KIBRISLI KİTAPLAR
Bu haftaki sayfamızda KIBRISLI KİTAPLAR’a, basın camiamızın önemli isimlerinden araştırmacı yazar, merhum Mustafa Doğrusöz’ün, uzun yıllar üzerinde çalıştığı, araştırdığı “Doktor Behiç” olayının kitaplaşmış haliyle başlıyoruz. Toplum belleğine, sosyal tarihimize önemli bir not düşülen kitabı yayına, Dr. Ejdan Sadrazam hazırladı.
Yine toplumun soyo-kültürel yaşamını kayıt altına alan, anılarıyla, duydukları ve gördükleriyle bir bellek oluşturup okura sunan Hüseyin Kaba, özelde Lefkoşa ve sakinleri üzerine yazmayı sürdürüyor. Afrika gazetesinde tefrika olarak yayınlanan yazıların yeniden gözden geçirilerek okuyucuyla buluşması, toplum belleğimizin güçlenmesine önemli katkı sağlıyor.
Genç yazarlarımızdan Mehmet Gündoğan, felsefik izdüşümlerle yol aldığı yeni yayınıyla, düşünsel ve sorgulatan romanını okuyucuya sunarken, şiir dünyamıza ise Zafer Muhtaroğlu, yaşamının 30 yıl öncesi ve sonrası diyerek şiirsel yolculuğunu şiirseverle buluşturuyor.
Mustafa Doğrusöz
“Doktor Behiç’in Öyküsüne Dair”
Yayına hazırlayan: Dr Ejdan Sadrazam
Manas yayınları, 110 syf, 2021
“... Mustafa Doğrusöz için on yıllar süren bu araştırma çabası, bir anlamda da kendi ruhunun derinliklerine inmekle ilgili olmalıydı. Çünkü notları içerisinde kendisiyle yaptığı hesaplaşmaları, görevine bağlı kalmasını sağlayan sorumluluk bilincine sıkça yaptığı vurgularda rastlamak mümkün. Mustafa Doğrusöz’ün Doktor Behiç’in Öyküsü’ne Dair notlarında, Kıbrıs Türk insanının iki çağı; yakın geçmiş ile bugün arasındaki benzerlik ve farklılıkları karşılaştırabilme olanağını da bulmaktayız. Ayrıca, Kıbrıs Türklerinin sömürge idaresi altında yaşadığı dönemde dahi gerek Birinci Dünya Savaşı ve gerekse Kurtuluş Savaşı arasında Anadolu ile olan güçlü bağlarını sürdürmek için verdiği mücadelelerden örnekler sergilemesinin de çok önemli olduğu kanaatindeyim. Mustafa Doğrusöz’ün yaşanan olayların bilinçli bir şekilde karartıldığı düşüncesine ben de katılıyorum. Okumalarım sırasında notlardan yansıyan ruh halini değiştirmeden Mustafa Doğrusöz’ün arayışını, anlayışını, geçmiş ve bugünle hesaplaşmalarını yeniden kurgulayıp bir bütün içerisinde ortaya koymaya çalıştım. Bu eser, tarihin birebir bu şekilde yaşandığı iddiasında değildir. Lakin, pek muhtemeldir ki tarih, bu eserde anlatıldığı şekliyle yaşanmıştır. Kanıtlar, tanıklar ve karartılmış geçmiş maalesef ki daha ileri gitmemize izin vermiyor...”(Önsöz’den alıntı)
Hüseyin Kaba
“Çığlık Çığlığa Lefkoşa 5, Afrika Yazıları-2”
KA yayınları, 193 syf, 2021
“... Bir zamanlar dar ve kaldırımsız sokaklarda at arabalarının dolaştığını, Deve kervanlarının yük taşıdığı, Düşmemek ve ayakta kalabilmek için sıkı sıkıya birbirine yaslanmış, sarılmış, halay çeker gibi kol kola omuz omuza vermiş genç ve yaşlı evlerin, renkli insanların olduğunu görmekteyiz Çığlık Çığlığa Lefkoşa 5/Afrika Yaıları-2 kitabımızda. Ve çocukluumuzdan itibaren işittiklerimize, gördüğümüz ve yaşadıklarımıza önemli tarihi bildileri de ekleyerek aktarmaya devam ettik bu kitabımızda da. Ve bir sokakta anlattıklarımızla ilgili bağlantılar bizi başka sokaklara ve kişilere götürdü çokça sayfalarda, bu da kitabımıza bir akıcılık ve doğallık katmış oldu. Ce dahası elimizden kayıp gitmekte olduğunu gördüğümüz değerlerin burukluğu ve bazı yerlerde kitaba akıcılık katacağı düşüncesiyle aşırıya kaçmadığına inandığım kendi espri anlayuışımı da katarak devam ettim Lefkoşa sokaklarını arşınlamaya!
Yazdığım vakitlerdeki haleti ruhiyeme göre tamamladım yazılarımı. Zaman be zaman iç ürpermeleri, heyecan ve duygu dolu anlar yaşadım. Toplumsalk incinmeler karşısında duygularıma gem vurmaya kalkıştığım olaylar karşısınd da yüreğim: ‘toplumla paylaşabileceğin her şeyi ertelemenin doğru olmadığını ve bugün yaşıyorsan anlatma fırsatının var olduğunu; yarın anlatma fırsatını yitirmiş olacağını sakın unutma!’ diye kalkışma içinde yüreğimiz bizi uyardı! Bu nedenle yaşanmış toplumsal ve bireysel incinmelere değinmeyelim. Ve ne sebeple olursa olsun, geçmişi günümüze taşımasına vesile olan sokağımızdaki ilginç ve çocukluk yıllarımda belleğimde yer edebilmiş topumsal olaylarla, paylaşımcı ve güzel hasletleriyle beni etkilemiş olan insanlara borçlu olduğumu okuyucunun bilmesini istedim...” (Önsöz’den alıntı)
Mehmet Gündoğan
“Ruh Çıkmazı”
Dorlion yayınları, 96 syf, Temmuz 2021
“Sukutuhayale uğrayıp yaşama sevincini kaybetmemesi için insanın kendisiyle baş başa kalması kalbine en iyi ilaçtır derler. Bu yüzden ruh kadın hiç bir tereddüt etmeden, işi oyun zarlarına bırakmadan, şehirden uzaklaşmak için kolları sıvadı. Şimdi yaşadığı kulübeyi mukadderatın talihiyle, ederini ucuza düşürebildi. Hiç düşünmeksizin satın aldı. Ve o günden beri de mutlu mesut yaşamanın tabiri caizse arsızca tadını çıkarıyordu.” (arka kapak yazısı)
Zafer Muhtaroğlu
“Maviyi Koklamak, 30 yıl önce 30 yıl sonra ”
191 syf, Şubat 2022
“... Şiirlerimin çoğunun öykü tadında olduğunu hissedebilirsiniz ve genellikle normalden uzun olduğunu söyleyebilirim. Biçim açısından seste ahenk ve uyum dışında bir gaile taşımamaktayım. İçeriğine ve verilen mesaja ise okuyucu karar verecektir. Çoğunlukla yaşadığımız hayata dair her vaka şiirimin konusu olabilir. Şiir tane tane ve gerekirse iki kez özümseyerek okunmalı diye düşünmekteyim. Şiirlerimin karmaşık ve anlaşılmaz olduğunu düşünmüyorum. Zaten o tarz şiirlerin de sadece elit bir kesime hitap ettiğini ve geniş bir kesimin ilgisini çekmediği kanısındayım. Ancak şiir insanları düşünmeye de zorlamalıdır. Bazı şiirlerimde farklı bir yöntem kullanarak yazarla okuyucunun arasındaki duygu bütünlüğünü sağlayıp şiirin etkisini artırmak için altına kısa notlar ekledim. Bunun dışında yazın camiasından üç kıymetli arkadaşın görüşlerini aldıktan sonra edindiğim olumlu izlenimler neticesinde, insanın yaşamında hiçbir şey için geç olmadığını ve yaratılan bir ürünün toplumun beğenisine sunulması gerektiğini düşünerek şiirlerimi kitaplaştırmaya, 30 yıl öncemle 30 yıl sonramı okurla buluşturmaya karar verdim...” (Önsöz’den alıntı)