KIBRISLILIK OLGUSUNA NEDEN DÜŞMAN KESİLELİM?
"...Biyolojide özgürlük yoktur.
Tıpkı eşitlik, haklar, demokrasi, sosyal adalet ve sınırlı sorumlu şirketler gibi, özgürlük de insanların "icat ettiği" ve ancak hayal güçlerinde yaşattığı bir kavramdır...
...Benzer şekilde,
biyolojide hak diye bir şey de yoktur. Sadece organlar, beceriler ve özellikler vardır. Kuşlar, uçmaya hakkı olduğu için değil, kanatları olduğu için uçar...
Eşitlik ve insan haklan savunucuları, bu mantık yürütme karşısında çok tepkili olabilirler. Buna cevapları muhtemelen,
“İnsanların biyolojik olarak eşit olmadığını biliyoruz! Fakat eğer özünde hepimizin eşit olduğuna inanırsak, istikrarlı ve müreffeh bir toplum yaratabiliriz”,
olacaktır. Benim buna bir itirazım yok.
Benim de “hayali düzen”le kastettiğim tam olarak bu. Belirli bir düzene nesnel bir doğru olduğu için değil; buna, etkili bir işbirliği yapmamızı ve daha iyi bir toplum kurmamızı sağlayacağı için inanıyoruz"
(Yuval Noah Harari -Hayvanlardan Tanrılara Sapiens).
Harari'nin ortaya koyduğu düşüncedeki ana fikri görüyor musunuz?
Bir "hayali düzen" üzerinden, etkili bir şekilde işbirliği yapmak!
Peki!
Bu hayali düzen,
neden "Kıbrıslılık" olmasın?
Türklük, Rumluk, Marunilik, Romanlık, Süryanilik, Ermenilik, Yahudilik, Suudilik, Kürtlük, Çerkezlik, Abazalık, ya da herhangi bir milletten veya etnik kökenden olmak bir tercih meselesi mi?
Değildir...
Kıbrıs'ta Türk veya Rum olmak tercihe mi bağlıdır?
Elbette ki hayır...
1960 "Kıbrıs Cumhuriyeti" Anayasası biyolojik olarak bir Kırbrıslı milleti veya ırkını mı meydana geltirmiştir?
Tabi ki hayır...
Ama, Kıbrıslılık üzerinden neden etkili bir işbirliği, yurttaşlık ve "yoldaşlık" yapılmasın?
Kıbrıslılık, neden farklı etnik gruplara mensup kişilerin, vatandaşlık bilinciyle benimsediği temsili bir ulusal ya da ulus ötesi kimlik olmasın?
Milletler ortak mit'tir.
Dinler ortak mit'tir, tüzel şirketler ortak mit'tir.
Anayasa, hukuk bunların hepsi de ortak mit'lerdir...
"Biz ve onlar" ikileminin ötesine geçeceksek,
"Kıbrıslılık Olgusuna" neden düşman kesilelim?
Neticede 20. yüz yıl itibarı ile geleneksel kölelik sona erdi ermesine modern anlamda yeni kölelikler olmasına rağmen,
ancak ırkçılık maalesef ki bitmedi, devam ediyor günümüzde de tüm acımasızlığıyla...
Marks bunun nedeninin, ırkçılığın kapitalistler için çok faydalı bir ideoloji olması olduğunu söyler.
Bunun sebebi, ırkçılığın kapitalistler açısından işçi sınıfının bölünmesi için son derece elverişli bir ideoloji olmasıdır.
Irkçılık, sınıf dayanışmasını engeller ve sınıf mücadelesini sekteye uğratır...
Engels ise, Kasım 1847’de Londra’da yaptığı konuşmada,
"Bir millet diğer milletleri ezerken, aynı zamanda hür olamaz" der...
Oysa teknoloji, innovasyonlar ve dijital dünya, insanları ve toplumları yakınlaştırıp, birleştiriyor...
Sosyal medya ise, hem malzeme sağlayarak hem de konu yaratarak giderek büyüyor...
Geçmişi çok sesli olmayan halkların, sesli yorumları hızla artıyor!
Bu etkileşim ise sadece bizi değil, yeryüzündeki bütün toplumları derinden etkiliyor...
"Demokrasi" ve "sınırsız düşünce özgürlüğü",
bütün toplumlara olmazsa olmaz değerler olarak dayatılıyor.
Kişinin içinde doğduğu ve millet diye adlandırılan sosyal grubun,
teknolojik ve innovatif gelişmelerden kendimize "neyi alalım, "neyi atalım" diye oturup karar verebileceğini mi sanıyorsunuz?
Bakın!
Batıda daha dün, İngiltere Brexit'i oyladı, ama insan genlerini değiştirmeye de onay verdi...
İşte bu da, modern olanın aslında görüldüğü kadar modern olmadığının kanıtıdır...
Fakat;
klônlama, ötenazi, genetik tasarım, melez varlıklar, organ nakli, doku nakli, yapay organlar, piller, gen tedavisi, çoklu genetik yapıya sahip embriyolar vb. gelişmelerle, hayatın sınırları değişti/değişecek...
Bu gelişimin bilincinde,
bağımsızca hissedip/düşünüp davranabilen insanlar,
kendilerini kan bağıyla mı niteleyecek?!
Biz insanlar, kendi tercihlerimiz olmayan, doğuştan bize vakfedilip miras kalan ve reddedemeyeceğimiz suni ayırımlarla kendimizi vasıflandırmaya,
"Ben kimim" sorusuna milliyetçilikle cevap bulduğumuz vehmiyle, desteksiz, yörüngesiz, irfansız , dümensiz hevesler bulmaya devam ededursak da;
Teknolojik gelişmeler kendi doğal seçilim sürecini çoktan başlattı...
Artık teknolojiyle ve innovatif buluşlarla icat edilen sınırsız araçlar insanların yaşamlarında birebir uygulanıyor.
Örneğin, domuz eti ve domuzdan edinilen ürünler İslâmda dinen haramdır...
Buna karşın, domuzun vücudundan alınan kalp kapakçığını kalp hastası birine takmak ise, bir anlamda zaruri bir tedavidir, ...
Türküm , Müslümanım diye kalp kapakçığını takmayacak, taktırtmayacak mısınız?