Kıbrıs’ta Bahar
Kıbrıs ruhuma işlemişti,
1988’de ilk gördüğümde
Limon, hüzün
Işıksız geceler
Ölümsüzlük ve ölüm
Aşk, boğuntu
Öğle sonralarının derin uykusu
Sonsuz ve tuzlu
denizin kıyısında...
Güne Ataol Behramoğlu ile başlıyorum bir kaç gündür. Ruhuma işliyor şiir. Daha bir güzel geliyor bahar Kıbrıs’ta, şiirle.
Aşk iki kişiliktir diyor usta, içimde bir yerler sızlıyor. Kapanmış yaraları kanatır mı hep şiir? Hep mi hüzünlendirir, biten bir aşkı hatırlatır mı her zaman bu dizeler?
Çekip giderken cebine bir revolveri asla koymayacağını bilsen de, sonsuz ve tuzlu denizin kıyısında onunla geçirdiğin öğle saatlerini anımsamaktan geri kalabilir misin şair gözlerinin içine bakarak okuyorsa Kıbrıs şiirini, Girne’de?
1000 yıl uzaktaysa hele, bin kez dokunduğun ten, içinde kopmaz mı incecik bir, iki tel?
Sahne’ye gerek yok, sizlerin arasında olmak istiyorum diyorsa pek sevdiğin şair, karşında durup okuyorsa ezberinden şiirlerini, hayatına yön veren kelimeleri ardı ardına sıralıyorsa,
‘Yaşadın mı derinlemesine yaşayacaksın!’
Kıbrıs’ta bahar daha bir coşkulu geliyor.
Elinde bir bardak şarap, kırmızı. Gözlerini kapatıp onunla birlikte tekrarlıyorsan içinden;
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Daha bir renkli geliyor gelincik çiçeği, lale, papatya Kıbrıs’ta, baharda.
Değişilir mi bu mutluluk, usta kendisine verilen buketten bir çiçeği çekip eline tutuşturuyorsa, dostlukla?
‘Belediyeler asfalt da dökmeli, Ataol Behramoğlu’nu Kıbrıs’a davet de etmeli’ diyor Girne Belediye Başkanı. Katılmamak mümkün mü?
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
Ataol Behramoğlu’nun sözlerini, Haluk Çetin’in müziğini dinlemeli insan, Kıbrıs’ta bahar daha bir neşeli o zaman, daha içten.