1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Kıbrıslı Türklerin iki kırılma noktası ve iki hak belgesi
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Kıbrıslı Türklerin iki kırılma noktası ve iki hak belgesi

A+A-

1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti Kıbrıslı Türkler açısından tarihi bir kazanımdı. Daha birkaç yıl öncesine kadar azınlık hakları temelinde müzakere etmeye hazır olan Kıbrıslı Türkler, 1959 yılında Zürih-Londra anlaşmalarıyla siyasi eşit toplum konumuna yükseldiler.

Kuşkusuz, bu gelişme kendiliğinden olmadı. Türkiye’nin askeri ve diplomatik ağırlığını ortaya koyması, sömürge yönetiminin izlediği böl-yönet politikaları ve yaygın şiddet uygulamaları bu sonucun elde edilmesinde etkili oldu.

Kıbrıs Rum toplumuna gelince. Kıbrıslı Rumlar Zürih-Londra anlaşmalarından büyük bir düş kırıklığına uğradılar ve bu anlaşmaları benimsemediler. Bunun iki temel nedeni vardı: Enosisin yasaklanması ve Kıbrıslı Türklerin siyasi eşit toplum statüsüne yükselmesi...

Nitekim Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra Kıbrıs Rum liderliği anlaşmalardan kurtulmak için askeri (silahlı gruplar) ve diplomatik alanlarda girişim başlattı ve genel bir strateji geliştirdi. Akritas Planı adlı eylem planıyla anlaşmalardan kurtulmaya yöneldi.

Kıbrıs Türk liderliği, bu gelişmeler karşısında devlete daha sıkı sarılacağına, Kıbrıslı Rumların anlaşmaları ortadan kaldırma politikalarını fırsat sayarak ayrı Türk devleti kurma hevesine kapıldı. 1963 yılının sonunda başlayan çatışmalar esnasında Türkiye adaya müdahalede bulunamayınca da, Kıbrıslı Türkler boşluğa düştü.

İsmet İnönü’nün “devlet kurumlarında yer almaya devam ediniz” yönündeki uyarıları dikkate alınmadı ve Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs devletini tek başına yönetir oldu. “Gereklilik Doktrinini” yerli-yersiz uygulamalarla hayatın bütün alanlarına yayan Kıbrıs Rum liderliği, Kıbrıslı Türklerin anayasal haklarını askıya aldı.

1974 savaşından sonra üstünlüğü ele geçiren Türk tarafının ağırlığını bir an önce federal devlet yönünde ortaya koymaması ve ipe un sermesi, Kıbrıslı Türklere statü kazandırmadı. Kissinger’in deyişiyle, “Türkler kazandıkları zaferi değerlendiremedi.”

1983 yılında KKTC’nin ilanıyla da Kıbrıslı Türkler dünyadan iyice soyutlandı.

İkinci kırılma noktası Annan Planı döneminde yaşandı. Kıbrıs Türk toplumunun çözüm ve AB üyeliği için seferber olduğu 2002-2004 arasında Türk tarafının zamanında Annan Planı’na evet dememesi, 2002’de AB’nin Kopenhag Zirvesi’nde ve 2003’te de Lahey’de Annan Planını iki kez reddetmesi, Kıbrıslı Rumların bütün Kıbrıs adına AB’ye katılım anlaşmasını tek taraflı imzalamalarına olanak tanındı.

AB üyeliğini garantileyen Kıbrıs Rum tarafı, 2004 referandumlarında AB’yi aldatma pahasına Annan Planına hayır dedi. Dönemin genişlemeden sorumlu Komiseri Günter Verhaugen’nin dediği gibi “Kıbrıslı Rumlar AB’yi aldatmıştı.” Başpikopos II. Hrisostomos yıllar sonra bunu övünç vesilesi yapacak ve “AB’yi kandırdık, AB üyesi olduk, ne halleri varsa görsünler” diyecekti.

Bu gelişmeler sonucunda AB Müktesebatı adanın kuzeyinde askıya alındı.

Kısacası, Kıbrıslı Türklerin iki Hak Belgesi, yani Kıbrıs Anayasası ile AB Müktesebatı, askıya alınmıştır.

Bu durum, Kıbrıslı Türklerin haklarını ortadan kaldırmaz elbette. Fakat bu hakları elde etmek için zorlu bir mücadele vermek zorunda olduğumuz bir vakıadır.

Kıbrıslı Türklerin hem Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasından, hem de AB vatandaşı olmaktan kaynaklanan hakları vardır ve bu hakları hayata geçirebilmek için çetin bir uğraş vermek gerekir.

Avrupa Parlamentosu’nda söz sahibi olmak tam da bu hak mücadelesi açısından fevkalade önemlidir. Askıya alınan Hak Belgelerinden hak koparmak, “hak sahibi olma hakkımızı” esaslı biçimde kullanmak için hem Brüksel’de, hem de Lefkoşa’da sesimizi yükseltmek zorundayız.  Acı gerçek şudur: Adanın kuzeyinden sesimiz Güneye ve Brüksel’e maalesef ulaşmıyor. Lefkoşa’ya, Kıbrıs Rum makamlarına ve Brüksel’e sesimizi duyurmak için mutlaka Brüksel’den konuşmalıyız. Bunu son beş yılda yaşayarak gördük.

Brüksel’den Lefkoşa’ya (Güney) giden yol, Lefkoşa’nın kuzeyinden güneyine giden yoldan çok daha kısadır...

Bu yazı toplam 2513 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar