1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. KIBRISLICA ÇÖZÜM VE BM
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

KIBRISLICA ÇÖZÜM VE BM

A+A-

İki liderin, “Kıbrıslıca Çözüm” çabalarının öne çıktığı bir dönemde; görüşmeleri başlatma konusundaki yetersizliklerinin üzerine birde başarısız buluşmaları eklendi. Ama buna denk bir zaman diliminde, bir başka şey de gerçekleşti. İran’ın evrensel  kriz oluşturan, nükleer sorununun çözümüne dönük uluslararası Konferans. Bunda da olumlu gelişmeler yaşandı. Sonuç alındı. .

İşte bu bakımdan; BM girişim ve inisiyatifine alternatif diye öne çıkan “ Kıbrıslıca Çözüm” tezi, bu başarısızlıklardan sonra artık sorgulanmalıdır. Çünkü bu zemin artık, zaman yitirmekten ve gereksiz gerginlikleri üretmekten başka bir şey yaratamaz oldu. Önce bu tezin nasıl oluştuğuna bakalım….

Özellikle, BM Çözüm Planının, yani yaygın ifadesi ile Annan Planının ortaya çıkması ile iki tarafın milliyetçilerinin birbirlerine karşıtlıkları sürerken, ilginçtir. Ortak değerleri de öne çıkmıştı.

“ Annan Planı yabancıların tezidir. Yabancı müdahaleye, dayatmalara hayır”.Bunda anlaşmışlardı.
İki tarafın milliyetçilerinin bu görüşüne Kuzeyde çok az sayıda solcu, ama Türkiye, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta hatırı sayıda sol hareket, anti -emperyalist, anti- ABD ve anti- AB söylemleri eşliğinde katılmıştı. Hatırlıyorum yılların sağcıları ve solcuları bizi, BM Çözüm Planını destekliyoruz diye ABD, AB uşakları olarak suçlamaktaydılar da.

İşte bu aşamaları geçtikten ve 24 Nisan Referandumundan sonra, görüşmelerin yeniden başlamasına dönük arayışların bir parçası olarak oluşan İbrahim Gambari süreci ve arkasından Sayın Hristofyas’ın seçilmesi ve Sayın Talat’la birilikte görüşme sürecinin yeniden başlamasıyla bu, “Kıbrıslıca Çözüm “ tezi de doğmuştu. Yani, bu tez, BM inisiyatifinin yabancı müdahalesi olarak tanımlanmasının ardından,  görüşmelerin yeniden başlamasına dönük devinimin gelişmesiyle doğdu.

“KIBRIS’TA EŞEKTEN BAŞKA KIBRISLI YOKTUR”

“ Kıbrıs’ta Eşekten başka Kıbrıslı yoktur” sözünün cazibesinde hareket eden ve her Kıbrıslı ifadesini duyduğunda, tüyleri diken diken olan milliyetçi siyasi gelenekten gelenlerin desteğini alan  Sayın Eroğlu dahil, Kıbrıslı Türk milliyetçilerde bu söze ilgi ve alaka gösterdi.

Brüksel’e giden Cumhurbaşkanı Eroğlu, dönüşün uçakta, Kıbrıs Gazetesine verdiği ve 25/11/2011 tarihinde yayınlanan söyleşisinde şunları söylüyordu.

“Müzakere masasında oturan Annan Planına Hayır diyen bir kişi olarak Rum tarafı da “hayır” dedi Annan Planına, dolayısı ile Kıbrıslıca bir çözüm bulmaya çalışacağız. Fark budur”

İşte Sayın Eroğlu  bunu ifade etmiş ve farkının BM inisiyatifinden öte, Kıbrıslıca Çözüm bulmak olduğunu da söylemişti. Bunu Güneyde ifade ediyordu. Maksat ,BM inisiyatifinin çözüm süreci içindeki etkinliğini kırmaktı. Çünkü Türk ya da Rum, sağcı ya da solcu, Anan Planına Hayır diyenlerin ortak yargısı “yabancıların” müdahalesini etkisiz kılmaktı..

ANDREAS PİRİSİİS

Uzun bir süreden sonra Güneyden yapılan, sağduyunun öne çıktığı bir açıklama okudum. Kıbrıs Rum Tarafının Teknik Komiteler Koordinatörü Büyükelçi Andreas Pirisiis’in, Alihtia Gazetesinin, “Kaybedecek Zaman Yok” başlığı ile verdiği ve Kıbrıs Gazetesinde yayınlanan mülakatında, Sayın Pirisiis aynen şöyle diyor.
“…Kıbrıs’ta bizim, Kıbrıs sorununun çözüm çabalarına karışanları suçlama eğilimimiz var. Elbette BM ve BM Temsilcileri de sürekli müdahil olduklarından her zaman suçlanan oluyor. Ancak, BM ve BM kararları olmasaydı 1974’ten sonra egemen bir devletimiz olacak mıydı diye bir soralım.. Şahsen, BM’nin müzakerelerde daha etkin bir rol oynamasını ve temsil ettiği ilkeler ve kendi kararlarını ileri götürmede daha çok irade göstermesini ister ve beklerdim..”  

Sayın Pirisiis’in, Rum halkına sorduğu o soruyu, ben Kuzeye dönük sorayım. Eğer BM’nin kararları ve tavırları olmasaydı; bizim evrensel kabul gören, iki bölgeli, iki toplumlu ve siyasi eşitliğe sahip Federal tezimiz dünya siyasetinde yer alacak mıydı?  Unutmayın ki bu tezi, 1964’te Rahmetli Dr Fazıl Küçük, rahmetli İsmet İnönü’nün desteğinde açıklamış ve bunu BM temsilcisi Finlandiyalı Tuomioja ‘ya sunmuştu. Ne olmuştu? Havada bulut. Bu olgu, ancak 1974’ten sonra alınan çeşitli BM kararları ile dosyadan çıkıp  fiili bir siyasete dönüştü..

BM İNİSİYATİFİ ARTMALIDIR.

Evet, İran’da, evrensel boyuttaki, nükleer krizin aşılması için, uluslararası konferansta çözüm yönünde etkin sonuçlar çıktı.  Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde, Kıbrıs’ın iki tarafının eşit statüde yer alacağı; BM Güvenlik Konseyinin de destekleyeceği;  BM   şemsiyesinde ve  BM’ nin  hakemlik rolü de olacağı,  ilgili Kıbrıslı olmayan tüm tarafların, eşit şekilde yer alacağı uluslararası bir inisiyatifin Kıbrıslıca çözüm olgusunun yanına konması gerekir.

Eğer iş, Sarayönü ile Elefteria meydanlarına hitap edecek, iç politika ile bezenmiş ve iç politika korkusu ile hadımlaşmış bir “Kıbrıslıca” halet-i ruhiye ye bırakılırsa, bir şey üremesi çok ama çok zordur.  BM inisiyatifinin artacağı bir sürece ihtiyaç vardır….

Bu yazı toplam 2009 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar