1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. KIBRISLI TÜRKLERİN ‘ASKI’ HALLERİ
Sami Özuslu

Sami Özuslu

KIBRISLI TÜRKLERİN ‘ASKI’ HALLERİ

A+A-

Toplum olarak ne durumda olduğumuza dair kafa yormaktan usandık belki ama yine de düşünüp, tartışıp çıkış yolları bulmaya çalışıyoruz.
Sürdürülebilir bir yapıda olmadığımızdan dolayı ‘statüko’yu değiştirmek en öncelikli ve de kaçınılmaz görevlerden biri olarak karşımızda duruyor.
Siyasi partilerin tümü de politikalarını ‘statükoyu değiştirmek’ üzerine şekillendiriyor. Genellikle ‘statükocu’ diye tanımladığımız sağ, dar milliyetçi siyasetçiler dahi mevcut durumun devam edemeyeceğini biliyor ve kah ‘KKTC’yi tanıtmak’, kah ‘iki ayrı devletli çözüm’, kah ‘Maraş’ı açmak, ‘kah ‘direkt uçuş ve doğrudan ticaret ümidi yaratmak’ gibi Kıbrıs sorunuyla doğrudan bağlantılı vaatler vermeye çalışıyor.
Rahmetli Rauf Denktaş dahil hiçbir sağ siyasetçi seçim dönemlerinde ‘çözüm’den dem vurarak aday oldu.
Sol ise ‘Kıbrıs’ta federal çözüm’ü savunageldi statükoyu değiştirmek için…
Bir başka deyişle Kıbrıs Türk Toplumu’nda siyasetin çizgisi ‘ulusal sorun’a göre, yani Kıbrıs sorununa göre şekillendi, öyle de olmaya devam ediyor.

*  *  *

Peki ama Kıbrıslı Türklerin sürer durumu, yani statükosu nedir ki herkes değiştirmek için uğraşıyor, fikir söylüyor, arayış içine giriyor ve siyasetini ona göre belirliyor?
Dilimizde bunu çok iyi açıklayan deyimler var aslında…
Mesela ‘iki arada, bir derede kalmak’ bunlardan biri…
Bir diğeri ‘ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranmak…’
Ama galiba yaşamakta olduğumuz süreci en iyi özetleyen deyim şu: ‘Askıya almak…’
Sözlüğe baktım, şöyle yazıyor ‘askıya almak’ deyimi için:

“* Altı boşalıp desteği kalmayan yapıyı dikmelerle boşlukta tutarak yıkılmaktan kurtarmak.
* Oturmuş veya batmış bir gemiyi yüzdürmek için başka teknelere asarak kaldırmak.
Bir işi zamanında yapmayıp belirsiz bir zamana bırakmak, savsaklamak.”

Deyimin üç anlamı da bizi, üstünde oturduğumuz siyasal, ekonomik ve sosyal yapıyı anlatıyor sanki!..

*  *  *

Sözlükteki ilk anlamına bakın…
KKTC’nin hali tam da bu değil mi?

‘Altı boşalmış…’
‘Desteği kalmamış…’
‘Boşlukta tutulan…’
‘Dikmelerle (desteklerle) ayakta tutulmaya çalışılan…’

Ekonomide özellikle durum tam da böyle!..
İkinci anlam da uyuşuyor bugünkü yapıyla…

‘Oturmuş veya batmış bir gemi…’
‘Kurtarmak için başka teknelere asılmış…’
‘Yüzdürmeye çalışılan…’

Neresine baksanız, KKTC’yi tarif ediyor işte’!..
Ve ‘mecaz’ olarak verilen üçüncü anlamı daha da uyuyor bize…

‘Zamanında yapılmayan işler…
Belirsizlik…
Zamana bırakmak…
Savsaklamak…”

*  *  *

KKTC deyimin tam anlamıyla ‘askıya alınmış’ vaziyettedir.
ABAD kararları ve müsebbibi KKTC mührü nedeniyle AB ülkelerine ihracat askıdadır.
BM nezdinde KKTC diye bir devlet yoktur, toplum da ‘askı’dadır.
On yıllar süren çözümsüzlük siyasetinin sonucu olarak AB Kuzey Kıbrıs’ta müktesebatını askıya almıştır.
Kıbrıs Cumhuriyeti, ‘zorunluluk prensibi’ gerekçesiyle Kıbrıslı Türklerin birçok toplumsal ve siyasal hakkını askıya almıştır.
Türkiye dahil dünya ile spor alanındaki ilişkilerimiz askı halindedir.
‘Askı’lık hallerimizin listesi çok daha uzundur.
Ve soru şudur: Kim, nasıl indirecek bizi o askıdan acaba?
Ya da asıl soru: Aksıdan inmek için biz ne yapmalıyız?
Yoksa bizim dışımızda kimsenin –ama hiç kimsenin- gailesi bile yok Kıbrıslı Türklerin ‘askıdaki’ halinden!..

 

 

Bu yazı toplam 1670 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar