Kıbrıs’ın yerel tatlarına hayat veriyor; Kebapçıoğlu Restorant
Lefkoşa’nın sevilen simalarından, Göçmenköy’ün simgelerinden Kebapçıoğlu Restoran bu hafta ADRES okuyucularının konuğu oluyor
Fehime ALASYA
Lefkoşa, Göçmenköy’deki ev yemeği duayenlerinden Kebapçıoğlu Restoran, yıllardır bir aile işletmesi olarak hizmet veriyor. Üretimden yıllardır kopmayan aile, nesilden nesile Kıbrıs’ın yerel tatlarına hayat veriyor, yıllardır ocak başında ter akıtıyor…
Molehiya, çiçek dolması, fırın kebabı, bullez, kolokas gibi yerel tatları mevsiminde pişiriyor.
Hem yaz hem de kışın, küçük mutfağın ateşiyle zaman geçiren Şazi Demet Paşaoğlu, “Hem yazın hem de kışın bu iş çok zor. Sıcağa dayanılması güç… Bu işin tek zorluğu sıcak…” diyor.
Yıllardır yürütmekte olduğu restorant işine nasıl başladığını anlatan Paşaoğlu, bu serüvene ADRES okuyucularını ortak ediyor.
Günümüzde kadınların çalıştığı için mutfakta eskisi gibi vakit geçirmediğini belirten Paşaoğlu, çocukların da bu nedenden dolayı hazır gıdalar tüketmeye alıştığından yakındı.
PAŞAOĞLU ANLATIYOR;
“Her sabah altıda burada olurum. Tüm yemeklerim 11.30’da hazır olmuş olur. Restorant, anneannem Zehra Kebepçıoğlu’nundur. Anneannem 1960’lı yıllardan beridir kahve işletiyordu. Kebap, çorba, muhallebi gibi yemek de çıkarıyordular.
20 yılı aşkın Girne bölgesinde restoran işlettim. Sonra eşimden ayrılınca 1995 yılında Göçmenköy’de yemek yapmaya başladım. Ben daha liseyi bitirmeden annem babam restoranı açmıştı, ben de liseyi bitirince kendimi bu işte buldum.
1995 yılından 2000 yılına dek lahmacun yaptım, sonra ev yemeklerini de yapmaya başladım.
Boşanmıştım, iki oğlumu bu işten geçindirdim. Annem Sevgen, bana yıllardır yardım ediyor. O olmasaydı ben bu işi yalnız yapamazdım.”
“MÜŞTERİ PROFİLİM ÇOK DEĞİŞTİ”
“Günlük mevsim sebzesi ne ise onları pişiririm. Dolma, çiçek dolması, molehiya gibi mevsim sebzelerini pişiriyor, hiç konserve veya buzlu ürünler kullanmıyorum.
Her gün daimi müşterilerim var, onlar gelip yemeklerini alıyor. Onun dışında burayı yıllardır bilen insanlar var. Bazı devlet dairesi çalışanları, özel sektör, gelip burada yemek yiyenler var. Cihan Ünal, Onur Akın gibi arayıp gelen müşterilerim var. Köhne, kuytu bir yer gibi görünüyor ama çok kaliteli ve daimi müşterilerin olduğu bir yerdir. Müşterilerim hep seçmedir.
Müşteri profilim çok değişti, artık müşterilerimin yüzde 70’i Türkiyelidir diyebilirim. Adaya gelen veya yerleşen insanların da damak kültürüne girebildik. Kıbrıs’ın yerel tatlarını arar oldular. Buradaki öğretmenler, doktorlar, özellikle molehiya için arayıp geliyorlar.”
“ÇOCUKLAR DA ZAMANLA KENDİ YEREL TATLARIMIZDAN KOPUYOR”
Yeni nesil ev yemeği sevmiyor. Pizza, hamburger yemek istiyor. Derin yağlarda pişen sağlıksız yemekler tercih ediliyor. Benim mutfağımda fritöz yoktur, yağlarımı günlük kullanıp döküyorum.
Mikrodalga mutfağımdan içeri girmedi, giremez, konserve kullanmam, salçayı bile cam kavanozlarda az miktarda alırım. Hamile olan, küçük çocuk olan müşterilerim var, vejetaryen olanlar var. Her kesime seçeneklerim var.
Artık ev hanımları internet ve telefonda vakit geçirir, mutfakta uğraşmak istemez. Evde yemek pişmediği için çocuklar da zamanla kendi yerel tatlarımızdan kopuyor, yemek istemiyorlar. Halbuki evde pişirmek gerek, çocuğu yemesi için zorlamak gerek…
“TATLARIMIZ NESİLDEN NESLE TAŞINABİLİR”
Okullarda yerel tatlar için daha çok projeler yapılsa, çocuklar da bu yemekler ile daha çok büyütülse, tatlarımız nesilden nesle taşınabilir. Bazı okullar proje düzenliyor, etkinlik yapıyor. Bazı okullar toplanıp çocukları bana getiriyor. Nasıl pişirdiğimi görüp, yemek yiyorlar. Bu gibi etkinlikler bile yerel tatlarımıza hayat veriyor.