanın kuzeyinde hazırlanan her ekonomik yıkım paketi ile birlikte ücretsiz eğitim hakkı gerilemeye başlamıştır. Eğitim bütçesindeki kesintiler ile kamusal eğitim de sorunlar oluşmaya başlamıştır. Toplumla birlikte, öğretmenin de çalışma koşulları zorlaşmıştır. Bu gerileme aşağıdaki somut örneklerle açıklanmaya çalışılmıştır.
- 1990’lı yıllara kadar ilkokullarda BM destekli olarak çocuklara verilen süt, yumurta vb. gibi gıda yardımlarından vazgeçilmiştir. Politikacılar ve hayırseverler artık çocuklara eşit bir şekilde gıda yardımı yapma yerine, fotoğraflar eşliğinde bazı çocuklara yardım yaparak oy toplama, şov yapma veya sosyal sorumluluk pazarlama peşindedir.
- Merkezileşme, alt yapı ve daha iyi eğitim vaadi ile 1994 yılında 90 civarı köy ilkokulu kapatılarak, bina gideri ve öğretmen tasarrufu yapılmıştır. Vaatler gerçek olmadığı gibi, okullar harap durumdadır.
- Köylerdeki devletin tek sosyal kurumu olan okulun kapatılması ile köydeki sosyal süreç sekteye uğratılırken, taşımacılık adı altında yeni imkanlar piyasaya sunulmuştur. 720 aracın okul taşımacılığı yaptığı adanın kuzeyinde yıllık kamusal okul taşımacılığı pazarı 24 milyon Türk Lirasıdır.
- Klasik ortaokullarda materyal ve mefruşatlar ailenin omuzlarına yıkılmıştır.
- Klasik liselerde taşımacılık, mefruşat ve materyaller ailelerin omuzlarına yıkılmıştır.
- Kolej sınıflarında ders kitapları ailelerin omuzlarına yıkılmıştır.
- İlkokullarda İngilizce kitapları ailelerin omuzlarına yıkılmıştır. Bakanlık iki büyük şirkete kitap sağlama işini paylaştırmıştır.
- Kantinler özelleştirilerek ya da vakıflara verilerek, okulların gelir kaynağı azaltılmıştır.
- Yarışmacı sınavlar (KGS, YGS vs.) ile özel ders ve özel dershane piyasası devlet eliyle teşvik edilmektedir. İlkokuldan üniversiteye uzanan süreç boyunca özel ders piyasası milyonlarca Euro olarak tahmin edilmektedir. Toplam öğrenci nüfusunun % 15- 20’si özel okullara gitmektedir.
- Devlet okullarına yeterli bütçe ayrılmayarak yatırım yapılmamakta veya yatırımlar bilinçli olarak geciktirilmektedir.
- Öğretmen lojmanlarının tamir giderleri için bütçe oluşturulmamakta, birçok köyde öğretmen lojmanları kişilere devredilmektedir.
- Öğretmenlerin yasal saatlerinin üzerinde çalışması halinde hak ettiği ek ders ödenekleri veya sorumlu öğretmen ödenekleri için bütçeye para konmamaktadır.
- Çok kültürlülüğün oluştuğu okullarda rehberlik servisleri ve oryantasyon sınıflarının bulunmaması nedeniyle kültürler arası çatışma gözlenmektedir.
- 2005 yılı itibarı ile öğretmenler yarışmacı sınav ile seçilmeye başlanarak, sınavı geçenler kadrolu, geçemeyenler güvencesiz ve geçici statüde çalıştırılmaya başlanmıştır.
- 2008 yılı itibarı ile sözde sosyal güvenlik ve sağlık reformu ile tek emeklilik sistemi yaratıldı ve bu tarihten itibaren göreve başlayan öğretmenler sosyal sigortalı sayıldı. Bu yasal düzenleme ile kadın öğretmenlerin kadın beş yıla bir yıl olan yıpranma payı kaldırıldı, emeklilik yaşı 60’a çıkarıldı, emeklilik ikramiyesi kaldırıldı ve primler %5’den %13’e çıkarılmıştır.
- 2011 yılı itibarı ile yeni işe başlayan öğretmenlerin maaşları % 40 düşürülmüş, barem içi artışları ve yükselmeleri performans değerlendirme sistemine bağlanmış ve 13. Maaş dışındaki bütün ödenekleri (*eğitim hazırlık ödeneği (600 Euro); ve yasada belirtilen diğer ödenekler) kaldırılmıştır. (*2016 yılında bu hak yeniden kazanılmıştır)
- Öğretmenlerin *düşük maaşla işe başlaması (730 Euro), genel anlamda öğretmenlerin ekonomik, demokratik ve sosyal haklarının budanması ile öğretmenlerin yaşam standardı düşürülmüş ve öğretmenler ikinci işe yönlendirilmiştir. (* Mücadele sonunda maaşlarda %25 iyileştirme olmasına rağmen Türk Lirasının değer kaybetmesi ile öğretmen başlangıç maaşı 684 Euro olmuştur.)
- Yasalarda ikinci işin yasak olmasına rağmen, bilerek denetim yapılmaması kamusal okullarda niteliği sorgulatırken, aileleri ya özel okula ya da özel dershaneye yönlendirerek ek eğitim masrafları oluşturulmaktadır. İkinci iş meselesinde düşük başlangıç maaşları ve yarışmacı sınavların yarattığı rant düzeninden oluşan arz-talep meselesi temel etkendir.
- Eğitime ayrılan bütçenin %75’i özel okul ve özel üniversitelere hibe edilirken, geri kalan % 25’inin büyük bölümü taşımacılık ve personel maaşlarına gitmektedir. Bu anlamda okullara yatırımlar anlamsız kalmakta, okul aile birliklere yasal olmayan yollardan( bağış, sponsor, kayıt ücreti, balo gideri, vs.) para toplayarak okulun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır.
- Okul öncesi için öğretmen yardımcısı kadroları açılmayarak, sistemli olarak ihtiyacı ailelerin karşılaması sağlanmaktadır. Ailelerin cebinden her yıl 100 bin Euro, öğretmen yardımcıları için çıkmaktadır.
- Öğretmen kadroları bilinçli olarak azaltılmaya çalışılarak, öğretmenlerin ders yükü çoğaltılmakta ve kalabalık sınıflarda ders vermelerinin ortamı oluşturulmaktadır.
- Performans değerlendirme sistemi, toplam kalite yönetimi, verimlilik anlayışı, öğretmen hakları ve şişirilmiş eğitim istatistikleri ile eğitimin niteliği medya tarafından sorgulatılarak öğretmeni itibarsızlaştırmaya çalışmaktadırlar.
- Öğrencinin ihtiyacı olarak özel eğitim ve rehber öğretmen kadroları oluşturulmayarak, çocukların eğitim ihtiyacı özel sektöre havale edilmektedir.
- Dört yaş okullaşma oranı bilinçli olarak artırılmayarak, bu yaş çağındaki öğrenciler özel etütler yönlendirilmektedir.
- Üniversiteler bilim üreten yerler olarak değil, eğitimi ticarileştiren yerler olarak tasarlanmıştır. Öğrenciler müşteri olarak algılanmakta, eğitim meta olarak algılanmaktadır. Adanın kuzeyinde 93 bin civarı üniversite öğrencisi vardır. Bunun 15bini vatandaştır. Her bir öğrencinin yıllık harcaması 17 bin Euro’dur. Bu miktarın büyük bölümü üniversite patronlarına kalmaktadır.
- 1974’den sonra göçmen nüfusun artması ile adanın kuzeyindeki öğrenci nüfusunda da artış gözlenmiştir. Yeni okullar inşa etmek yerine, kalabalık sınıfların oluşmasına göz yumulmuş ve özel okulların açılması teşvik edilmiştir. 1974’den beri yeni inşa edilen okul sayısı 12’dir.
- Adanın kuzeyinde 202 cami, 162 okul var. Türkiye ile imzalanan ekonomik protokol gereği, kamu harcamaları kesilirken, cami gibi, ilahiyat okulu ve cemaat yurtları gibi yapılara teşvik veriliyor. Bununla birlikte İlahiyat Koleji’nin, yanında ilahiyat fakültesi ve caminin yapımı için milyonlarca euro kaynak aktarılmıştır.
- Adanın kuzeyinin tek ücretsiz ve planlı okulu olan Öğretmen Akademisi’ne yatırım yapmayarak, yasalarla işlevsiz kılınmaya çalışılmaktadır. İlkokul ve okul öncesi öğretmeni yetiştiren kurum tüm denemelere rağmen piyasalaştırılamamış ve özel üniversitelerin ilkokul öğretmeni yetiştirme iştahını kursağında bırakmıştır.
- Hizmet içi kurslar yetersiz kılınarak, öğretmen özel ücretli kurslara özendirilmektedir.
- Türkiye ile imzalanan ekonomik yıkım paketi ile öğretmen çalışma saatleri artırılmak istenmektedir.
- Eğitimi değerlendirme, yönlendirme ve rehberlik etme sistemi işlememektedir.
- Eğitim Sistemi’nin yapısı ‘nasıl bir insan, nasıl bir eğitim, nasıl bir okul istiyoruz’ sorularının cevapları olan insan hakları, toplumsal cinsiyet, eşitlik, adalet, barış, özgürlük temaları ile bağdaşmamaktadır. Eğitim ile ilgili mevzuatlar, eğitim ortamları, okullar, ders kitapları ve eğitim programları gizil olarak tüketici, gerici, ayrımcı, itaatkar, ırkçı ve şövenist unsurlarla donatılmıştır.
- Eğitim Forumlarında alınan kararlar ya uygulamaya konulmamış ya da hükümet değişiklikleri ile uygulama sonlandırılmıştır.
Peki, bu kadar sorun karşısında eğitim emekçileri ne yapmalıdır?
Eğitim emekçilerinin görevi ekonomik, demokratik ve sosyal haklarımızı korumak, geliştirmek ve toplumsal sorunlarımıza sahip çıkarak, örgütlü yapısı ile birlikte alternatif politikalar üretmektir.
Eğitim emekçileri ırkçı, gerici, militarist, şövenist, cinsiyetçi ve ötekileştirici eğitim programlarını rafa kaldırarak; eğitim-öğretimin planlanması, ders programları, öğretmen yetiştirme ve öğretmen seçimi, okulların demokratik yönetimi, hizmet içi eğitim, okulların altyapı ve materyal ihtiyaçları, eğitimin finansmanı ve öğretmen sorunlarının çözümünde sorumluluk almayı, özelleştirmelere karşı durmayı, kar amacı gütmeyen toplum yararına hizmet veren eğitim kurumlarını desteklemeyi ve eğitimde niteliğin artırılabilmesi için insan hakları, toplumsal cinsiyet, ayrımcılık karşıtlığı, eşitlik, adalet, barış, özgürlük ilkeleri temelinde projeler üretilmesini desteklemelidir.
Eğitimin ciddi bir politik tercih olduğunu ve belirlenen politikaların sonucunun toplumun geleceğini şekillendireceği gerçekliktir. Eğitim sendikalarının birleşik bir Kıbrıs için özgürlükçü, ortak alternatif politikalar üreterek, eğitimde söz sahibi olması ve toplumun önünü açması neoliberal politikaların etkisini azaltacağı gibi, toplumsal güveni de yeniden tesis edecektir.