Kıbrıslı Rumların Türkiye AB Sürecine Vetosu Kalkabilir!…
Kıbrıslı Rumlara göre Kıbrıs sorununun çözümünde anahtar Türkiye’dedir. Öyle ise, “kilit de Rumlardır” demek yanlış olmasa gerek. Zaten 2004 referandumunda Kıbrıslı Rumların, anahtarın de açamadığı paslanmış ve çalışmayan bir kilit olduğu görülmüştü.
Şimdi bütün mesele, üçüncü tarafların kilidin pasını temizleyip çalışır hale getirmesidir ki, anahtar bir işe yarasın… Bunun farkında olan Güney Kıbrıs liderliği, ‘pasını seven kilit’ olmamak, yani uzlaşmaz taraf olmamak ve görünmemek için çaba sarf etmektedir. Eroğlu’nun Kıbrıs Türk lideri olduğu dönem, Kıbrıslı Rum liderler için bir şanstı ve ona rağmen örneğin, gözlüklerini fırlatıp giden Anastasiadis’in durumunu haklı gösterme çabaları çok da alıcı bulmamıştı. Akıncı’nın muhatabı olmasıyla Kıbrıs Rum liderinin işi kolaylaşmış, görüşmelerde ilerlemeler sağlanması, Güven Artırıcı Önlemler bağlamında Kuzey – Güney elektrik hatlarının entegre edilebilmesi çalışması, Türkçenin AB dili olması inisiyatifi da kilidin pasının bir miktar temizlenmiş olduğu algısını yaratmış ama örneğin cep telefonlarının iki tarafta da kullanılması sorununun aşılamamasının da kilitte hala daha pas bulunduğunu göstermişti.
Şimdi Güney Kıbrıs yeni bir ‘paslı kilit’ testinden geçiriliyor… Brüksel’de, geçen hafta yapılan Türkiye – AB mülteci Zirvesi’nde, alınan ‘prensip anlaşması’ kararlarından biri de Türkiye’nin AB üyelik görüşmelerinin sürdürülmesi amacıyla yeni başlıkların açılması için ön hazırlıkların yapılmasıdır. Bu bağlamda, AB dönem başkanı Hollanda Başbakanı Rutte, Almanya Başbakanı Merkel’in de desteği ile Türkiye ve Güney Kıbrıs arasında uzlaşı çalışması yaparak, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bazı başlıkların açılmasında Türkiye için kullandığı vetoyu kaldırmaya ikna etmeye çalıştı. Belli ki Rutte ve Merkel Anastasiadis’e bu yönde baskı yaptı. Sonuçta Anastasiadis “OXI” dedi ama AB tarafı bunu pek de takmışa benzemiyor; Türkiye’nin AB’den taleplerine sıcak bakacak daha belirgin tavrı 17 – 18 Mart zirvesine bıraktılar, Türkiye’ye de birkaç ay sabretmesini söylediler…
Kıbrıslı Rumların Türkiye’nin AB üyelik görüşmelerinde beş başlığı veto etmesi çok da gerekli ve etkili mi, onlar veto etmese Türkiye AB üyelik sürecinde koşar adım ilerleyecek miydi?... AB’nin sıkıntı içinde olduğu mülteci krizini çözmeye çalışanlar Kıbrıs Rum liderliğine bu soruyu soracaktır herhalde… Hiçbir başlıkta görüşme yapmaya engel olmasa bile Türkiye’nin kendi mevcut koşullarında AB üyesi olabilmesi için uzun bir süreye ihtiyaç vardır. Bugün adı konmamış bir iç savaşta olan Türkiye, demokrasi ve insan hakları uygulamalarında AB ölçütünden çok uzaklarda olan bir Türkiye, ekonomi verilerinin Maastricht ölçütlerine yakın olmayan bir Türkiye, Kıbrıslı Rumlar tarafından ha engellenmiş, ha engellenmemiş, kaç yazar?!… Kıbrıslı Rumlar aslında bu vetoyu kendi iç siyasi tüketimleri için kullanıyor, kendi kendilerine güç gösterisi yapıyorlar; Türkiye’nin kendi kendine çıkardığı sorunlardan Kıbrıslı Rumların zorluklarına sıra gelmiyor ki…
Ve bu durum ilerdeki günlerde Kıbrıs Rum tarafına anlatılacak, “Vetonuzu kaldırın, Türkiye için yeni görüşme başlıkları açılsın, Türkiye’nin ne zaman üye olabileceğini daha Tanrı Peygamberine bile söylememiş” diyecekler herhalde… Ancak, Mayıs ayındaki seçimlerinden önce Güney Kıbrıs’ın bunu kabullenmesi olası değil… Merkel’in de Türkiye’ye birkaç ay sabretmesini söylemesinin nedeni bu olsa gerek…
Seçimlerden sonra, Güney Kıbrıs siyasetini yönetenlerin bu vetoyu kaldırmamakta ısrar etmesi halinde ise, kilidin halen paslı olduğu, anahtarın da işe yaramayacağı ve dolayısıyla anahtarı zorlamanın da bir anlamı olmayacağı algısını yaratacak. Bu da görüşme masasında Anastasiadis’i zora sokacak. O zaman da üçüncü taraflar ‘yedek kuvvet’ Yunanistan’ı devreye alacak… Geçen hafta içinde Türkiye – Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi, iki tarafın başbakanları ve iki taraftan da on bakanın katılımıyla, dördüncü toplantısını yaptı. Çipras, Ege’yi ziyaret eden ilk Yunanistan Başbakanı oldu, yani ciddi bir pas temizliği oldu… Bu ziyaret sırasında Türk Başbakanı Davutoğlu, “gerek Ege, gerek Kıbrıs sorununda çözüme çok yakınız” dedi, Yunanistan ile aralarında hiç ihtilaf olmadığını, güçlü irade koyacaklarını söyledi… Yani, ‘yedek kuvvet’ Yunanistan, ihtiyaç olması halinde ‘hazır kuvvet’ halinde…
Öyle görünüyor ki, Mart ayının sonlarından itibaren, Güney Kıbrıs’ın seçimleri nedeniyle, Kıbrıs sorunu çözüm süreci kuluçkaya yatacak ama Mayıs’tan sonra da yaz mevsiminin harareti görüşme sürecinin hararetinin gerisinde kalacak… Kıbrıs Rum siyasetini yönetenlerin, Yunanistan ile birlikte, “Zaten Kıbrıs sorunu çözüme giden bir yola girmiştir, Türkiye’nin AB sürecinde vetoya ihtiyaç kalmamıştır” açıklamasını yapması sürpriz olmayacaktır…
Ya yapmazlarsa?!... Kilit paslı halinden, anahtar işe yaramaz durumundan memnun; olan Kıbrıslı Türklere olacak… Kaderin garip bir cilvesidir ki, Avrupa’nın yaşadığı mülteci sorunun Türkiye ile birlikte çözümü, Kıbrıslı Türkler için de fırsat içeriyor…