Kıbrıslı Türkler Özne Olmak İçin “Hadise” Yaratmalı!
“Özne” sözcüğünü en çok kullanan toplumlardan biri herhalde Kıbrıs Türk toplumudur. “Özne olmak”, “özneleşmek” gibi kavramlara gündelik hayatta sık sık rastlıyoruz.
Belli ki ortada bir sorun var!
Kıbrıslı Türklerin hasretini çektiği bir hasleti, olmadığı ve olmak istediği bir mefhumu anlatıyor bu sözcük!
Yakın tarihinde ayrı ve özerk bir toplum olmak için büyük çaba sarf eden Kıbrıslı Türklerin günümüzde özerk bir toplum ve siyasi bir özne olarak varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği maalesef tartışma konusu haline geldi.
Siyasi yaşamda öne çıkan söylem ve sloganlar farklı içerikler taşısalar da aynı kaygıyı dile getiriyorlar. “Ne Rum’a Yama, Ne Vilayet”, “Bu Memleket Bizim”, “Talimatla Yönetilmeye Hayır”, “Ne Mutlu Kıbrıslı Türk’üm Diyene”, gibi sloganlar Kıbrıslı Türklerin özerk varlığına dair duyulan endişeyi ifade ediyor.
Fransız düşünür Alain Badiou’nün de işaret ettiği gibi, insan toplulukları ancak belli koşullarda özne olmaya yönelirler. Bireylerden veya toplumlardan soyut anlamda “özne” olarak bahsedemeyiz. Örneğin, çocuklar özne değildir veya “nesnel olarak var olan durumla”, yani nasibine düşenle yetinen veya “kaderine” boyun eğen insan özne değildir.
Öznenin ortaya çıkması için mevcut durumdan başka bir şeyin türemiş olması gerekiyor. Var olan durumun içinde barındırdığı ihtimallerden birinin veya birkaçının bilfiil hale gelmesi gerekiyor. Alain Badiou buna “Hadise” diyor.
Bizi yeni bir varlık tarzına, Özne olmaya zorlayan Hadisedir. Hadiseden önce özne yoktur. Özneyi yaratan Hadisedir, çünkü Hadise Özneyi Badiou’nun sözleriyle “yeni bir var olma biçimi içinde, yeni duruma göre davranma tarzı icat etmeye zorlar”.
Yukarıdaki bağlamdan hareket edersek, Kıbrıslı Türklerin özneleşmesi için mevcut durumdan başka bir şeyler türetmesi gerekiyor. Yani, Hadise yaratması gerekiyor!
Mevcut koşullarda, yani, var olan durumun içinde barındırdığı hangi ihtimallerden biri veya birkaçı bilfiil hale gelebilir?
En isabetli yanıt, elbette Kıbrıs Sorununun çözümüdür. Bu uğurda çaba sarf etmekten bir an bile vaz geçmemeliyiz.
Fakat bunun mümkün olmadığı durumda başka ne gibi ihtimaller vardır?
Bu sorunun yanıtını vermek için önce mevcut duruma bakmalıyız.
Bu konuda fazla söze gerek yok! Her gün yaşayıp gördüklerimiz yeteri kadar aydınlatıcıdır. Bir iki cümleyle mevcut durumun resmini şöyle çizebiliriz:
Adanın kuzeyinde binalar yükseliyor ama Kıbrıslı Türkler küçülüyor!
Adanın kuzeyinde nüfus kalabalıklaşıyor ama Kıbrıslı Türkler azalıyor!
Peki, böyle bir ortamda Kıbrıslı Türklerin özne olma kapasitesini artıracak “Hadiseyi” nerede aramalıyız?
Ben, Avrupa Birliği’ne yönelmede aramalıyız diyorum.
Yüzümüzü AB’ye dönerek AB’nin bize sunduğu imkanlardan sonuna kadar yararlanmalıyız.
Belki binaların yükselmesini, nüfusun kalabalıklaşmasını engelleyemeyeceğiz ama AB vatandaşları olarak yetkin bir toplum oluşturup Kıbrıslı Türklerin varlığını koruyup güçlendirebiliriz.
AB ile ticaret hacmini artıran, yatırım yapan, yerli üretimi artıran ve AB üniversitelerinde okuyan bir toplum yaratabiliriz.
Ekonomik, kültürel ve sembolik sermayesi yüksek bir toplum haline gelebiliriz.
Kısacası, Kıbrıslı Türkleri özne yapacak “Hadiseyi” AB ile ilişkiler bağlamında yaratabiliriz!
Böyle bir toplum, yükselen binalar arasında ve kalabalıklar içinde kaybolmaz.
İşte bu yüzden bütün zorluklara rağmen yüzümüzü AB’ye dönmemiz yaşamsaldır.
Bunun için, 9 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerine kitlesel olarak katılmalıyız.
Ancak bu yetmez!
Sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler Avrupa Birliği nezdindeki haklarımıza ısrarla sahip çıkmak ve zorlukları aşmak için büyük bir uğraş içine girmelidir. Hadise yaratmalıdır!