Kıbrıslıtürk’ün ikilemi
Recep Tayyip Erdoğan ülkemizi ziyaretinde açıkladı;
“İki-üç ay sonra su gelecek, ardından da elektrik yine deniz altından kablolarla KKTC’ye taşınacak.”
Bu açıklama hem sevindirici, hem de endişe verici mesajlar taşıyor aslında… Su projesi ortaya atıldığında da aynı endişe ve diğer yandan sevinç vardı.
“Ne güzel, su gelecek, susuzluktan kurtulacağız” derken diğer yandan “su gelecek ama bir süre sonra özele devredilecek olması nedeniyle faturalar kabaracak” endişesi vardı. Bu endişe daha devam ediyor çünkü henüz Türkiye’den gelecek olan su, sistemimize akmış değil. Onun için de faturaların ne olacağını bilmek mümkün değil. Zaten bu konuda otoritemizin de bir şey bildiğini sanmıyorum. Eğer bilselerdi açıklarlardı diye düşünüyorum. Çünkü bildiğim kadarıyla henüz nasıl bir işletme sistemi ile çalışacağı ortada yok.
Ve şimdiden sonra da elektrik olacak gündemde… Burada da ilk bakışta “ne güzel, Türkiye’de üretilecek olan elektrik bizde çevre kirliliği yaratmadan ülkemize gelecek” gibi çevreci bir düşünce olarak görülse de diğer yandan bencil bir düşünce ve rahatlık içine girmiş olabiliriz. Tabii buradaki filtresiz santrallerin tamamen üretiminin sona ereceği düşünülürse!..
Elektriğin de Türkiye’den gelmesinin o sektörde çalışanların iş sorununu gündem getireceği aşikârdır. Daha doğrusu işsizlik sorununu… Zaten elektrikte örgütlü sendika tepkilerini ortaya koymaya başladı. “Hükümet ne zaman karar aldı, fizibilite çalışması var mı?” diye sorarken maliyet hesabı yapılıp yapılmadığını, fiyatın ne olacağını, yeni istihdam yaratıp yaratmayacağını ve şimdi çalışanların ne olacağını soruyor.
***
Kıbrıs Türk halkı sürekli çelişkiler yaşamak zorunda bırakılıyor. Bir yandan sorunlarına çare üretilmesini beklerken ortaya atılan projelerle ilgili de kuşkularını hep ortaya koydu. “Bu projeye destek versem mi, karşı mı çıksam!” Sürekli ikilem yaşamak zorunda bırakılıyoruz.
Çünkü yapılan bir projenin kendisi için olmayacağını, bunun altında mutlaka başka şeylerin olduğunu düşünüyor ve ortaya çıkacak üründen mutlaka birilerinin nemalanacağı düşüncesini beyninin bir köşesinde barındırıyor.
Bunda da çok haksız değil. Şimdiye kadar Türkiye tarafından finansı sağlanan projelerin ihalesi Türkiye’de açılırken, teşvik de verilerek yapılan büyük otellerin istihdamından, yiyecek içeceğine kadar neredeyse her şey yine Türkiye’den sağlanırken Kıbrıslıtürkler veya KKTC vatandaşları gerçekten sırf kendileri için bir yatırım yapılamayacağı görüşünü hep hafızlarının bir yerlerinde koruyorlar.
Böyle bir durum herhangi bir gelişmeye kuşkucu bakmalarını ve hep eleştirel açılarla yaklaşmalarını zorunlu hale getiriyor doğal olarak… Çünkü boruları döşenen taşıma suyla ilgili dediğimiz gibi henüz net bir bilgi yok. Kim getirecek, kim taşıyacak, kim faturalayacak, kim tahsil edecek!!!
Projelerin üretimi bizim dışımızdan bir yerden, uygulanması yine dışımızdan olunca buradaki otorite de net bir bilgi alamayınca veya almak için gayret göstermeyince ve halka da net bilgi verilemeyince ortadaki belirsiz durumlara hep kuşkuyla bakılmaya devam edilecek.