1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Kıbrıslı Türklerin yavaş yavaş yok edilmesi planı!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Kıbrıslı Türklerin yavaş yavaş yok edilmesi planı!

A+A-

New York’ta gerçeği bir kez daha gördük…
İki taraf da çözüm istemiyor…
Çünkü iki tarafın da çözümsüzlük umurlarında değil…
Sözde Kıbrıslı Türklerin lideri olması gereken ama Türkiye’nin zavallı bir memuru gibi “konuşturulan” Ersin Tatar’ın hiçbir vizyonu yok…
Selfi çek, like al, gülümse!
Başka hiçbir şey yok!
Haber ajansına verdiği demeç, “… Barselona futbolcusu olarak, bitiş düdüğü öncesi Real Madrid’e kafa golü atan kahraman” edasıyla servis ediliyor…

-*-*-

Türkiye’nin tam olarak ortaya koymadığı ama Tatar aracılığı ile “istermiş gibi yaptığı” “egemen eşit devlet modeli” yani ayrılma hakkı, kesinlikle destek bulmuyor, bulamayacak…
Türkiye kesinlikle çözüm istemiyor ve sadece oyalama taktiği uyguluyor…

-*-*-

En büyük şansımız olan “Toplumsal eşitliği” kaybetme riski bile var…

-*-*-

Peki Nikos Anastasiadis?
Anastasiadis, “Cumhurbaşkanı” ve “yasal devlet” avantajlarını çok iyi değerlendiriyor ama ayağı daha yere basarmış gibi duruyor… 
Sonuçta O da isteksiz…

-*-*-

Makul ve mantıklı çözüm modelinin “federal çözüm” olduğunu aslında herkes biliyor ama kimse “çözüm” istemiyor…

-*-*-

Durum bizim açımızdan daha karışık…
Bizde makul ve mantıklı federal çözümü savunan en azından yüzde 50’nin üzerinde bir “sessiz” kesim var ama ülkeyi ne yazık ki onlar yönetmiyor…
Haaa ülkeyi, çözüm karşıtı Kıbrıslı Türkler de yönetmiyor ki o da ayrı bir zafiyet!

-*-*-

Çözüm karşıtı kanat da kendi içinde üçe ayrılıyor…
Birincisi, federal çözümün en makul ve mantıklı çözüm modeli olacağına kolayca ikna edilebilecekler…
İkincisi, çözüm karşıtı olup Türkiye’nin olası siyaset değişikliğinde gerekirse AKEL üyesi dahi olabilecek “zavallı”lar…
Ve üçüncüsü, mutlak anlamıyla ayrılmayı savunanlar… 
Mesela Tahsin Ertuğruloğlu, mutlak anlamda ayrılmayı savunan kesimdenmiş gibi görünüyor…
Ve bu kesim aslında “orta kesimdeki” Ersin Tatar’ı hatta Erdoğan’ın BM’deki konuşmasını “yeterli” bulmuyor!
“Elini masaya vurup, KKTC’yi savunmalıydı” diyorlar…

-*-*-

Kısacası, bizim tarafta sıfır vizyon net bir şekilde ortadadır.
Rum tarafı, fırsatı bulup sadece Türkiye’yi suçlama salaklığına yatmaktadır…
Sonuçta da çözüm umutları ne yazık ki daha da azalmaktadır…
Ve çözüm umutlarının azalması bilmem farkında mısınız ama bir tek Kıbrıslı Türklerin yok oluşunu hızlandırıyor…
Ötekilerin pek umurunda mı?
Değil!

-*-*-

Çözümsüzlük bizi tüketiyor…
Sahi, 1958’de TMT ile resmen başlayan o mücadelenin ya da planın adı neydi?
“Kıbrıslı Türklerin yavaş yavaş yok edilmesi” miydi?
Çünkü şu anda o mücadele başarıyla sonlanmak üzeredir de!

-*-*-

EOKA başaramadı…
EOKA B başaramadı…
Makarios – Grivas – Samson başaramadı…
Akritas Planı başaramadı…
Siz başarıyorsunuz, helal olsun!

 


 

Pazar notları…


Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası geçtiğimiz Çarşamba günü faiz indirimi yaptı…
“Eğriydi, doğruydu, yanlıştı” tartışmalarından öteye, bu kararın “inattan” alındığı iddia ediliyor…
Bilimselliğin olmadığı öne sürülüyor…
Ve yine aynı çevrelerin iddialarına göre faiz indirimi, sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarlı “İslam bankacılığı” ya da “İslam ekonomisi” tutkusundan kaynaklanıyor…
Elbette bunlar “iddia”…
Ama ne ilginç değil mi?
Eğer doğruysa, sırf ideolojik inat uğruna akşam yatıyoruz, sabah daha uyanmadan yoksullaşmışız ve bu hep devam ediyor…

-*-*-

Yurtseverlik nedir?
Milliyetçilik nedir?
Aynı şey mi?
Değil tabii ki…
Basit bir şekilde anlatalım aralarındaki farkı…
Milliyetçi için “Kıbrıs” önemli değildir…
Milliyetçi mantalite şudur:
“… Soyalım, ganimet yapalım, her türlü sahteciliği yapalım, vergi vermeyelim, dolandıralım, hatta adapas sahteciliği ile birlikte tüm toplumun sağlığının ırzına geçelim, çevreye çöp dökelim, yollarımız bakımsız kalmış umursamayalım, Rumları kesinlikle düşman görelim, Kıbrıs sorununun çözümsüz kalması için çabalayalım ama mutlaka evimize, iş yerimize hatta göğsümüze bayrak asalım…”
Peki yurtsever mantalite nedir?
“… Kıbrıs’ı ikiye bölsek bile tümünü sevelim, asla hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık yapmayalım, hele hele de sahte adapasla toplum sağlığına tecavüz etmeyelim, çözümü savunalım, Dünya’yla barışık olalım…”
Peki kim kazanıyor?
Milliyetçiler ne yazık ki!
Şu yorum ilginç bir yorum olur: “Tüm milliyetçiler hırsız ve dolandırıcı mı?
Değil elbette… İstisnalar vardır… Ama tüm dolandırıcıların milliyetçi olması da kimseyi şaşırtmaz!

-*-*-

Ve UBP…
UBP’de son bir ay… 
Türkiye müdahale ediyor mu?
Bilemem…
Etmezse şaşırtıcı olur… 
Alıştık müdahalelere…
İçimize işledi…
Son bir ay içerisinde, hatta son 15 günde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, Maliye Bakanı hatta Hasan Taçoy ve hatta ve hatta Hüseyin Özgürgün Ankara’daydı ya da Ankara’da olacak… Ve dahaları da kesinlikle bu günlerde Ankara’yı bir gezip gelecek…
Ankara’da bizimkilere “Şu seçilecek” mi deniyor?
“Dilediğinizi seçin, karışmıyoruz” mu deniyor?
Gerçekten bu konuda ser verilir sır verilmez bir görüntü söz konusu…
Ancak ne isterse olsun, Türkiye müdahale etse de etmese de, ortadaki görüntü, gerçek bir demokrasi rezaletidir ve “egemen eşit devlet” çıkışının koskocaman bir yalan olduğunun da en bariz ispatıdır!
Gandır çocuğu da demokrasi var sansın!
Ama itiraf edeyim, çok heyecanlı!
 


jj-051.jpg

Bu yazı toplam 4274 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar