1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Kıbrıs’ta alerjik hastalıklar giderek artıyor
Kıbrıs’ta alerjik hastalıklar giderek artıyor

Kıbrıs’ta alerjik hastalıklar giderek artıyor

“Çocuklardaki alerjik astımın sıklığı Avrupa’daki en yüksek sıklığa eşdeğer”

A+A-

Geniş çaplı bir araştırma yapılmamasına rağmen Kıbrıs’ta alerjik hastalıkların yaygın görüldüğü ve giderek de arttığı; bir araştırmaya göre ise ilkokul çağındaki çocuklardaki alerjik astımın sıklığının ise Avrupa’daki en yüksek sıklığa eşdeğer olduğu belirtildi.
“Vücudun polen, ev tozu,  hayvan tüyü, rutubet gibi normalde duyarlı olmayan insanlarda zararsız olan bir takım maddelere anormal, abartılı bir yanıt vermesi” olarak tanımlanan alerji, bağışıklık sistemiyle doğrudan bağlantılı bir hastalık… Alerjik kişiler, bağışıklık sistemlerinin abartılı çalışması nedeniyle toz, nem gibi şeylere abartılı reaksiyon veriyor.
Alerjik hastalıkların “alerjik nezle, kurdeşen, alerjik egzama, astım, gıda alerjisi” gibi türleri var ve alerjik şoka kadar giden tablolar halinde görülebiliyor…
Kıbrıs, nemli-rutubetli, tozlu bir kıyı ülkesi olması nedeniyle alerjik hastalıklar yönünden oldukça zengin; ev tozu da bolca bulunan Kıbrıs’ta özellikle alerjik nezle çok sık görülüyor.
Tüm dünyada olduğu gibi alerjik hastalıklar Kıbrıs’ta da artıyor. Çocuklardaki alerjik astımın sıklığı Avrupa’daki en yüksek sıklığa eşdeğer; diğer alerjik hastalıklarla ilgili ise bir veri bulunmuyor.

“Batılılaşma denilen yaşamı insanları alerjiye daha yatkın kılıyor”.

Çok fazla deterjan, ağır hijyenik kurallar, çocukların toprağa dokunmadan apartmanda büyümesi, her şeye karşı aşılanma, fanus içinde büyüme, fastfood gıdalarla beslenme, organik beslenmeden uzaklaşma yoğun hava kirliliği kısacası “batılılaşma” denilen yaşamı insanları alerjiye daha yatkın kılıyor.
Alerjinin tipine göre kesin tedavi edilip edilemeyeceği değişiyor; astımlı hastaların hayat konforu ve atak geçirmemesi uygun koruyucu tedaviyle sağlanabiliyor; besin alerjileri, alerjik besinden uzak durulmaması halinde zaman zaman çok ağır seyredebiliyor ve alerjik şoka kadar ilerleyebiliyor.
Çocuklardaki alerjik hastalıkların doğru tanısının zamanında konulmaması halinde ise ciddi komplikasyonlarla karşılaşılabiliyor.
Çocuk İmmünolojisi ve Alerjisi Uzmanı Prof. Dr. Arzu Babayiğit Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirinin alerji konusundaki sorularını yanıtladı.

bb-072.jpg

Babayiğit: “Alerjik hastalıklar yaygın”

Geniş çaplı bir araştırma yapılmamasına rağmen Kıbrıs’ta alerjik hastalıkların yaygın görüldüğünü kaydeden Babayiğit, Yakın Doğu Üniversitesi araştırmacıları tarafından ilkokul çocukları arasında yapılan bir araştırmada alerjik astımın sıklığının Avrupa’daki en yüksek sıklığa eşdeğer olan yüzde 10 civarında bulunduğunu, bunun dikkat çekici bir rakam olduğunu kaydetti.
“Çocuklardaki alerjik hastalıklar beklenilenin de üzerinde olabilir”
Babayiğit, araştırmada alerjik nezle oranının ise yüzde 20 civarında bulunduğunu ifade etti ve bu araştırmanın çocuklardaki alerjik hastalıkların beklenilenin de üzerinde olabileceğini ortaya koyduğunu vurguladı.
Diğer alerjik hastalıklarla ilgili ise bir veri bulunmadığını kaydeden Babayiğit, Güney Kıbrıs’ta da benzer rakamlar olduğunu belirtti.

“Tüm dünya gibi Kıbrıs’ta da alerjik hastalıkların sıklığı artıyor”

Tüm dünyada olduğu gibi Kıbrıs’ta da alerjik hastalıkların sıklığının arttığını dile getiren Babayiğit, bu artışla ilgili  “ne kadar az mikroorganizmayla karşılaşılırsa o kadar çok alerjik hastalık sahibi olunduğunu” vurgulayan hijyen hipotezinin söylenebileceğini belirtti.
Çok fazla deterjan, çok fazla ağır hijyenik kurallar, çocukların toprağa dokunmadan apartmanda büyümesi, her şeye karşı aşılanma, fanus içinde büyüme, fast food gıdalarla beslenme, organik beslenmeden uzaklaşma yoğun hava kirliliği kısacası “batılılaşma” denilen yaşamın insanları alerjiye daha yatkın kıldığını anlattı.

“Alerjik hastalıkların çoğu çocuk yaşlarda başlıyor”

Alerjik hastalıkların çoğunun çocuk yaşlarda başladığını, çocukluk döneminde vücuttaki hücrelerin yeni kodlandığını ve bunları değiştirmenin daha kolay olduğunu ifade eden Babayiğit, bu hastalıkların yüzde 80’inin çocuk yaşta kodlandığını, alerjik hastalıkların erişkin dönemde başlamasının nadir olduğunu kaydetti.
Babayiğit, kanıtlanmamış hipotezler olmalarına rağmen, hava kirliliği,  kimyasallar, nem gibi etkenlerin erişkin dönemdeki alerjiler için de tetikleyici olduğunu ifade etti ve bilim dünyasının bu hipotezle ilgili neredeyse emin olduğunu söyledi.

“Çiftlik ortamında doğal yaşam sıfır alerji”

Bir grup çocuğun çiftlik ortamında büyütülerek yüzde yüz doğal yaşama maruz bırakıldığını, doğal gıdalarla beslendiğini, sadece çok gerekli olan aşılarının yapıldığını; diğer grubun ise şehir ortamında apartmanda büyütüldüğünü,  tüm aşılarının yapıldığını ve neticede izlendiklerini anlatan Babayiğit, çiftlik ortamında büyütülen çocukların ömür boyu alerji sorunu yaşamadığını, diğer gruptakilerde ise alerji oranının yüzde 20’lerde olduğunu kaydetti.

Alerji şüphesi… Dilde dudakta şişlikler, bebeklerde kilo alamama, kalıcı sümüklü kanlı ishaller

Hasta direngen, geçmeyen burun akıntısı, hapşırıklar, geçmeyen burun tıkanıklıkları, gözlerde akıntı- kaşıntı,  geçmeyen ya da tekrarlayan hırıltı, öksürük nedeniyle hekimine durmadan başvuruyorsa, sık hastalanıyorsa, her hastalığı göğsüne iniyorsa gittiği hekimin alerjiden şüphelenip alerji doktoruna yönlendirmesi gerektiğini söyleyen Babayiğit, belirli periyotlarla kaşıntılı döküntüler, dilde dudakta şişlikler, bebeklerde kilo alamama, kalıcı sümüklü kanlı ishaller, gaz sancılarının alerji belirtileri olabileceğini sıraladı.
Babayiğit, son zamanlarda bebeklerde süt alerjisine bağlı kanlı balgamlı geçmeyen ishallerin sık görüldüğünü de belirtti.

Kan ve cilt testleriyle teşhis mümkün

Alerji teşhisine yönelik kan ve cilt testleri bulunduğunu hasta kendilerine yönlendirildikten sonra tanının kolayca konabildiğini anlatan Babayiğit, kendisinin de bünyesinde çalıştığı hastanede bu testlerin yapılabildiğini ve bu alerji uzmanı tarafından değerlendirilmesinin önemli olduğunu dile getirdi.

“Çocuklardaki alerjik hastalıkların doğru tanısı zamanında konulmazsa ciddi...”

Çocuklardaki alerjik hastalıkların doğru tanısının zamanında konulmaması halinde ciddi komplikasyona neden olabileceğini belirten Babayiğit, alerjik nezle denilen basit burun akıntısının tedavi edilmezse ciddi sinüzit, geniz eti, duyma problemleri, erişkin döneme kadar sürebilecek astım, ders başarısı düşüklüğü, kalıcı işitme problemleri, yüzde çenede deformite bozuklukları, gibi ciddi komplikasyonları olabileceğini anlattı.

“Kesin tedavi alerjinin tipine bağlı”

Alerjinin tipine göre kesin tedavi edilip edilemeyeceğinin değiştiğini kaydeden Babayiğit, alerjik nezlenin çok iyi tedavi edilebildiğini, ayrıca alerjik nezle için aşı tedavileri de bulunduğunu dile getirdi.
Babayiğit, sürekli ilaç kullanmak istemeyen hastaların ev tozu ve polen için 3-4 yıllık aşılama yaptırarak, tedavi olabileceğini de söyledi.

Astımlı hastalar… Besin alerjisi

Astımlı hastaların hayat konforunun ve atak geçirmemesinin uygun koruyucu tedaviyle sağlanabileceğini dile getiren Babayiğit, cilt alerjilerinin uygun krem ve şurup tedavisiyle rayına girdiğini; besin alerjilerinde tetikleyici besin bulunup çıkarıldığında hastaların çoğu zaman düzeldiğini ancak alerjik besin neyse (yetişkinlerde çoğunlukla fındık, fıstık ve balık) ondan ömür boyu uzak durulması gerektiğini söyledi.
Süt, yumurta, fıstık, fındık ve balığın çocuklarda en çok alerji yaratabilen besinler olduğunu kaydeden Babayiğit, süt, yumurta ve buğday alerjisinin yüzde 90’ının 5 yaşa kadar kendiliğinden geçtiğini kaydetti; hastanın alerji doktorunun gözetiminde olmasının önemine işaret etti. Babayiğit, “Hasta alerji doktorunun gözetiminde olmazsa ölene kadar diyet yapar” dedi.

“Astımlı çocuklara grip aşısını öneriyoruz”

Gribal enfeksiyonlar astımı yüksek derecede tetiklediği için alerjik özellikle astımlı çocuklara grip aşısı yaptırılmasını öneren Babayiğit, 12 yaş ve üzerindeki çocuklara Covid aşısı yaptırılmasının önemini de vurguladı.

Çocukları alerjiden korumak için paketlenmemiş gıdalar, toprağa dokunarak yaşam

Babayiğit, çocukları alerjiden korumak için doğal yaşamın, besinleri raf ömrü uzun paketlere girmeden tüketmenin ve ılımlı olarak suya toprağa, mikroorganizmalara dokunarak yaşamanın önemine işaret etti.

“Alerjik çocuğun yaşamını kısıtlamayalım”

Babayiğit, “Çocukları aşırı hijyen, mikroorganizmalardan koruyarak, fanus içinde büyütmeyelim. Doğada koşsun piknikler yapsın doğayla iç içe olsunlar, alerjiktirler diye de onları kısıtlamayalım. Polen alerjisi olan bir çocuğu evde tutsanız bile onu koruyamazsınız, polen rüzgar ile evin içine taşınıyor. Siz sadece onun alerji hekimi gözetiminde olduğunu bilin ama yaşamını kısıtlamayın” diye konuştu.

Stres- alerji ilişkisi

Babayiğit, stres- alerji ilişkisiyle ilgili olarak ise yetişkinlerde alerjik kurdeşen ve egzamanın doğrudan stresle alakalı olduğunu, stresle salgılanan hormonların egzama ve kurdeşeni azdırdığını ancak çocuklardaki alerjilerle ilgili olarak böyle bir ilişki bulunamadığını kaydetti.

“Mevsimler alerjide önemli rol oynuyor”

Mevsimlerin alerjide önemli rol oynadığını belirten Babayiğit, özellikle ilkbaharda polen alerjisinin çok belirgin hale geldiğini, Kıbrıs’ta yaygın olan zeytin ve çam poleni alerjisi olan hastaların alerjik nezlelerinde bir alevlenme gözlemlendiğini kaydetti. 
Babayiğit yaz başında ise ot poleni alerjisi olan hastaların rahatsızlıklarının arttığını belirtti.

“Pandemi sürecinde astım alevlenmelerinde, enfeksiyonlarda azalma oldu”

Pandemi sürecinin ilk döneminde okullar kapandığında enfeksiyonlarda ve astım alevlenmelerinde birdenbire bir azalma olduğunu kaydeden Babayiğit, okulların açılmasıyla bir buçuk yıldır görülmeyen Covid dışı enfeksiyonların, gribal enfeksiyonların,  ateşli griplerin, beta, ağır zatürre ve bronşitlerin arttığını anlattı.

Hayvan alerjileri… “Kedi alerjisi 3 yıllık aşı ile tedavi edilebilir”

Kıbrıs’ta en çok kedi-köpek alerjisinin görüldüğünü,  at, hamster, kümes hayvanları alerjisine de rastlandığını kaydeden Babayiğit,  kedi alerjisinin 3 yıllık bir aşı ile tedavi edilebildiğini, diğer hayvan alerjilerinde ise tek çarenin hayvanı uzaklaşmak olduğunu vurguladı.
Babayiğit, ilaç alerjilerinin çoğunlukla erişkin dönemde ortaya çıkmasına rağmen, hayatın herhangi bir döneminde görülebileceğini de anlattı; en çok antibiyotik ve ağrıkesicilere yönelik alerjinin görüldüğünü belirtti. Babayiğit, hem ağrı kesiciler hem de antibiyotikler için çok fazla antibiyotik olduğundan alternatif ilaçlara geçilebildiğini söyledi.

Besin alerjisi… “Ciddi besin alerjisinde dakikalar çok önemli”

Besin alerjilerinin zaman zaman çok ağır seyredebildiğini, alerjik şoka kadar ilerleyebildiğini belirten Babayiğit, hasta bir kez alerjik şok geçirdiyse, alerji hekimlerinin bu ihtimal karşısında yanında hayat kurtarıcı olarak taşımak üzere özel enjektörlü iğneler verdiğini belirtti.
Son 5 yıldır bu iğnelerin vücuda dokundurulduğu zaman kendiliğinden ilacı enjekte ettiğini anlatan Babayiğit, hastanın bunu yanında bulundurması gerektiğini söyledi. Babayiğit, şoka varan besin alerjisi olan kişi çocuksa, iğne yapımı konusunda bulunduğu ortamdaki kişileri eğittiklerini ifade etti.
Ciddi besin alerjisi yaşayan hastalarda dakikaların çok önemli olduğunu vurgulayan Babayiğit, besin alerjisi olan kişilere yanlarında varsa iğnenin yapılması sonra ambulansla hastaneye götürülmesi gerektiğini anlattı. 

Ani besin alerjisinde hemen ambulans

Babayiğit, kişide daha önce tanımlanmamış bir besin alerjisi oluşmuşsa, kişi düşüp kalmışsa zaman kaybetmeden hemen ambulansın aranması gerektiğini; tek kurtarıcı ilacın ambulansta yapılabileceğini, kişiye başka bir kurtarıcı müdahale yapmanın mümkün olmadığını dile getirdi.

Haber: Özlem Güran Akkorlu-Fotoğraf: Hüseyin Sayıl 

 

Bu haber toplam 3462 defa okunmuştur
Etiketler : , ,