1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kıbrıs’ta barış, gazetecilik ve hakikat!
Kıbrıs’ta barış, gazetecilik ve hakikat!

Kıbrıs’ta barış, gazetecilik ve hakikat!

Kıbrıs’ta barış, gazetecilik ve hakikat!

A+A-

 

Hasan Yıkıcı
[email protected]


Gaile yayın kurulu, ‘Müzakere sürecinde barış gazeteciliğinin rolü’ bağlamında bir yazı yazmamı rica ettiğinde kafamda düşünceler ve farklı farklı örnekler dolanmaya başladı. Zerrin Akıncı’ya dair kışkırtıcı haberler henüz güncelliğini yitirmemiş; mülkiyet meselesi üzerinden yapılan spekülatif ve provokatif haberler eskimemişti. Öyle ki müzakere sürecindeki ivme ve tartışmalar, medyada yaşanan örneklerle birlikte gazeteciliğin bu süreçteki rolü ve işlevini yeniden tartışır hale getirdi.


Geleneksel gazetecilik yenilenirken!

Bekir Azgın, Kıbrıslı Türk medyasının tarihini bir ‘kavgalar’ ve ‘tepkiler’ tarihi olarak niteler. Bunun bir damarını Kıbrıslı Rumlara karşı ‘anavatancı’, ‘ulusal bilinci’ geliştirme amacı, diğer damarını ise farklı gruplarla girişilen polemikler oluşturur (1). Kıbrıslı Türk medyasının bu ana damarının, bugün hala, güç ve etkisinin küçümsenmemesi gereken ölçüde varlığını sürdürdüğü görülmektedir. Sadece belli başlı dava gazeteleriyle değil, aynı zamanda pek çok ana akım ve ‘muhalif’ gazetelerin de içerisinde köşe yazılarıyla bu misyon sürdürülmektedir.

Fakat Kıbrıslı Türk medyası içerisindeki anavatancı-millici damarda son zamanlarda yenilenme ve kabuk değiştirme eğilimi gözlemlenmektedir. Bu noktada da iki unsur göze çarpmaktadır:
1. Annan Planı sonrası dönemde ülkemizden ama özellikle de Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyine ciddi yatırımların yapılması, bununla birlikte çıkarları barıştan değil, Ada’nın bölünmüşlüğünden beslenen kesimlerin ve yeni bir sermaye sınıfının ortaya çıkması.
2. Buna paralel olarak bu kesimler, kendi çıkarlarını basın alanında temsil edip ilişkilerini kurumsallaştıracak kitle iletişim araçlarına sahip olmaya veya medya içerisinden kendilerinin çıkarlarına göre hareket edebilecek birilerini bulmaya ve hatta ithal etmeye yöneldi.

Son zamanlarda şahit olduğumuz mülkiyet haberleri ile Zerrin Akıncı’ya dair yapılan haberlerin bu eğilimin bir sonucu olduğunu düşünüyorum.

Son yıllarda Türkiye’den ithal edilen gazetecilerin bu tarz ayrıştırıcı, kışkırtıcı, provokatif ve ötekileştirmeye odaklı haberlerin altında imzalarının olması rastlantı değildir. Bu anlamda Kıbrıslı Türk medyasında yeni bir değişimden, ‘anavatan’ ve ‘şükrancı’ söylemi yeniden üreten, barış dilinden daha da uzaklaşmaya yönelik dışarıdan ve iradi bir müdahaleden bahsetmemiz, zorlama bir yorum olmayacaktır.

Gazetecinin etik-politik sorumluluğu!

Gazetecinin sorumluluğu, kamuoyuna ama onun da ötesinde hakikate ilişkin olmalıdır. Gazetecilik anlamında gerçek ile hakikat arasında ince bir çizgi vardır. Gazeteci yaptığı haber, kullandığı söylem ve tarafı ile bir gerçeklik ortaya koyar, yaratır! Bu gerçekliğin hakikati tahrip etmek, eğip bükmek, esas meselesinin dışına itmek gibi bir niteliği olabileceği gibi, hakikatin sözünü güçlendirmek, anlaşılma alanını genişletmek ve doğrultmak gibi bir niteliği de olabilir.
Bu noktada kolay olmamakla birlikte gazeteci en başta hakikatten taraf olmalı! Politik-ticari ve iktidar ilişkilerinin medyayı belirlediğini, bu durumun hakikati de birtakım süzgeçlerden geçirerek kendince bir gerçekliğe büründürdüğünü hepimiz biliyoruz. İster barış gazeteciliği, ister hak odaklı gazetecilik, isterseniz de yurttaş gazeteciliği diyelim, gazeteciyi gazeteci yapan ana unsur hakikatle kurduğu ilişkidir!

Gazetecinin odağı!

Barış gazeteciliği ülkemizde çokça tartışıldı. Fakat anlaşılabildi mi, pek emin değilim! Kıbrıslı Türklerin ne kazanacağı, Kıbrıslı Rumların ne kaybedeceği hesaplarıyla haber yapıp bunu barış gazeteciliği olarak tanımlayanlar var halen. Halbuki, barış gazeteciliğinin futbol maçı spikerinden farklı olarak bir tarafın kazanıp bir tarafın kaybetmesi üzerine değil, çatışma ortamında her iki tarafın da neler kazanacağı üzerinde şekillenen kazan-kazan değerlerini içermesi o kadar zor olmasa gerek. Bu anlamda müzakere süreci ve her iki halkın iletişim çabaları derinleşirken barış gazeteciliğinin ve hak gazeteciliğinin tekrardan tartışılması, hatta bu konularda farkındalığı geliştirecek eğitim ve kampanyaların da yapılması gerekmektedir. 

Adanın geleceğinin ihtiyacı olan gazeteciliğin; hak odaklı gazeteciliğin (İnsan hakları, kadın hakları, LGBT hakları, hayvan hakları, emeğin hakları vs...), barış gazeteciliğinin (ötekileştirici dilin dışında alternatif bir dil oluşturan, doğru, sıradan insan, süreç ve çözüm odaklı vs...) ve yurttaş gazeteciliğinin (yurttaş odaklı, olay merkezli değil, sorun merkezli, yurttaşlık bilincinin gelişimine yönelik habercilik) biraradalığının sağlanması halinde yaratılabileceğini düşünüyorum. 

Müzakereler ilerlerken...

Müzakere sürecinde her iki halkın yakınlaşma ve ilişkileri derinleştirme çabası ilerlerken, Kıbrıslı Türk medyası da yeni bir sınav sürecine girmiş bulunuyor. Lafı hiç uzatmadan söylemeliyim ki, hocam Metin Ersoy’un 2007 yılında yapmış olduğu ve az sonra okuyacak olduğunuz tespitin güçlü bir geçerliği olduğunu düşünmekteyim. Kıbrıs’ın kuzeyinde barış gazeteciliğini tartıştığı makalesinde Metin Ersoy, Kıbrıslı Türk medyasının atması gereken adımlar olduğunu ifade etmiş ve “Basının mevcut habercilik anlayışının Kıbrıs Sorunu’na katkı koymak yerine zarar verdiğini” (2) ortaya koymuştur. Ayrıca, Rumca ve İngilizce dillerine hakim ve Kıbrıs’ın güneyinde haber yapacak gazetecilerin istihdam edilerek iki toplumun nabzının tutulabileceğini ve birbirlerini anlamalarına yardımcı olunacağı görüşünü (2) de atılması gereken önemli bir adım olarak belirtmiştir. 

Ersoy, bu tespiti 2007 yılında yapmıştı. Aradan tam 8 sene geçmesine rağmen Kıbrıslı Türk medyasının genel hatlarıyla bu noktanın ilerisinde olduğunu ifade etmemiz mümkün değil. 8 yıl önce hala yapmakta olduğunu yapan ve bunu ilerleten olumlu örnekler tabii ki var. Fakat gazetelerin ve televizyon kanallarının gittikçe çoğaldığı bir dönemde gazeteciliğin niteliğinde bir sıçrama olmaması durumun iç açıcı olmadığını göstermektedir. Bu anlamda belki de bizlerin esas ihtiyacı olan sayıları neredeyse 20’ye dayanacak olan gazete kalabalığı değil, ortaklıkları, farklılıkların zenginliğini ve yüzleşmeyi temel alacak Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların kendilerini ifade edebileceği ortak bir gazetedir.

Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumlara dair tek haber kaynağı, askeri istihbarat toplama amacı ile oluşturulmuş Rum basını çevirileriyken, iki halkın birbirinden haberdar olma tekelinin halen daha resmi ideolojinin mekanizmalarının tekeline bırakmış olmamız ciddi bir rahatsızlık oluşturmamaktadır. 


Barış dilini konuşabilmek için!

Kıbrıslı Türk medyasının içerisinde barış dilini kullanan ve ötekinin hakikatine göz yummayan olumlu örnekler vardır. Fakat genel olarak barış dilinin yaratılması, barışa ve iki halkın kardeşliğine hizmet edecek olan bir habercilik anlayışının oluşması ve geleneksel medya anlayışında bir kopuş bunu misyon edinmiş kesimler tarafından yeni araçlar ve kaynaklar oluşturarak gerçekleşebilir. Bu anlamda Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların oluşturacağı alternatif ve ortak bir haber ajansı, iki kesimden haber akışını sağlayacak bir haber sitesi ve periyodik bir yayın, barış yolunda hem ciddi bir adım hem de anlamlı bir örnek olacaktır! 

------------------------------------------------------

Kaynaklar
(1). Bekir Azgın, Geçmişten Günümüze Kıbrıslı Türk Yazılı Basını, Kuzey Kıbrıs’ta Medya ve Temsil – Derleyenler: Hanife Aliefendioğlu, Nurten Kara

(2). Metin Ersoy, Medya’da Barışa Bir Şans Vermek Kuzey Kıbrıs’ta Barış Gazeteciliği,  Kuzey Kıbrıs’ta Medya ve Temsil – Derleyenler: Hanife Aliefendioğlu, Nurten Kara

Bu haber toplam 1856 defa okunmuştur
Gaile 339. Sayısı

Gaile 339. Sayısı