Kıbrıslılar’ın sözlü tarihi… (19)
Kıbrıs’ta iki toplumlu ilk sözlü tarih projesi, araştırma enstitüleri İKME ve BİLBAN tarafından gerçekleştirilmişti. “Kıbrıslılar’ın Sözlü Tarihi” başlıklı bu çok değerli röportajlar dizisi, özetleriyle İKME’nin web sitesinde okunabiliyor, röportajların orijinallerini isteyenler de İKME’den temin edebiliyor.
Bu röportajlardan özetler yayımlamaya devam ediyoruz…
“Altı ay boyunca okula gidip Türkçe öğrendim…”
Aredyu köyünden Yoakim Hristodulu, şöyle anlatıyor:
“Küçük bir çocukken Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum çocuklarla oyunlar oynardık. Büyüdüğümde Kıbrıslıtürkler’in düğünlerine katılırdım. Kıbrıslıtürkler’in düğünlerde kına yakma geleneği vardı, bunu hatırlarım. Pek çok Kıbrıslıtürk de 1951’de yapılan benim düğünüme katılmıştı. Evimdeki bazı mobilyaları arkadaşım Salih yapmıştı. Altı ay boyunca bir Kıbrıslıtürk okuluna giderek Türkçe öğrenmiştim. Kıbrıslıtürk öğretmenimiz Kristof Kolomb’un tüm hikayesini öğretmişti bize, bunu hala okuyabilirim ezbere.
Köyümüzde karma bir evlilik vardı – köylümüz Kıbrıslırum Stillis, köyümüzden bir Kıbrıslıtürk kadınla evlenmiş, iki oğluları olmuştu: Trifon ve Aleksandros.
Köytde yapılan sünnet düğünlerine de katılırdım, bir keresinde elimde lokum hazır beklemiş ve Kıbrıslıtürk çocuk sünnet edildiği zaman, acıdan ağlamasın diye lokumu onun ağzına koymuştum.
Ben bir otobüs şöförüydüm ve bir keresinde 1963 yılında otobüsümde bulunan bazı genç Kıbrıslıtürk kadınların, bazı silahlı EOKA’cılar tarafından öldürülmesini önlemiştim.”
“Düğünüme 100’den fazla Kıbrıslıtürk katılmıştı…”
Arçozlu Vasos Hristu, şöyle anlatıyor:
“Düğünüme 100’den fazla Kıbrıslıtürk katılmıştı. Desteban olarak Kıbrıslıtürkler’in saygısını da kazanmıştım. Arkadaşlarımla ava giderdik. Av arkadaşlarımdan birisinin adı Atay idi, onun yaptığı şakalar beni çok güldürürdü. Kıbrıslıtürkler’in hazırladığı tatlılar çok lezzetliydi. Kıbrıslıtürkler her zaman evime süt, hellim, tarana gibi yiyecekler getirirdi… Köydeki Kıbrıslıtürkler, Hristiyanlık dinine saygı gösterirdi. Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar karşılıklı saygıya dayalı pek çok ortak iş ilişkilerine ve mesleki ilişkilere sahipti.
1963 yılında iki toplumlu çatışmalar patlak verince, köylümüz Kıbrıslıtürkler, bazı idari işleri için Larnaka’ya gitmeye korkuyordu, bu işlerini halletmeleri için benden yardım istiyorlardı ve ben de onlara yardım ediyordum.
Eşim Panayota çok ciddi biçimde hastalandığında ve onun tedavisi için paraya ihtiyaç duyduğumuzda, bir Kıbrıslıtürk köylümüzden borç para istemiştim, o da bana bu parayı seve seve vermişti. Sonraları onu ödemeye gittiğimde, bu paranın faizini almayı kesinlikle reddetmişti.
Köyümüzden bir Hristiyan kadın, bir Kıbrıslıtürk’le evlenmek amacıyla İslam dinine geçmişti.
Nasreddin Hoca hikayeleri hem komik, hem de öğreticidir. Bu hikayeleri iyi bliyorum. Çok iyi Türkçe bildiğim için her zaman Kıbrıslıtürkler bana özel muamele yapardı. Hatta bir keresinde bir otobüse binmiştim ve beni Kıbrıslıtürk sanmışlar, sonuçta Kıbrıslıtürkler’in bir enklavında bulmuştum kendimi!”
“Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar tarlalarda birlikte çalışırdı…”
Aytotorolu Nikolas Çentidis, şöyle anlatıyor:
“Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar tarlalarda birlikte çalışırdı. Aytotoro’daki Kıbrıslıtürk okuluna giderdim, bazı sınıf arkadaşlarım hala aklımda…
Bu arkadaşlarımla birlikte tavernaya giderdik gençlik yıllarımda, uzo ve konyak içerdik, kadınlardan söz ederdik. Düğünlerde Kıbrıs dansları ve zeybekiko oynardık. Hem Kıbrıslıtürkler’in, hem Kıbrıslırumlar’ın düğünleri o günlerde dört gün dört gece devam ederdi…
Aytotoro’da üç gün süren bir panayır yapılırdı ve panayırın üçüncü günü, panayıra Kıbrıslıtürk kadınlar gelirdi. Kimi zaman bu kadınların bazıları kilisede kendi adlarına bir mum yakılması için bağışta bulunurlardı. Pek çok Kıbrıslıtürk, kilisedeki kandiller için zeytinyağı bağışlar ve bazı azizlere inanırlardı…
Dini bayramlarda ve kutlamalarda, bir toplumdan erkekler, öteki toplumdan erkeklere içki ısmarlardı.
Ben Kıbrıslıtürk arkadaşlarımı, 1974 savaşının hemen öncesine kadar her zaman evlerinde ziyaret ederdim.
Köyün kültür merkezinde oynanan piyesleri Kıbrıslıtürkler de her zaman izlemeye gelirdi. Talat isimli bir Kıbrıslıtürk öğretmen vardı, o da bir Kıbrıslıtürk kültür merkezi kurulması için büyük katkılarda bulunmuştu.
Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar arasında büyük bir güven vardı ve köylülerimiz birbirlerinden korkmuyorlardı. Bazı Kıbrıslıtürkler, Larnaka’daki Amerikan Akademisi’ne gidiyordu.”